Ahmet Polat

Ahmet Polat

İlgi Alanımız

İlgi Alanımız

Ocak 2021’de, Van Bahçesaray’a Müftülük atamamız çıktığında, orayı bilen herkes (adını bilmeseler de 3000 metre rakımlı Karabet Geçidi ve Hizan Yolu’nun) ulaşım zorluğunu mübalağalı bir şekilde anlatıyordu. Biz de uzun ve yorucu bir yolculuk sonunda, ne kadar zorlu ve tehlikeli olduğunu ayne’l-yakîn müşahede ettik, konuştukları kadar tehlikeli olduğunu iki sene yaşadık. Nitekim hemen her sene, o yollarda acıklı (ölümlü) kazalar yaşanması, yukarıdaki tehlike ve endişeleri haklı çıkarır mahiyettedir.

Tam bir buçuk sene beraber çalıştığımız İl Müftümüz Ömer KESKİN Hocamız hem hayırlı olsun ziyaretini gerçekleştirmek hem de İlçe Müftüleri Aylık İstişare Toplantısını icra etmek için Bahçesaray’a gelmişti. Doğal olarak toplantıya katılmak üzere Bahçesaray’a ilk defa gelen Vanlı İlçe Müftüsü Hocalarımız ve maiyetindeki memur arkadaşlarımız da vardı. İlk defa gelen ve o tehlikeli yollardan geçenlerin ruh halleri, benizlerinden ve gözlerinden belli oluyordu; korkmuşlardı… Bizlere şöyle sual yönelttiler: “Siz, her toplantıya hem de saatinde nasıl geliyorsunuz? Helal Olsun!”

Görevimiz esnasında mezkûr yolda, bir gün elim bir kaza yaşandı: Minibüs, uçurumdan yuvarlandı… (Ölü ya da yaralı durumunu tam anımsayamadım.) Kaza sonrası bir memur arkadaşımız bizi arayarak şu minvalde sözler söyledi: “Müftü Bey, kaza oldu, bütün Bahçesaray halkı şu an hastane önünde. Sizin de hastaneye gelmeniz çok iyi olur. Zira hastane önünde herkes, ‘kim geldi, kim gelmedi?’ diye gözlem yapıyorlar.”

(Müftülük personeli ile daha önceki toplantılarımızda, kaza, vefat, acı-tatlı vb. hadiselerde, milletimizin yanında yer alma adına bizlere haber vermelerini ve yöre hakkında bilmediğimiz hassasiyetleri hatırlatmalarını istemiştik. Sağ olsunlar, onlar da yeri ve zamanı gelince arayıp bilgi veriyorlardı.)

Hastaneye vardığımızda, memur arkadaşımızın dediği gibi halkın gözleri, tünelden seremoniye çıkan futbolculara çevrildiği gibi, merdivenden aşağı inenleri süzüyordu. Kim geldi, kim gelmedi? tavrındaki bakışlardan, âdeta herkes fişleniyormuş havası vardı. Haliyle bu atmosfer, mahşeri kalabalığı beraberinde getiriyordu.

İmdi bu kadar girizgahtan sadede gelelim: Birinci derece yakın hâriç ilgili/ilgisiz hastane önünde bulunanlar için asıl mesele, dışarıya görüntü vermekti.

Günümüzde Müslümanların en çok ihtiyaç duyduğu şey; aslına özüne dönmek, içten olmak. Diziler, filmler, reklamlar, sosyal medya hesap takipleri, ağır takınmalar, bir şeyler yapıyormuş imajı vermeler, resim çekerken ekran filtreleri, montajlar, makyaj malzemeleri, kremler, programlar vd. tüm bunlar; bizleri olduğumuzdan farklı gösteriyor. Oysa biz kendimizi avutuyor, kendimizi olduğumuzdan farklı göstermeye çalışıyor, (hastane önündeki gibi) görüntü veriyoruz. Böylece ruhumuzun derinliklerindeki yalnızlığı ve içimizdeki boşluğu daha da derinleştiriyoruz. O yalnızlık; bizi bağımlı, takıntılı ve tutuklu hâle getiriyor, birilerinden beğeni koparabilme, aferin alma ve başkalarının onaylarına muhtaç hale gelen bireylere dönüştürüyor, Tatmin olmadığımızda da hırçınlaşıp ruh dengemizi bozuyoruz.

Esas vurgu yapılması gerekeni, asıl can alıcı sorumuzu soralım:

  • Bizi yaratan Allah’ın; kalbimizi bilmesi, O’nun beğenmesi, O’nun takdir etmesi ne kadar ilgi alanımızda?
  • Önceliğimiz ne olmalıdır?
  • Gelip geçici üç günlük dünya hayatı için kendimizi avutmaya ve aldatmaya değer mi?
  • Yüce Yaratıcının bizi beğenmesi için bir plan/program ya da ajandamız var mı?

İşte asıl ilgi alanımız burası olduğunda, tüm kaygılar, endişeler ve takıntıların hiçbir önemi kalmayacaktır.

Bu yazı toplam 338 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi