RAMAZAN SÖZLÜĞÜ

22 Mart Çarşamba’yı 23 Mart Perşembe’ye bağlayan gece ilk teravih namazımızı ve ilk sahurumuzu eda ederek on bir ayın sultanı Ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. 6 Şubat Pazartesi sabahı milletimizi derinden sarsan deprem felaketiyle hüzünlenen gönüllerin; bu mübarek ayda (ön plana çıkan ve kenetlenmemizi sağlayan zekât, sadaka, fidye, fitre, iftar vd. infaka dair ibadetlerle) bir nebze olsun ferahlayacağına ümmetçe kaniyiz.

İslâm’ın beş şartından biri olan oruç, Efendimiz’in (s.a.v.) Medine’ye hicretinin ikinci senesinin Şaban ayında farz kılınmıştır. Orucun farziyetiyle birlikte zaman içerisinde bazı kavramlar teşekkül etmiştir ki, yazımızda bunları kısaca izah etmeye çalışacağız.

Ramazan (الرمضان): Arapça kökenlidir ve “kızgın yerde yalın ayak yürümekle yanmak, şiddetli sıcak ve güneşin yakıcı sıcaklığı” anlamına gelmektedir. Bu ayda Müslümanların oruç tutup aç ve susuz kalmaları sonucunda vücutlarında hararet oluşması ve bu hararetin de günahları manen yakmasından hareketle oruç ayına Ramazan ismi verilmiştir. Yine bu kelimede; temizlik ve keskinlik anlamları da vardır ki, oruç ve diğer ibadetlerle bir ayı değerlendiren Müslümanın günahlardan arınması, iman ve ahlak bakımından keskinleşmesine işaret vardır.

Oruç: Farsçadan dilimize geçen oruç; (imsaktan iftara kadar) belirli zaman diliminde belirli şeylerden (yeme, içme ve cinsel ilişkiden) kendini alıkoymak anlamındadır. Arapça karşılığı ise (الصيام) sıyâmdır.

Sahur (السحور): Lügatte “sabah olmadan önceki vakit, gecenin son üçte biri” anlamındaki seher kelimesiyle aynı kökten gelen sahûr (sehûr, sühûr), dinî bir terim olarak oruç tutmaya hazırlanma gayesiyle fecrin doğmasından önce yenen yemeği ifade etmektedir. Sahur, kolaylık olsun ve önceki ümmetlerin orucuna benzememesi adına sadece Hz. Muhammed’in (s.a.s.) ümmetine mahsus bir yemektir. Başka bir deyişle, önceki ümmetlerde sahur yemeği yoktur.

Sahur, mümkün mertebe son ana kadar geciktirilmelidir. Nitekim bu meyanda Hz. Muhammed’den (s.a.s.) gelen rivayetlerde, insanın acizliğine vurgu yapılarak sahura kalkması tavsiye edilmiştir.

İmsak (الامساك): Arapça kökenlidir ki, sözlükte “bir şeyi tutmak, sımsıkı sarılmak, alıkoymak; bir şeyden el çekmek, kendini tutmak” gibi anlamları içerir. Fıkıh ıstılahında ise “ikinci fecrin (fecr-i sâdık) doğuşundan güneşin batışına kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden nefsi alıkoymak” demektir. Dar anlamda kullanıldığında ise “bizim oruç tutmaya başlama anımızı” ifade eder.

İmsak kavramına başka bir çerçeveden baktığımızda, “ademoğlunun, yeme, içme, şehevi arzular ve malayani konuşmalardan kendini tutmasıyla fıtratının dışına çıkması/fıtratını tutması” manasını verebiliriz.

İftar (الافطار): Sözlükte fatr kökünden türeyen iftâr ve fıtr kelimeleri, diğer bazı anlamların yanı sıra “orucu açmak, oruçluya orucu açtırmak, başlanmış bulunan orucu bozmak veya hiç oruç tutmamak” gibi manalara gelir. İftar kelimesine fıkıh literatüründe başka anlamlar yüklense de “oruçlu kimsenin vakti gelince usulüne uygun biçimde orucunu açması” manası ön plana çıkmaktadır. Nitekim Türkçemizde de “orucu açma” anlamına gelir.

İmsak kavramında olduğu gibi iftar kavramına da farklı bir açıdan baktığımızda, “insanoğlunun, fıtratına aykırı birtakım eylemleri Allah için imsak etmesi, vakti gelince de fıtratına dönmesi” anlamını yükleyebiliriz.

