Ahmet Polat
Kozmetik Ürünler 2
Önceki yazımızda, kozmetik ürünlerin hammaddelerine küçük başlıklar halinde değinmiştik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kimyasal Hammadde
Parabenler, kozmetiklerin esans ve rengini sabitlemek için kullanılan fitalatlar, köpüklü ürünlere katılan sodyum lauryl sülfat (SLS), güneşten koruyucu ve yaşlandırmayı geciktirici nanopartiküller, şampuan ve duş jelleri imalatında da diethanolamine (DEA) ve triethanolamine (TEA) vb. zararlı ve tehlikeli maddeler; kimyevidir.
Arsenik, kurşun gibi elementlerin güzellik ürünlerinde kullanıldığı ABD’nin ünlü gazetelerinde yayınlanmıştır.
Haram nesneler
Kan, domuz eti, insandan elde edilen mamuller ve köpek gibi bazı hayvanların hammadde olarak kullanılması haramdır. Şimdi bunları birkaç kelime ile açalım:
Hayvan: Domuzdan elde edilen yağ ve jelatin gibi, köpek kılları, hayvanların; dinen caiz olmayan iç organları, boğa spermi vd.
İnsan: İnsanın vücudundan deri, yağ gibi şeyler kozmetik firmalarca kullanılıyor. Krem, kolojen ve kırışık karşıtı ürünlerde özellikle tercih edilmektedir. Bu bilgiler, kulağımıza hoş gelmese de maalesef doğrudur. En güzel surette yaratılan âdemoğlu; fıtraten mükerrem ve şereflidir. Dolayısıyla onun bedenin, herhangi bir parçasının değerlendirilmesi dinen ve ahlâken doğru değildir.
Kozmetiğin Ekonomik Boyutu
Kozmetik, yıllık dünya ticaret hacminin %7’sine rakam olarak da 170 milyar USD’ye denktir.
Konuyla ilgili makalelere bakıldığında, kozmetik firmalarının araştırma ve geliştirme departmanına %2-3 aralığında bir bütçe ayırdıkları anlaşılmaktadır. İlaç firmalarında ise bu oran %15’e mütekabildir.
1980’li yıllarda bedenine ve sağlığına özen gösteren çalışan kadınlar üzerinde bir araştırma yapıldığında, bu kadınların; piyasadaki kozmetik ürünlerine karşı güvensiz tutum sergiledikleri anlaşılmıştır. Firmalar da bu istatistiklerden yola çıkarak yıllık tanıtım ve reklam bütçelerini yıllık bütçelerinin %25’ini oluşturacak oranda planlamışlardır. Şu istatistik verilere dikkat çekmeliyiz:
1965-1985 arasında güzellik ürünlerinin cirosu dörde katlanmıştır.
1990’ların başında 6,5 milyar Euro’yu bulan pazar payı, 2000’de 12 milyar Euro’ya ulaşmıştır.
Dünyadaki güzellik enstitülerinin adedi 1971’de 2300 iken 2001’de 14000’e yükselmiştir.
1997’den günümüze estetik cerrahi %220 artış göstermiştir. Bu nispette mağduriyet yaşayanlar da artmıştır.
Selim AL’ın “ŞERİATÇILARI YOK ETMEK İÇİN VARIZ” isimli kitabında okumuştuk; Yahudi asıllı kozmetik ürünlerini üreten bir kadın, “imal ettikleri ürünlerin cildi güzelleştirdiğine inanmadığını ve bu ürünlerin hiçbirini kullanmadığını” dile getirmiştir. En basit ifadeyle, kozmetik ürünleri ticari metadır.
Yukarıdaki veriler göz önünde bulundurulursa, “insanın sağlıklı ve güzel görünmesi” gibi bir gaye güdülmediği anlaşılabilir. Daha açık bir ifadeyle, reklamlara büyük bütçelerin ayrılması ticari kaygılardan kaynaklanmaktadır.
Günümüz dünya piyasasını etkisi altına alan kapitalist zihniyet, parayı tek elde toplama ve tutabilme adına, tüketim odaklı bir sistem kurmuştur ki, bu sistemin içerisinde kozmetik ürünleri de yerini almıştır.
Sağlık ve Psikoloji Açısından Zararları
Özellikle son 20 yılda, önceki dönemlere kıyasla kanser ve türevlerinin inanılmaz derecede arttığına şahidiz. Nevzuhur kanser ve hastalıklar araştırıldığında, kozmetik ürünlerin de bu artışa sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.
Aşağıda serdedilecek maddeler, kozmetiğin yol açtığı zararlardan bazılarıdır:
- Derilerin kapanmasıyla vücuda oksijen girmemesi.
- Kesilmeyen tırnakların altında bulunan mikropların canlılığı.
- Kimyasal maddelerin hastalıklara neden olması.
- Kadının, güzelliğinin ön plana çıkmasıyla nazar -göz- değmesi.
