Ekrem Özdemir
IV. MURAD’IN TAHTA ÇIKIŞI VE ANADOLU’NUN AHVALİ -10-
Kıymetli okuyucu, IV. Murad’ın saltanat döneminde Anadolu’nun ve Osmanlı Devleti’nin ahvalinin nasıl olduğu konusundaki malumatlarımızın onuncusunu takdim ediyorum
Sultan Murad’ın şehzadelerin hayatına dokunulmayacağının kefili olan ve aynı zamanda sultanın validesine kendisine telkin edilmesi hususunda tavsiye mektubu yazan Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi’nin idamı bazı huzursuzluklara sebebiyet vermişse de İstanbul’da ve hatta bütün Anadolu’da korku iklimi hâkim olduğundan merkezi hükümete karşı kimse ses çıkaramamıştı.
Burada Ahizade Hüseyin Efendi’den biraz bahsetmekte okuyucularımın bilgi edinmesi ve bir kanaatte bulunmaları bakımından fayda görmekteyim şöyle ki:
Ahizade, Şeyhülislamlık vazifesinde 2 yıla yakın bir müddet bulunması esnasında IV. Murad’ın İznik kadısını halkın şikâyeti üzerine hiç araştırma ve soruşturma yapmaksızın idam ettirmesi ve teşhir için de kale kapısına cesedini astırması ilmiye mesleğine ve hukuka büyük bir darbe olarak görmüştü. Aynı zamanda IV. Murad döneminin vaizlerinden olan Kadızade Mehmet Efendi ve onun takipçileri Hz. Peygamber döneminden sonra ortaya çıkan birtakım adet ve uygulamaları bid’ad olarak nitelemekte ve şiddetle reddedmişlerdi, tarihte “Kadızadeliler Hareketi” diye de anılan bu görüş tütün ve kahve içilmesinin haram olduğunu ileri sürmüşlerdi. IV. Murad’ın bütün kahvehaneleri yıkmasında ve tütün yasağı almasında ve hatta kahve tütün kullananların öldürülmesinde almış olduğu kararlarda Kadızadelilerin etkili olduğu bilinmektedir. Kadızadeliler devlet katında yapılan bazı işler karşılığında alınan paranın rüşvet değil ücret olduğunu yönünde görüş bildirmişlerdir.
Bütün bu meselelerde Şeyhülislam ile Kadızadeliler arasında derin görüş ayrılıkları bulunmakta idi ve Kadızadeliler şeyhleri Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi’den hoşlanmamakta ve nefret etmekteydiler. Padişahın validesine yazılan mektup konusunu amacından saptıran ve gerek İznik kadısının ve gerekse Şeyhülislam Ahizade Hüseyin Efendi’nin idamını sağlayan bunlardır. Bu konu hakkında ileriki zamanlarda daha geniş ele alabiliriz. Neyse, biz konumuza dönelim.
Sultan Murad’ın Revan Seferi:
Padişahın Bu Seferinin Ehemmiyeti:
Osmanlı padişahlarının ordularının başında başkumandan olarak sefere çıkma adeti Kanuni Sultan Süleyman döneminden sonra terk edilmişti. IV. Murad’ın öteden beri çeki düzen vermiş olduğu ordusunun başında sefer gitmesinin gerek ülke içinde ve gerekse ülke dışında büyük önem ve tesiri vardı.
Zira IV. Murad’ın Revan seferi olsun ve daha sonra meydana gelecek olan Bağdat seferleri olsun Anadolu’da faaliyet gösteren sipahi zorbalarının veya mütegallibe denilen ve halkın dirlik ve düzenini bozan bir zümreyi temizlemesi bakımından da pek mühim ve ehemmiyetlidir.
Sultan Murad’ın önemli hasletlerinden birisi de bir gördüğü şahsı birkaç sene sonra bile görse yine tanır ve isimlerini dahi bilirdi. Dolayısıyla bu seferlerinde zorbaların isim ve yerlerini tek tek hatırında tutarak her iki seferinde de bu gibi şahısları hiç aman vermeden arayıp buldurarak öldürmüştür. Bu arada iftiraya uğrayan ve husumete kurban giden şahıslar da bulunduğuna şüphe olmamakla beraber zorbalıkları tespit olunan ve halkın dirlik ve düzenini bozan bir hayli şahıs da bu arada temizlenmiştir.
