SULTAN OSMAN’IN (GENÇ OSMAN) KATİLLERİ VE AKİBETİ

Kıymetli okuyucu, geçen haftaki yazımızda da işaret ettiğimiz gibi Genç Osman’ın hal edilmesi ve katli gerek Anadolu Tımarlı Sipahileri arasında ve gerekse İstanbul halkı arasında büyük bir infiale sebep olmuştu. Bu hafta bu husus hakkında size bazı bilgiler vereceğim.

Şehzadelere Suikast Girişimi ve Kara Davut Paşa

Vezir-i Azam Kara Davut Paşa, Sultan Osman’ı (Genç Osman) Yedikule zindanında katledip şehadetine sebep olduktan sonra, 1. Sultan Ahmed’in diğer şehzadelerine de suikast düzenlemek için birtakım faaliyetlere teşebbüs etmişti. Şöyle ki; Sarayda bulunan akağalardan birini kapı ağası tayin edip ve ona da Mısır eyaletini vaat ederek şehzadelere suikast düzenlemeye razı ederek bir ittifak meydana getirdi. Saray hizmetçilerini de şiddet kullanarak zapturapt altına almayı temin etti.

Kara Davut Paşa, işi o kadar ileri götürmüştü ki, Sultan Osman’ın elbiselerinden birini yani kaftanını giyerek ve mücevherlerle süslenmiş hançerini de beline takarak sarayda dolaşır ve hatta padişah Sultan Mustafa’nın huzuruna bile bu vaziyette çıkar olmuştu. Sarayda ona buna emirler vererek her işe karışır olmuştu. Saray ahalisi bu halden oldukça rahatsız oluyorlar ve gizli gizli aleyhinde konuşuyorlardı.

Kara Davut Paşa’nın Suikast Tezgâhı

Davut Paşa bir gün Saraya gelerek Valide Sultanla görüşüp Padişahın deniz kenarında tebdil-i hava ile dinlenmesini ve Üsküdar da bulunan bahçelerden birine gitmesini teklif edince gerek padişah ve gerekse Valide Sultan duruma muvafakat gösterdiler ve ertesi gün Padişahın Üsküdar’a gitmesine karar verdiler ve Padişah’ta irade buyurdular. Plan şöyle idi; Padişah Üsküdar’a gidince Yeniçeri ağası da divan da bulunmayacağından ortalık suikast için hazır hale gelir idi. I. Ahmed’in Genç Osman’dan başka Murad, Bayezid, Hüseyin, Kasım ve İbrahim isminde beş şehzadesi daha vardı. Şehzadeler de Üsküdara geçmek için saraydan çıkıp Has Bahçe’ye vardıklarında pür silahlı bir harem zabitlerinden biri şehzade Murad Han’ın üzerine hücumu esnasında şehzadelerin yanında bulunan hizmetçilerin duruma vakıf olup müdahale etmeleriyle suikastçı parçalanmış ve suikast bertaraf edilmiştir. Bunu üzerine bütün şehzadelere saraya döndüler ve hatta Padişah dahi Üsküdar’a geçmekten vazgeçti. Ocaklı bu hale sebep sensin diye Kara Davut Paşa’nın üzerine hücum ettilerse de Paşa, inkâr etti, ancak azledilmekten kurtulamadı ve azledildi. Böylelikle halk arasında “Padişah Katili” diye kötü nam sahibi olan Devşirme Kara Davut Paşa, 19 Mayıs 1622 senesinde Sadaret makamına getirilirken Osmanlı Sarayı’nda Sadaret makamını işgali 13 Haziran 1622 senesinde azledilerek son bulmuştur.

