Ahmet Polat
SANDALYEDE NAMAZ 3
Geçen haftaki yazımızda sandalyede namaz kılma şartlarını ayrıntılı olarak ele almıştık. Verdiğimiz bilgiler, uluslararası düzeyde faaliyet gösteren fetva komisyonlarının muasır görüşleridir. Bu haftaki yazımızda ise klasik diye tabir edilen özet nitelikteki fıkıh türü eserlerde[1] “hastanın namazı”, başka bir ifadeyle “sandalyede namaz” bahsindeki görüşlerine yer verilecektir. Bu yazımızın sonunda, okurlarımızın zihninde şöyle bir soru oluşabilir: “Geçen haftaki verilen bilgilerle bu haftakiler taban tabana zıt, bu nasıl oluyor?” Cevaben biz de deriz ki, “önceki dönemlerde yazılan kitaplarda, sandalye yerine yere oturarak namaz kılma benimsenmiştir. Zira Hz. Peygamber’in (s.a.s.) dönemindeki uygulamaları ve tavsiyeleri bu meyandaydı. Dolayısıyla, emredileni emredildiği gibi eda etme; samimiyetin göstergesidir.” şeklinde değerlendirebiliriz.
Yazımızın daha kolay anlaşılması açısından meseleler, alt başlıklar halinde ele alınacaktır.
Oturarak Namaz Kılma: Aşağıdaki şartları taşıyan hasta, namazının rükû ve secdesini oturarak imayla eda edebilir: Secde, rükûdan biraz daha aşağıya eğilmek suretiyle yerine getirilir. İma, secde ve rükûun yerini almıştır. Yalnız burada dikkat çekilmesi gereken bir husus vardır ki, musallî, secde esnasında yüzüne yastık, tahta vb. cisimleri kaldırmaz. Başka bir husus da şudur ki, ima esnasında rükû ile secde aynı seviyede olursa namazı tehlikeye girebilir. Onun içindir ki, secde; rükûdan daha aşağıda olmalıdır.
- Hasta ayakta duramayacak halde olursa,
- Ayakta kaldığı zaman hastalığının artmasından/şiddetlenmesinden korkarsa,
- Ayaktayken baş dönmesi meydana gelirse,
- Ayakta kaldığı zaman şiddetli ağrı hissederse,
- Ayakta namazını eda ederken, hastalığının iyileşme süresi uzarsa,
- Kıyam ve secde esnasında “idrar akıntısı” hastalığı meydana geliyorsa,
- Yaslanarak veya bastonla ayakta durabilen kimse.
Oturma şeklinde herhangi bir zorunluluk yoktur. Dilerse bağdaş kurar, dilerse ayaklarını uzatır. Bizlere ters gelse de bağdaş kurarak namazı eda etmenin daha faziletli olduğu muteber kaynaklarda geçmektedir.
Musallî, iftitah tekbiri ve kıraat gibi namazın bazı rükünlerini ayakta kalabilecek gücü taşıyorsa bu takdirde namazına ayakta başlar, daha sonra da oturur. Çünkü bazı âlimler, farzın ihmal edilmesi nedeniyle namazın kabul edilmeme endişesini taşımışlardır.
Yatarak Namaz Kılma:[2] Musallî, oturarak dahi namazını kılamıyorsa bu takdirde ayaklarını kıbleye uzatır, sırtüstü yatarak namazını eda eder. Şayet bunu yapamıyorsa yüzünü kıble tarafına çevirerek ibadetini yerine getirir.
Namazı Tehir Etme: İma özürlenir ve yukarıdaki şartların hiçbirini taşımayan kimse, namazını erteler. Başka bir deyişle, gözüyle, kaşıyla veya kalbiyle namaz kılamaz.[3] Şu halde namazını eda edemez, gücü kudreti yerine geldiğinde kaza eder. Altı (6) vakit (24 saat) geçtiği halde hâlâ kılamıyorsa namazı kaza etmez.
Elleri ve Ayakları Kesilmiş Kimse Namazı: Dinimizde teklif (kulların herhangi bir fiile emir ya da yasakla muhatap kılınması); kulların gücü nispetindedir. Binaenaleyh elleri bileklerinden, ayakları da topuklarından kesik kimseye yardım edebilecek refakatçi bulunuyorsa, abdestin farzları (mevcut uzuvlarda) yerine getirilerek abdest aldırır, sonra da namazını kılmasına yardımcı olur. Yanında yardımcı yoksa namazlarını kılmaz. Hz. Allah özürleri kabul eder.
Namazı Bina Eder: Hasta bir kimse namazını oturarak veya yatarak namazını eda ederken, namazı esnasında sağlığına kavuşursa namazını yeniden kılar. Diğer bir ifadeyle, gücü kudreti yerinde olan kimse gibi namazın tüm rükünlerini yerli yerince yeniden eda eder.
Namaza başladığı anda sağlığı sıhhati yerinde iken, namaz esnasında ayakta duramayacak hale gelirse oturarak namazını tamamlar. Yine oturamayacak güçte ise yatarak devam eder.
Bu alt başlıkta şu kural gözetilmiştir: “Sağlam üzerine zayıf bina edilir, ancak zayıf üzerine sağlam bina edilemez.”
Önümüzdeki hafta, Şâfiî mezhebine göre hastanın namazına değineceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.