Teravih: Sözlükte “rahatlatmak, dinlendirmek” anlamındaki tervîha kelimesinin çoğulu olan terâvîh, ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan namazı ifade eder. Bu namaza dört rekâtta bir dinlenme amacıyla biraz oturulduğundan (tervîha) teravih denmiştir. Zaman içinde, her bir tervîhayı oturup dinlenmek yerine zikir ve salavat gibi nafile ibadetlerle değerlendirme veya ara vermeden namaza devam etme şeklinde uygulamalar ortaya çıkmıştır. Hanefîler her bir tervîhada oturup dinlenmeyi teravihin ruhuna daha uygun bulurlar. Türkiye’de bu namaz aralarında Hz. Peygamber’e salavat getirilmekte veya ilahi okunmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) bizzat teravih namazını kıldığı gibi, Sahabeye de kıldırmıştır. Ancak ümmetine farz kılınmasından çekinerek teravih namazını bazı geceler (evinde eda ederek cemaate katılmamıştır. Dolayısıyla münferit kılınmıştır. Şu halde teravih namazı yoktur diye bir iddiada bulunmak yersizdir.

Teravihin tek başına kılınmasına Hz. Ebû Bekir (r.a.) döneminde de devam edilmiştir. Bu uygulamanın camide meydana getirdiği dağınıklığı, artık farz kılınma ihtimali bulunmadığını ve Resûl-i Ekrem’in konuyla ilgili sözünden çıkan anlamı dikkate alan Hz. Ömer (r.a.), 635 yılında Übey b. Kâ‘b’dan cemaate teravih namazı kıldırmasını istemiş ve bu uygulama günümüze kadar sürmüştür. Binaenaleyh teravih, cemaatle kılınabileceği gibi münferiden de eda edilebilir.

İslâm âlimleri, teravih namazının erkek ve kadın her Müslüman için sünnet olduğu konusunda görüş birliğine varmıştır. Hanefîler, Şâfiîler, Hanbelîler ve bazı Mâlikîler’e göre bu namaz müekked sünnettir. Orucun değil ramazan ayının sünneti olduğundan oruç tutamayanlar da bu namazı kılar.

Teravih namazının rekât sayısıyla ilgili sekiz, on, on altı, yirmi, otuz altı, otuz sekiz, kırk gibi sayılar ileri sürülmüştür. Ancak (diğerlerini kabul etmekle beraber) yirmi rekât kılmak/kıldırmak teamül haline gelmiştir.

Teravih namazında ramazan boyunca bir hatim yapılması Hanefîler ve Hanbelîler’e göre sünnet, Şâfiîler ve Mâlikîler’e göre müstehaptır. Bu sebepten ötürü her bir Müftülüğümüz, en az bir camide hatimle teravih namazı kıldırılması hususunda planlama yapmaktadır. Hatta öyle ki, Avrupa’nın (Strasbourg gibi) bazı şehirlerinde dahi hatimle teravih namazı kılınmaktadır.

Hatimle teravih namazı kılamayanlar için de namaz sureleri veya kısa ayetlerle, namazın âdâbına ve özellikle ta’dîl-i erkâna riayet edilerek kılınması/kıldırılması öngörülmüştür. Dolayısıyla namazın sıhhatini ihlâl edecek biçimde hızlı kıldırılması doğru değildir.

İftar Duası: Peygamberimiz iftar anında şu duayı ederlerdi: (اللَّهُمَّ لَكَ صُمْتُ وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْت) Okunuşu: “Allâhümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü.” Manası: “Ey benim Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açtım.” İftar sofralarımızda bu duayı sesli bir şekilde okuyarak çocuklarımızın zihnine yerleştirebiliriz.

Ramazan kavramlarını işlemeye devam edeceğiz inşallah. Rabbim tuttuğumuz oruçları günahlarımızdan arınmamıza vesile kılsın.

 

Bu yazı toplam 7671 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi

Piyango Bileti Almayalım

18 Aralık 2025 Perşembe 10:00

Unutmak III

10 Aralık 2025 Çarşamba 13:25

Niyet

28 Kasım 2025 Cuma 10:01

Musa, Harun ya da hiç olmak

21 Kasım 2025 Cuma 15:00

Kelimelerimiz

13 Kasım 2025 Perşembe 12:40

İlgi Alanımız

30 Ekim 2025 Perşembe 09:44

Seferden Sorumluyuz

23 Ekim 2025 Perşembe 10:37

Unutmak

16 Ekim 2025 Perşembe 11:04

Kur’an’ı Anlama XVI. Cüz

25 Eylül 2025 Perşembe 10:04

İtidal ve Denge

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:47