- Çocuklarımızın ergenlik çağına erken girmeleri.
- Hayvansal hammaddelerin kullanıldığı kozmetik ürünlerde hayvansal hastalıkların tetiklenmesi.
- Hormonal rahatsızlıklara davetiye çıkarması.
Muasır medeniyetleri yakalama amacıyla çıktığımız yolda, Batı’ya öykünme adına milli ve manevi değerlerimize yabancılaştığımız bir gerçektir. Bu öykünmenin içerisinde kozmetik ürünlerini peynir ekmek gibi tüketme de vardır. Neticede başka kültürlere özenti; beraberinde suniliği (ârızîlik/şekilcilik) getirmiş sadeliği de götürmüştür.
Çözüm Önerisi
Estetik/şık görünmek ve güzel kokmak; öz/kişisel bakımdan geçmektedir. Meşru çerçeve içerisinde ve alternatif yöntemlerle pekâlâ mümkündür. Doğal ürünler, geleneksel yöntemler, üretim tüketim çarkına sıkıştırılmamış faydalı basit formüllerle elde edilen yararlı karışımlar elbette kullanılabilir. Nitekim güzel koku, Peygamberimizce de tavsiye edilmiştir.
Sosyal medyanın hayatımıza yön verdiği son yıllarda, dış görünüş merkezli bir hayat felsefesi benimsemeye başladık. Haliyle bir yerlerimizi beğenmemeyi ya da iyi göstermeyi alışkanlık edindik. Oysa “Allah Teâlâ sizin yüzlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve amellerinize bakar” (Müslim, Birr 34) nebevî öğretisinin ışığında hareket edersek 2 açıdan rahatlayacağız:
- Dış görünüş, bizim için problem haline gelmeyeceğinden büyük ölçekte bütçe ayırma, vücudumuzun hastalık ve alerji bakımından zarar görmesi gibi maddi,
- Arzuladığımız tarzı/imajı yakalayamamadan kaynaklı ruhen kendimizi kötü hissetme gibi manevi sıkıntıyı da bertaraf edeceğiz.
Çeşitli ayet ve hadisler incelendiğinde, insanın en güzel suret ve fıtrat üzerine yaratıldığına vurgu yapıldığı görülmektedir. Şu hâlde, “Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur” (Fetih, 48/29) ilahi öğretisiyle fıtratı güzelleştirmek; maddeten ve manen daha karlı bir iştir. Yeri gelmişken seher vakti teheccüt, dua ve ilticayı da eklemeliyiz.
Genel Değerlendirme
Kozmetik ürünlerinin kabaca değerlendirilmesi yapıldığında şunları söyleyebiliriz:
- İlk etapta zarurete, ihtiyaca binaen ortaya çıkmıştır.
- Mısır ve Antik Yunanlılar döneminde genel itibariyle cilde faydalı hammadde kullanılırken son asırda fabrikasyon seri üretimlerle yerini kimyevi formüllere ve sağlığa zararlı hale getirilmiştir.
- XX. yüzyılda, sinema ve sahne sanatlarının gelişmesiyle oyuncuların önayak oldukları makyaj modasının Avrupa ve ABD’de kozmetik sektörüne önemli ivme kazandırdığı malumdur.
- İnsanoğlu, üretim-tüketim çarkları arasına sıkıştırıldığı XXI. asırda ise kozmetiği hayatının vazgeçilmezi haline getirdi.
- Özellikle son iki asırda, kozmetiğin, insanların ihtiyaç sıralamasının başlarında bulunmasının ana sebebini “dış görünüşe/zahire bakma” şeklinde yorumlayabiliriz. Bu da yapaylığı/şekilciliği beraberinde getirmiştir/getirmektedir.
- Kozmetik ürünleri; güneşten korunma, estetik, sevgi ve saygı görme, kişisel hijyenin sağlanması, sağlıklı yaşama, iyi görünerek daha mutlu kalma, özgüvenli ve psikolojik olarak iyi hissetmeleri gayesiyle kullanılmıştır. Helal kaydıyla, israfa düşmeden, aşırıya kaçmadan, sağlığı tehlikeye atmadan, kibre yol açmadan ve meşru gerekçelerle kozmetik ürünler kullanılabilir.
- İslâmi hassasiyetleri göz önünde bulunduran Müslümanlar; helal kavramıyla moderniteye kurban gittiği söylenebilir.
- Müslüman girişimci veya tüccarların da devasa pazardan pay alabilmek için “Helal Kozmetik” adı altında sektöre girdiklerini (iyimser) düşünebiliriz.
- Dikkat çekilmesi gereken bir husus daha vardır ki, kozmetik ürünleriyle kadının güzel görünmesi esas gaye değildir. Esas gaye; cinsel, ekonomik, sağlık vd. açılardan kadınların istismar edilmesi ve bir meta gibi görülmesidir.
Bu meselenin fıkhi çerçevesini de haftaya ele alıp noktalayacağız inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.