Hükümetsizlik ve İstanbul’un Ahvali

İkinci Osman’ın şehit edilmesi ve yerine zavallı ve şuursuz bir delinin hükümdar olması gerek halkı ve gerekse ulema, ümera ve askeriyeyi müteessir etmiş ve yavaş yavaş bu hale sebep olan ocaklıya tarizler başlamıştı. Vezir-i Azam Davut Paşa’ya halk “Padişah Katili” diye hitap ediyordu. O da korkusundan divana dahi gelemiyordu. Kapıkulu süvarileri Davut Paşa’nın sarayına hücum ederek “Sultan Osman’ı ne sebep öldürdün? Biz sana emanet vermiştik” dediler. O da “Sultan Mustafa’nın fermanıyla öldürdüm” diye cevap verince seslerini çıkaramadılar. Ancak Davut Paşa yalan söylüyordu; hadise de böylece geçici olarak kapandı. Davut Paşa, makamını korumak için askerin her istediğini yerine getiriyor; dolayısıyla söz o kadar ayağa düşmüştü ki, vezir-i azamlık yapabilecek hiçbir etki ve nüfuzu kalmamıştı. Bunun üzerine Şeyhülislam Yahya Efendi’nin Valide Sultan’a müracaat etmesiyle Davut Paşa sadrazamlıktan azledildi ve yerine Mısır valiliğinden azledilmiş olan Arnavut asıllı Mere Hüseyin Paşa, 13 Haziran 1622 senesinde Sadrazam oldu. Sadrazam olmasında Mısır valiliği sırasında elde etmiş olduğu paraların rolü olduğu rivayet edilir.

Mere Hüseyin Paşa’nın mere lakabının cezalandırılmasını istediği şahıslar için kendisine yakın adamlarına Arnavutça “alın götürün” anlamındaki bu kelimeyle seslenmesinden dolayı verildiği de rivayet edilir.

Mere Hüseyin Paşa, kesesini doldurmakla meşgul olup, vazir-i azamlık makamının yirmi dördüncü gününden sonra Yeniçeri ağası Derviş Ağa’yı Karaman valiliğine tayin ederek İstanbul’dan uzaklaştırması ve ağanın yolda öldürüldü şayiaları üzerine yeniçerilerin ayaklanmasıyla 8 Temmuz 1622 senesinde azledilerek yerine Padişahın dadısının kocası olan Lefkeli Mustafa Paşa adında bir zavallı Sadrazam olarak tayin edilmiştir.

Yeniçerilerin Mere Hüseyin Paşa’yı istememek için ayaklanmaları Sultan Osman’ın şehadetinden müteessir olan halkın hiddetini arttırmış ve her yerde çarşıda pazarda yeniçerilere:

Bir Yeniçeri ağasını vezir-i azam niçin azletti diye ayaklanırsınız; velinimetiniz olan ocağınıza sığınarak size emanet edilen padişahınıza yapılan muameleye ses çıkarmazsınız” diye hakaret edilerek ağır sözler söylenir olmuştu.

Padişahın dadısının kocası ve yeni sadrazam Lefkeli Mustafa Paşa da kapıkulu ocaklarının “Bu adam rüşvetçi ve rüşvet alan ve yiyen biri” iddiası ve suçlamasıyla Şeyhülislamı Padişaha yolladılar ve azlini istediler. Bunun üzerine Lefkeli Mustafa Paşa azledilerek yerine Hadım Gürcü Mehmet Paşa vezir-i azam olarak tayin edildi. Hükümetsizlik ve kargaşa da devam etti.

Sultan Osman’ın (Genç Osman) Katillerinin İdamı

Bir taraftan halkın ocaklıları çekiştirmeleri ve kötü davranmaları ve zemmetmeleri diğer taraftan Erzurum Beylerbeyi Abaza Mehmet Paşa’nın ayaklanması ocaklıyı müteessir ediyordu. Bunlar bir gün divan-ı hümayuna (padişah divanına) gelerek:

Herkes bize Padişah katili diye hakaret ediyor; biz ocağa emanet vermiştik, kim katlettiyse hakkından gelinsin” dediler. Bunun üzerine Şeyhülislam, Padişahtan soralım dedi, sordular; Sultan Mustafa:

