Ahmet Polat
AİLEDEN TOPLUMA ÂDÂB-I MUÂŞERET KURALLARI 3
Bu haftaki yazımızda, toplum içerisinde görgü kurallarını ana hatlarıyla ele alacağız. Yalnızlık Hz. Allah’a mahsus olduğu için insanoğlu, fıtratı gereği yalnız yaşayamaz. Bu yüzden toplumdaki âdâb-ı muâşeret, en az ailedeki görgü kuralları kadar önemlidir.
Toplumdaki görgü kuralları iki açıdan mühimdir: Bir yandan ailenin, evladına verdiği terbiye sergilenirken; öte yandan belirli kurallar çerçevesinde cemiyet hayatı sürdürülmektedir. Şayet bu kaideler işletilmezse cemiyet içerisinde huzursuzluk, hoşgörüsüzlük ve nezaketsizlik baş gösterir. Oysa İslâm; iyilik, sağduyu, hoşgörü ve nezaketin; dünyanın dört bir yanını kucaklamasını hedeflemektedir.
Bir toplumda âdâb kuralları ihlal edildiği zaman o toplum çökmeye ve yozlaşmaya mahkûmdur. Bir ağacı düşünelim; içten içe bir kurt tarafından kemirildiği zaman son ana kadar hiçbir şey belli olmaz. Görgü kurallarını işletmeyen bir millet de tıpkı içine kurt giren ağaç gibidir. Nitekim ana haber bültenlerinde hemen hemen her gün, aile içi şiddet, trafik magandalığı, komşu terörü, işyerinde mobbinge maruz kalma vd. üzücü hadiselerle karşı karşıya kalmaktayız. Tüm bunların ana sebebi ise dinimizin ahlâkî boyutunu sosyal hayatta uygula(ya)mamızdan kaynaklanmaktadır.
Herkesin şikâyet ettiği ve toplum içinde uygulanması/yaşanması gereken görgü kurallarını aşağıda maddeler halinde serdedeceğiz:
- Otomobil kullanırken trafikte ve toplu ulaşım vasıtalarında hoşgörülü davranma.
- Çalışma arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurma, insanların kabiliyet ve durumlarını göz önünde bulundurma.
- Mesajlaşma esnasında “Selamün aleyküm, iyi günler, hayırlı akşamlar vb. gibi temennilerde bulunma.
- Telefonla irtibat kurulacağı zaman üç defadan fazla çaldırmama.
- Sabah 10.00, akşam 21.00’den sonra rahatsız etmeme.
- Geç kalmayarak randevulara riayet etme.
- Saygı için ayağa kalkma, tokalaşma ve büyüklerin önüne geçmeme.
- Komşuluk haklarını gözetme.
- Hasta ziyareti, sıla-i rahim ve davete icabet etme.
- Tevekkül ve teenni (aceleci davranmama) ile hareket etme.
- Dili gıybet, dedikodu, iftira vb. kötü huylardan koruma.
- Cömertlik, hayâ ve teşmitte bulunma (aksıran kimseye “Yerhamükellah” demek).
- Merhametli davranma, öfkeyi yenme, hataları affetme.
- Allah için sevme ve Allah için buğzetme.
- Sırrı gizleme, emanete sahip çıkma, başa kakmama.
- Alay etmeme, lakap takmama, teftiş ve tecessüsten kaçınma.
- Kibir ve kendini beğenmekten uzak durma.
- İhtiyaç sahiplerini gözetme ve himaye etme.
- İyi arkadaş seçme, istişarede bulunma.
- İyilik ve güzellikte yardımlaşma.
- Nasihatte bulunma, insanların arasını düzeltme.
- Hüsnü zanda bulunma. (Vesvese ile hareket edilerek nice ocaklar yıkılıyor.)
- Yüksek sesle konuşmama, hitap ederken nezaketi gözetme. (İstanbul beyefendisi ve hanımefendisi örnek gösterilebilir.)
- Argo tabirleri kullanmama.
- İzinsiz eve girmeme.
- Sabır ve şükür halinin devamı.
- Makam, mevki ve mal gb. dünya hayatının cazibesine kapılmama.
- Geçim ehli olma, selamı yayma.
- Kanaatkârlığı prensip edinme.
- İhtiyat ve ihsan
- İhlas ve istikamet üzere olma.
- İtidal (israf ve cimriliğin orta hali).
- İtiraz ve intikamdan kaçınma.
- Gücünü, insanların yararlanabileceği dini-dünyevi işlere harcama (sâlih amel).
- Moralimizi bozan kişiye “selam” demek (Furkân, 25/63).
Trafik, toplantı, yemek vb. her bir durumun incelikleri kişisel gelişim uzmanları tarafından özel derslerde etraflıca ele alındığı görülmektedir. Ancak bizim burada yerimiz kısıtlı olduğundan görgü kurallarına özet mahiyetinde değinmeye çalıştık. Saydığımız maddelerin temel referans kaynağı ayet ve hadisleridir.
Görüldüğü üzere, görgü kuralları dinimizin ahlâki boyutunda yer edinmektedir. Şu halde, “Âdâb-ı muâşereti titizlikle uygulayan kişi asil/asaletli olur; toplum ise ideal toplum standartlarını yakalar” şeklinde bir yorum yapabiliriz. Netice itibariyle görgü kurallarının temeli ailede atılır, toplumda da yansıması tezahür eder. Huzur içinde ve kendisiyle barışık yaşayan toplumlar, kendi örf ve ananeleriyle hayatlarını sürdürdüğü aşikârdır. Bizler de küllerimizden sıyrılıp öz cevherimizi yeniden keşfederek İslâm Medeniyetini yeniden inşa edebiliriz. Bu da ancak ahlâkla mümkündür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.