Gerek Revan seferindeki ve gerekse Bağdat seferlerindeki yapılmış olan temizlik memleket dahilinde bir istikrar ve sükûnet getirmiş ve bu sükûnet ve istikrar hali bir müddet daha devam edebilmiştir.
Sefer Esnasındaki İcraatlar:
Revan seferi için hazırlıkların tamamlanması 21 Şubat 1635 senesinde padişahın otağının Üsküdar’a kurulmasıyla tamamlandı ve 7 Mart 1635 de de Sultan IV. Murad otağa çıktı. Ancak hareket edilmeden evvel kendisinin haberi olmadan hiçbir ocak ağasının ister görevde olsun ister emekliye ayrılmış olsun koruyucu dahi hiçbir askerin İstanbul’da bırakılmamasını emretti. Üsküdar’dan ordu ayrılıp Maltepe’ye gelindiğinde ordudaki solakbaşılardan Galatalı Çeelebi’nin bir askerinin İstanbul’da kaldığını duyunca Galatalı Çelebi’nin orduya çok emeğinin geçtiğine bakılmadan derhal önünde diz çöktürüp kafasını vurdurdu.
Bu hadiseden sonra ordunun konak yerlerinde zorbalardan veya haklarında şikayette bulunulan ister vezir ister vali veya kadı olsun hiç kimseye aman vermeyerek ve acımayarak öldürttü. Yine Konya’nın ileri gelen ailelerinden olan ve lakabı Karayılan denilen iki kardeşi de şikayet üzerine katlettirdi. Daha önceleri zorbalık ettiği sabit olan ve maiyeti ile orduya katılmaya gelen Manisa Sancakbeyi Duducu Hasan Paşa’yı da maiyetiyle birlikte gelir gelmez öldürttü. Zira Sultan Murad, Hasan Paşa’yı Manisa havalisindeki zorbaların haklarından gelmesi için görevlendirdiği halde bu işte bir başarı elde edememesinden dolayı “Hasan Paşa yanında 2.000 kişilik bir alayla bana alay göstermeye ve etek öpmeye mi gelmişsin iki eşkıyayı öldürmeye muvaffak olamadın bire melun” diyerek katlini emretti.
Hasan Paşa’nın bir kusuru olmamasına rağmen, zorbalıktan Sancakbeyliğine getirildiği için Sultan Murad, prensip olarak Zorbalıktan böyle görevlere getirilenlere kin duyması münasebetiyle birer bahane ile öldürülmelerini kararlaştırmıştı. Ordu Konya’nın ılgın mahalline gelip konakladığında yine zorbalıktan Karaman Beylerbeyisi olan Celepoğlu Ali Paşa’da orduya maiyetiyle iltihak etmiş ancak o da öldürüldü. Ordu İsaklı konağındayken hakkında şikayet bulunan Karaağaç kadısı da öldürüldü.
Ordunun Konya’ya geldiği vakit Sultan Murad, iç kaleyi görmek istediğinden atın üstünde hendek üstündeki köprüyü geçip kaleye çıktığı vakit, kale dizdarı yani kale komutanı olan yukarıda bulunduğu sırada gelenin padişah olduğunu bilmeyerek “Bre ağa atından aşağı in ve yaya yürü, bu padişah kalesidir. Buraya atla çıkılmaz” diye Bağırmasına memnun olmuş ve kaleye girerek teftişte bulunmuştur.
Hazreti Mevlana’nın kabrini de ziyaret ettikten sonra oraya ihsanlarda bulunmuştur. Ordunun Konya’da ikameti sırasında sipahilerden ve zamanında Genç Osman’ın da katli vakasında ocak subaşısı bulunan ve katle iştirak ettiği bilinen Koca Gürcü Osman ve tütün içmesinden dolayı divan çavuşu birlikte katledildiler. Daha önceleri zorbalık yapan ve daha sonraları da Beyşehri sancakbeyi olan Keskinli Ali Paşa’da mezalimi bilindiğinden öldürüldü. Konya’dan ayrılan ordu Revan’ın fethi için Sivas’a doru yola koyuldu.
Haftaya Sivas olayları, Revan’ın alınması ve Şehzadelerin öldürülmesi hadiseleriyle devam edeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.