“Ben Sultan Osman katledilsin demedim; Davut Paşa öldürdü, katiller kim ise haklarından gelinip katledilsin” diye hattı hümayun (Padişah fermanı) gönderdi. İlk önce kaçmaya çalışan Cebeci ocağının başı olan Cebecibaşı’nın boynu vuruldu. Saklanmış olan Davut Paşa ise müjde parası almak isteyen adamlarından birinin ihbar etmesiyle Eyüp’te Topçular’da (bu gün hala İstanbul’da hem Eyüp ve hem de Topçular semti mevcuttur.) adamlarından birinin samanlığında saklandığı yerde bulunarak Yedikule’ye hapsedildi; ve sonra öldürülmek üzere saray meydanına getirildi; fakat hanımı olan Sultanın dağıtmış olduğu altınlarla elde edilen bazı taraftarlarının meydana koyduğu belgeler ile hakikat anlaşılsın diye kendisini celladın önünden kaldırdılar; çünkü Davut Paşa, Genç Osman’ın katli için gerek Rumeli Kazaskeri (Osmanlı döneminde kadıların başlarında bulunan, askerlerle ilgili şeriat sorunlarını çözüme bağlamakla yükümlü, belli bir mertebeye kadar kadıları ve müderrisleri atamaya yetkili, ilmiye sınıfının yüksek makamında bulunan ve Padişahın divanının da üyesi olan yüksek rütbeli devlet görevlisi) Yahya Efendi ile Anadolu Kazaskesi Kethüda Mustafa Efendilerin vermiş olduğu fetvaları ortaya atarak ben bu fetvalar üzerine öldürdüm dedi. Bunun üzerine tartışma büyüdü ve az kalsın Sipahiler ve Yeniçeriler arasında münakaşa neticesinde neredeyse kan dökülecekti. Ancak ocak ağalarının araya girmesiyle iş yatıştırıldı. Davut Paşa meydandan alınarak Yeniçeri ortasının camiine götürüldü.

Vezir-i azam Gürcü Mehmet Paşa, Davut Paşa’nın meydandan sipahiler tarafından kaldırılmasını haber alınca 200 silahlı kapıcı ile kapıcılar kethüdası bulanan Ahmet Ağa’yı gönderdi. Ahmet Ağa, camii basıp Davut Paşa’yı oradan alarak ve Sultan Osman’ın bindirildiği arabaya bindirerek Yedikule’ye götürdü, aynı zamanda Kalender Uğrusu denilen ve o zamanda Padişah katipliği vazifesi de yapan bu şahıs ile birlikte ikisini boğdurdu. Aynı zamanda yine Sultan Osman’ın katillerinden olup ve aynı zamanda Budin Beylerbeyliğine tayin edilen Derviş Paşa ile kendisine Köstendil sancakbeyliği verilen Meydan Bey’in de katledilmesi için buralara da birer memur gönderildi. (9 Ocak 1623)

Yeni Ayaklanma

Vezir-i azam Gürcü Mehmet Paşa, haremden çıkma olduğu için diğer bir ifadeyle ve lakabıyla Hadım Gürcü Mehmet Paşa, tedbirli ve her şeyi önceden düşünen bir şahsiyet olduğu için Sultan Osman’ın katillerini temizledikten sonra ortalık biraz sükûnet kazanmıştı. Daha sonra hükümet işlerine bir çeki düzen vermek istediği bir sırada eski sadrazam Mere Hüseyin Paşa, külliyetli para harcayarak ve yeni vaatlerde bulunarak Sipahilerin elebaşlarından kendisi gibi Arnavut olan Süleyman Ağa vasıtasıyla yeniçerileri ve sipahileri ayaklandırmıştır.

Hazırlanan plan gereği bu askerler Gürcü Mehmet Paşa, aleyhine hareket ederek divan günü çorba içmeyerek vezir-i azama: “Sen bizim evvelce bazı arkadaşlarımızı idam ettirmiştin; biz seni istemeyiz, hadım taifesinin vezarette işi yoktur, olmasına da razı değiliz şayet yok dersen kılıç üşürüp seni parçalarız” dediler. Bunun üzerine Gürcü Mehmet Paşa, istifa ederek sadaret mührünü kapıcılar kethüdasına o da hazinedar başı vasıtasıyla padişaha gönderdi. Askerlere içeriden kimi istedikleri sorulunca onlarda Mere Hüseyin Paşa’yı istediler. Bunun üzerine de sadaret mührü ikinci defa Mere Hüseyin Paşa’ya geçti. Yeni vezir-i azam bunun üzerine askere bolca para dağıttı. Eski vezir-i azam Gürcü Mehmet Paşa’yı da Bosna’ya sürgün etti.

Fatih Camii Vakası ve Mere Hüseyin Paşa’nın Katledilmesi

Arnavut devşirmesi Mere Hüseyin Paşa, sadaret mührünü aldıktan sonra bütün ocaklılara bulunduğu yeri korumak için zaten zor durumda olan hazineden yüklüce paralar dağıtmaya başladı ve almış olduğu destek sayesinde de şımarıklığı iyice arttı. Bir gün divanda beylerbeyi rütbesinde olan birin sopa ile öldürtmüş ve peygamber neslinden olduğu iddia edilen bir kadıya da dayak attırmıştı. Dayak yiyen bu kadı kapı kapı dolaşarak ulemayı vezir-i azam aleyhine tahrik eylemeye başladı ve bunun üzerine Anadolu emekli kazaskerlerinden Yahya Efendi, Şeyhülislam Yahya Efendi’ye bu ulemaları getirmiştir. Şeyhülislamın huzuruna gelen ulemalar “Vezir-i azam ile davamız vardır, görülsün” dediler: bunun üzerine Şeyhülislam “Vezir-i azam azledilmeyince bu dava görülmez” cevabını vererek “Ben gideyim Padişaha arzda bulunup azlettireyim” diye işi dolandırmaya gayret ettiyse de bu meseleden Mere Hüseyin Paşa’nın haberdar olması üzerine Şeyhülislam Yahya Efendiyi çağırtarak ulema heyetinin dağılmasını birkaç defa istediyse de bir tesiri görülmedi. Sonuç olarak bu ulemanın üzerine asker gönderildi, çıkan arbedede 19 kişi hayatını kaybetti ve bazıları da sürgüne yollandı. Bu bastırma meselesi Mere Hüseyin Paşa’yı iyice şımarttı.

Ulema ayaklanmasını bastıran Paşa, bu defa kendisine yeni bir hedef koydu, bu işte parmağı olduğunu kabul ettiği kapıkulu ocaklarının ileri gelenlerini ortadan kaldırma yönünde planlar hazırladı; fakat bu hazırlığı adamlarından birinin boşboğazlığı sonucu duyulması üzerine sipahiler divana hücum ettiler ve Mere Hüseyin Paşa, yeniçeri ocağın sığındı. Yeniçeri Ağası olan Bayram Ağa sipahilerle yeniçerilerin karşı karşıya gelip kan dökülmesini istemediğinden ve Mere’den para alan odabaşlarını sipahilerle çarpışmaktan men ederek vezir-i azam Mere Hüseyin Paşa’nın azledilmesini sağladı. Bu sayede Vezir-i azamlık Kemankeş Ali Paşa’ya geçti. Mere Hüseyin azlinden sonra bir müddet saklandı ise de Dördüncü Murad’ın tahta oturmasından sonra bulunup idam edildi.

Osmanlı tahtında Dördüncü Murad’ın saltanatı başlamış oldu. (9 Eylül 1623)    

 

Bu yazı toplam 23603 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Özdemir Arşivi