Mürüvvet II
Toplum tarafından kabul gören ve İslâm’ın ruhuyla bağdaşan örf ve adetlerin yanı sıra, İslâm ahlâkının bütün erdemlerini içinde barındıran ve bunların tatbik edilmesini öngören mürüvvetle alakalı bazı ayet ve hadisler şunlardır:
- Bakara, 2/281: “Bir günden sakının ki, onda Allah’a döndürüleceksiniz, sonra herkese hak ettiği tam olarak verilecek ve onlara haksızlık edilmeyecektir.”
- Bakara, 2/282: “Alışveriş yaptığınızda şahit tutun. Kâtip de şahit de zarar görmesin.”
- A’râf, 7/199: “Kolaylığı seç, iyi olanı emret, cahillere aldırma!”
- Nahl, 16/90-92: “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor. Antlaşma yaptığınız zaman Allah’a verdiğiniz sözü yerine getirin; Allah’ı kendinize kefil tutarak kesinliğe kavuşturduktan sonra yeminlerinizi bozmayın. Unutmayın ki yaptıklarınızı Allah bilmektedir. Sakın, bir grubun diğer gruptan daha güçlü olması sebebiyle yeminlerinizi aranızda (güçsüzler aleyhine) bir kandırma aracı yaparak, ipliğini iyice büktükten sonra geri çözen kadın gibi olmayın. Allah bu şekilde sizi imtihan etmektedir. Ve O, hakkında görüş ayrılığına düştüğünüz şeyleri kıyamet gününde size mutlaka açıklayacaktır.”
- Mü’minûn, 23/3: “Anlamsız, yararsız söz ve davranışlardan uzak dururlar…”
- Furkân, 25/63: Rahman’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır.”
- Furkân, 25/73: “Kendilerine rablerinin âyetleri hatırlatıldığında o ayetler karşısında körler ve sağırlar gibi bilinçsizce davranmazlar.”
- Ahzâb, 33/58: “Hak etmedikleri halde mümin erkek ve mümin kadınları incitenler apaçık bir bühtan ve günah yüklenmiş olmaktadırlar.”
- Fâtır, 35/43: “Oysa kötü tuzak, ancak sahibini kuşatır.”
- Haşr, 59/6: “Onlardan önce bu yurda yerleşmiş ve gönülden inanmış olanlar, kendilerine göç edip gelenleri severler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar; ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin bencilliğinden korunmayı başarırsa işte kurtuluşa erecekler onlardır.”
- “Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.” (Tirmizî, Birr 75.)
- Ebû Zer Cündeb İbni Cünâde (r.a.) şöyle dedi:
- Ey Allah’ın Resûlü! Hangi amel daha üstündür? dedim.
- “Allah’a iman ve Allah yolunda cihaddır” buyurdu. Ben:
- Hangi (esir veya) köle (yi âzat etmek) daha faziletlidir? dedim.
- “Sahiplerine göre en kıymetli ve bedeli en yüksek olanı” buyurdu.
- (Cihad ve köle âzâdını) yapamazsam? dedim.
- “(Bir) iş yapana yardım edersin veya işini beceremeyenin işini görürsün” buyurdu.
- Ey Allah’ın Resûlü! Bunlardan hiçbirini yapamazsam? dedim.
- “İnsanlara zarar vermezsin. Zira bu da kendi kendine iyilik etmen demektir” buyurdu. (Buhârî, Itk 2; Müslim, Îmân 136.)
- “Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden kimseyle ben, cennette şöyle yanyana bulunacağız.” [Hadisin râvisi Mâlik İbni Enes, -Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd 42.)]
- İbni Abbas’dan (r.a.) rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) Abdülkaysoğullarından Eşecc’e: “Sende Allah’ın sevdiği iki özellik vardır: Yumuşak huyluluk ve ihtiyatkârlık” buyurdu. (Müslim, Îmân 25, 26. Tirmizî, Birr 66.)
- Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle dedi: Bazı insanlar Resûlullah’a (s.a.v.):
- Ey Allah’ın Resûlü! İnsanların en hayırlısı, şereflisi kimdir? dediler.
Nebi (s.a.v.):
- “Allah’tan en çok korkanlarıdır” buyurdu.
- Ey Allah’ın Resûlü! Biz bunu sormuyoruz, dediler.
- “O halde, Allah’ın halîli (İbrâhim)’in oğlu, Allah’ın nebîsi (İshak)’ın oğlu, Allah’ın nebîsi (Yakub)’un oğlu, Allah’ın nebîsi Yusuf’tur” buyurdu.
- Ey Allah’ın Resûlü, biz bunu da sormuyoruz, dediler.
“O halde siz benden Arap kabilelerini soruyorsunuz. (Bilin ki) Câhiliye döneminde hayırlı (şerefli) olanlar, şayet dini hükümleri iyice hazmederlerse İslâmiyet devrinde de hayırlıdırlar” buyurdu. (Buhârî, Enbiyâ 8, 14, 19.)
- Ebu Mes’ud’dan (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İnsanların ilk peygamberlikten beri duyageldikleri sözlerden biri; utanmazsan dilediğini yap! sözüdür.” (Ebû Dâvud, Edeb 6.)
- “Allah güzeldir, güzel olanı sever; temizdir, temizliği sever; kerem sahibidir, cömertliği sever.” (Müslim, Îmân, 147; Tirmizî, Edeb, 41.)
- “Ben, ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” (Muvatta, Husnü'l Halk, 8.)
Yukarıda geçen ayet ve hadislerin ana fikrine bakıldığında, güzel ahlâkın tüm vasıflarını bir arada toplayıp bunlar ışığında hayat felsefesi edinmemiz (en kısa tabirle mürüvvet üzere yaşamak) iktiza etmektedir.
Konunun daha iyi kavranması bakımından önümüzdeki hafta da devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.