Sorgulama
Hemen en başta belirtmemiz gerekir ki, burada, başka milletlere veya başka ülkelere, güzelleme, özendirme, imrenme, pazarlama veya öykünme girişiminde bulunmayacağız. Gözlemlerimizi objektif bir çerçeveyle resmederek okuyucularımızın istifadesine sunmaya çalışacağız. Böylece, asırlardır farklı kültürleri bir potada eriterek Anadolu’da hoşgörü içerisinde yaşayan milletimizden, birlikte yaşama kültürünü öğrenen ve bunu da entegrasyon kavramıyla açıklayan Avrupa’yı resmetmeye çalışacağız.
16 Mayıs Cuma günü, sınıf öğretmeninin daveti vesilesiyle kızımın sınıfına girdim. Programın gayesi, farklı kültürlerdeki ailelerin tanışıp kaynaşması ve hangi şartlarda ders işlendiği göstermekti.
Sınıftaki her bir öğrencinin; kıtası, ülkesi, rengi, ırkı, dini, mezhebi ve meşrebi farklıydı. Bu manzara, aslında tek bir çatı altında, barış ve huzur içerisinde beraber yaşamanın mümkün olabileceğini adeta gösteriyordu.
Masa ve sıraların, küme düzeni halinde dizayn edilmesi, alet ve edevatın o yaş aralığındakiler için kullanışlı olması dikkat çekiciydi.
Çocukların seviyelerine uygun, ilgi çekici, bilim ve tekniği önceleyen süreli yayınlar bir köşede arzı endam ediyordu. Kartvizit ebatında ve kuşe kâğıtta ülkelerin genel bilgileri, yaşanılan ülke ile kıyaslanarak sunulması hem genel kültür hem de coğrafya dersini özümsemeye yönelik son derece isabetli bir yöntem geliştirilmiş.
Duvarından biri; kalıplar, kelimeler, kelime çekimleri vb. kavramlarla dil bilgisi adeta çocuğun zihnine yerleştiriliyor, böylece zor ve karmaşık gibi görünen Fransızcayı öğrenme, gözleme maruz ve mecbur bırakılarak kolay ve eğlenceli hale getirilmiş.
Diğer köşeye, birkaç çekmeceli dolap yerleştirilmiş, her bir öğrenciye ait tek göz çekmece tahsis edilmiş ve onun ismi yazılmıştı. Kendisine değer verildiğini hisseden çocuğun; oraya koşa koşa gitmemesi düşünülemez.
Öbür köşesinde, matematik formülleri, çarpım tablosu, semboller, dört işlemdeki pratik yöntemlerle, matematik eğlenceye dönüştürülmüş.
Öğretmen masasının bulunduğu duvar tarafına konulan panoda, öğrenciler tarafından öğretmene itafen çizilen resimler, mektuplar ve fotoğrafların yerleştirilmesi, öğretmen-öğrenci ilişkilerinin ne denli iyi geliştiğini, eğitim öğretimi sevdirmenin ve çocuğun zihninde okula ve eğitimciye yönelik zihninde güzel hatıralar bırakmasının, çocuğun gönül dünyasından geçtiğini adeta haykırıyordu.
Yukarıda serdedilen genel bilgilerden sonra asıl meseleye gelecek olursak, sınıfın en dikkat çeken yerinde, “ben buradayım” dercesine bir dünya haritası vardı. (https://rsf.org/fr/classement)
Harita, linkte görüldüğü üzere, istatiksel veriler ışığında dünya basın özgürlüğünü, (iyi, orta, sorunlu, zor ve oldukça zor olmak üzere) 5 farklı kategoride ele almış.
Danimarka, Estonya, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, İsveç ve Norveç; “iyi” kategoride birinci sırada yer almış. İsmi geçen ülkelerin, PISA verilerinde en başlarda bulunmasının arkasında basın özgürlüğünün (bunun ötesinde de düşünce özgürlüğü) yattığı söylenebilir.
ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere, gibi ülkeler ise ikinci kategoride yer bulmuş.
Bunu şöyle gerekçelendirebiliriz: Dünya siyaset arenasında, etkin rol alabilme ve söz sahibi olabilme ve bunları savunup destekleyecek derinliği elde etme/sürdürebilme adına, ülke içinde yaşayan insanların; her türlü farklılıklarını bir kenarda tutma, enerjilerini bilgi ve birikimlerini bu mefkûrede harcama gayesiyle düşünce ve tartışma özgürlüğünü, belirli bir seviyeden öteye taşımadıklarını söylemek mümkündür. Bu da kendi ideolojileri doğrultusunda hizmet edebilecek veya bu ideolojiye bekçilik yapabilecek veyahut da (hiçbir baltaya sap olamıyorsa da bir kenarda) kendi halinde hayat sürdürme şartı kaydıyla, bu işleyen/kurulan sistemin çarklarını bozmayacak, insan kaynağının yetiştirilmesine matuf bir hamledir.
Haritada en dikkat çeken taraf ise, Müslüman ülkelerin; ifade özgürlüğünde, zor ve oldukça zor kategorisinde yer almasıdır. Bu durum, o coğrafyada yaşayan insanın karakterine sirayet etmekte ve “dürüst insan” yerine, “zamana/zemine göre pozisyon alan sakıncalı bir tip” profilini ortaya çıkarmaktadır.
Müslümanların, en alt kategoride yer almasının arka planında, sorgulama ve araştırma özelliklerini kaybetmelerinin yattığını rahatlıkla söyleyebiliriz. On asır evvel, her şeyi sorgulayarak, felsefe, mantık, usul ilimlerini temellendiren ve omurgasını oluştururken; var olan müktesebatın üzerine koyamayıp mevcutla yetinmenin sonuçlarını bugün en acı haliyle iliklerimizde hissediyoruz.
Türkiye’nin; uluslararası arenada misyonunun bulunması, jeopolitik konumu ve Müslümanların hamisi olması itibariyle sansür uygulaması elbette normaldir, uygulayacaktır da… Nitekim bu bahis siyasi mülahazalara girmesi nedeniyle bizim konumuz değil.
Bizim dikkat çekmek istediğimiz taraf, çocuklarımızın; sorgulayarak, bilgiye ve öğrenmeye merak duyarak ilim-irfan yolculuğunda (dünyada bilime katkı sağladığımız) on asır evvel ki seviyeye ulaşmasını sağlamak ve onları bu doğrultuda teşvik etmektir.
Netice itibariyle, toplum içerisinde farklı kültürlere karşı saygılı, sabırlı ve hoşgörülü davranmayı önceleyen, insan odaklı, düzenli defter tutmasını bilen, katılmadığı fikri açıkça beyan eden, doğayla barışık, sosyal yönünü geliştiren, çevresini koruyan ve her eyleme plan yapan bir nesil yetiştirmeyi başaran toplumlar; sorgulama ve araştırmayı ön plana almışlardır. Öyleyse bizler de evlerimizden başlayarak çocuklarımıza sorgulamayı, zihin dünyalarının gelişmesini sağlayacak ortamı hazırlamalıyız ki, dünyanın seyrini değiştirelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.