Unutmak
Bilindiği üzere, Diyanet İşleri Başkanlığımız, necip milletimize sahih din bilgisi vermek ve halkımızı din konusunda aydınlatmakla mükelleftir. Her bir fırsatta, gündemi takip ederek ve halkımızın sorunlarını merkeze alarak dini yaşantımıza yön vermeye çalışmakta ve bu doğrultuda içerik ve temalar hazırlayarak kanuni ve vicdani sorumluluğunu yerine getirmeye çalışmaktadır. İşte bu doğrultuda, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.s.), doğumunun 1500. Senesi münasebetiyle, (01.09.2025-31.08.2026 arası) yıl boyunca “Peygamberimiz ve Aile Ahlâkı” başlığı altında muhtelif programlar tertiplenecektir.
Biz de buradan hareketle, toplumda çok karşılaşılan ve kronikleşerek aile bağlarını zayıflatacak ve gerçek manada aile olmayı engelleyecek en büyük engellerden biri olan unutma konusuna temas etmeye çalışacağız. Konuya girmeden evvel bu kavramın genel mahiyeti hakkında kısaca bilgi vermek yerinde olacaktır.
Unutmak esasında iki tarafı keskin bıçak gibidir. Yerine göre nimet ve rahmet, yerine göre zillet ve hüsrandır. Burada iyi tarafını irdeleyeceğiz. Şöyle ki, bazı durumlarda bela ve musibet iken; bazı durumlarda da nimet ve lütuf olmaktadır. Şuralarda unutmak nimettir: Başkasına yapılan iyilikleri, kendisine yapılan kötülükleri.
Unutma, sözlükte “Aklında kalmamak, hatırlamamak, aklından çıkmak” anlamına gelmektedir ki, Arapça karşılığı (النِّسْيَانُ) nisyandır. İnsan kelimesinin bu kökten geldiği ifade edilmektedir. Başka bir deyişle, unutmak insana mahsustur. Hatta daha da ötede, unutmak; bu ümmete bir nimet olarak bahşedilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de, “unutma” ve bu kelimenin türevleri 45 ayette geçmektedir.
Peygamberler ve gönül ehli kimseler, kendilerine yapılan eza, cefa ve kötülüklere karşı, adeta hepsini unutarak hiç kin tutmamışlardır. Unutma, insanın tüm olumsuz düşüncelerden sıyrılmasını ve hayata sımsıkı bağlanmasını, böylece Müslümanlar için rol model olmasını sağlar. Hafızayı canlı tutar. İlahi bir lütuf ve nimet olan unutma, hayatın zorlukları karşısında adapte olmayı sağlar. Dünyada, insanı zinde tutan ve yaşama bağlayan iki kavram vardır ki, bunlar unutma ve emeldir. Bu iki nimet, ailenin sağlam temeller üzerinde devam ettirmesine katkı sağlar.
Yaratılış itibariyle zayıf karaktere sahip olan insan; çocukluk, eğitim, askerlik ve iş gibi hayatının belirli safhalarında yahut evlilik gibi, hayatı boyunca hatırlamak istemediği ağır trajediler yaşar ve bunları maalesef atlatamamaktadır. Tabi olarak ruh dünyamızda ağır tahribatlar bırakmaktadır.
Unutma olmasaydı, aile fertlerimizle yaşadığımız olaylar; bizi cinnet, cinayet, intihar, boşanma ve ümitsizlik vd. durumlarda, ruhi hastalıkların pençesine düşer, oradan kurtulup normal hayata dönemezdik. Aile içerisinde unutmak isteyip hatırımıza dahi getirmek istemediğimiz olaylar şunlardır:
- Çocukluk safhasında şiddete maruz kalma.
- Aile içinde anne-babanın; evlatları arasında ilgi gösterme konusunda adil davranmaması.
- Haksız mal/miras paylaşımı.
- Kapalı topluluk ve ailelerde, aile içi cinsel istismara maruz kalma.
- Karı-koca arasında bir dönem yaşanan şiddetli geçimsizlik.
- Çocukların içerisinde, babanın; anneye darp, hakaret ve psikolojik baskı gibi şiddet uygulaması.
- Anne veya babanın; çocuğunu, istemediği mesleğe yönlendirmesi veya okul tercihini dayatması yahut da istemediğiyle evlendirmesi.
Şayet bu dramları, yaşanmışlıkları, hayal kırıklıkları zihnimizden atmazsak hüsran, kin, öfke, hüzün, cinnet hali gibi bize zararı dokunabilecek tasvip edilmeyen davranışları beraberinde getirir.
Aile içerisinde, eşimiz, çocuğumuz, ana babamız yahut eşimizin ana babasıyla yaşadığımız ve hatırlamak dahi istemediğimiz olayları, zihnimizin derinliklerinden silip atmanın adıdır unutmak. Dolayısıyla aile bağlarını güçlendirmeye ve yeni sayfa açmaya yönelik teşebbüste bulunmanın, sevgi, saygı ve muhabbet bağlarının güçlenmesine aracıdır.
İşte aile saadeti buradan geçtiği için Hz. Allah, bize kin gütmemeyi, bütün hesapları kapatmak için olumsuz her şeyi gömmeyi emretmektedir. Yerine getirenin ise cennet ile mükafatlandırılacağı, ayetlerde vaat edilmektedir.
İnsanoğlu, hayatta her şeyi okuyarak öğrenmiyor; tıpkı evlilikte olduğu gibi, bazı acı durumları tecrübe ediyor. Dolayısıyla zihnimizdeki kötü ve acı hatıraların izini silmek; ağacın/çiçeğin dibine su dökmeyerek kurumasını sağladığımız gibi, hatırlamayarak ve de zihnimizde yaşanmışlıkları canlandırmayarak unutmayı sağlayacağız. Böylece hem dinimizin (affetme, öfke kontrolü, iyi tarafta olma ve kin gütmeme vd.) hoşgörü ortamını sağlayarak ailemizi kurtarmış olacağız.
Yanlış anlamalara, iftira, itham ve haksızlıklara maruz kaldığımız zamanlar, elbette vakidir. Lakin aile, yavrularımızı geleceğe iyi hazırlama ve sağlam temeller üzerine yetiştirme ve eşlerin de sekinet bulduğu ortam olacaksa tüm bunların hatırına ve kendimiz için unutmalıyız.
Netice itibariyle, unutmak; insan için eksik kusur olmasına rağmen Hz. Allah'ın bu ümmete bahşettiği büyük bir nimettir aile bağlarının güçlenmesine vesiledir.
Haftaya unutmanın diğer tarafını ele alacağız inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.