Ahmet Polat
NAMAZDA İMAM’A UYAN KİMSENİN HALLERİ 2
Bu yazı dizimizin tamamında, meselelerin daha iyi kavranması ve konu bütünlüğünün sağlanması açısından her bir başlığı, ayrı yazı şeklinde ele alarak değerlendirmeye çalışacağız.
Hanefî Mezhebine Göre Müdrik Kimsenin Namazı
Tek başına farz namaza başlayan kimsenin bulunduğu yerde, imam ve cemaat var, imam da o vaktin farzını kıldırıyorsa şu kıstaslara göre hareket edilir:
Secdeye varmamışsa: Cemaat sevabına nail olmak için münferiden kıldığı namazı bırakıp imama uyar. Bunun hükmü ise müstehabtır.
Secdeye bir kez varmışsa: Şayet kıldığı namaz, sabah ya da akşam namazı ise namazını terk ederek imama uyar. Ancak sabah ve akşam namazlarının ikinci rekâtı için secdeye gitmişse, bu namazları tamamlayarak imama uymaz. Çünkü sabah namazından sonra nafile namaz kılınamaz. Keza üç rekatlı da nafile namaz kılınmaz.
- Münferiden başlayıp da imama uymaya niyet ettiği namaz, öğle namazının farzı gibi dört rekât ise kıldığı bir rekâta bir daha ilave ederek ikinci rekâtın teşehhüdünde selam verir. Eda edilen bu iki rekât nafile yerine geçer.
- Namaza münferiden başlayıp üçüncü rekâta gelen kimse, henüz secdeye gitmemişse, ayakta ya da oturarak selam vererek namazdan ayrılır, imama tabi olur. Kıldığı ilk iki rekât, nafile namaz kabul edilir. Bu kişi, üçüncü rekâtın secdesini yerine getirirse şu halde namazını tek başına tamamlar.
- Dört rekâtlı farz namazın tamamını münferiden kılan kimse, öğle ve yatsının farzlarında imama uyabilir. İmamla birlikte eda edilen namaz, nafile olur.
- İkindi namazından sonra ise (hiçbir şekilde nafile kılınamayacağı için) cemaate birlikte yeniden kılamaz. Eğer kılarsa mekruh olur.
Cemaatle Birlikte Sabah Namazı: Bir kimse, sabah namazı için camiye geldiğinde, imam farzı kıldırmaya başlamışsa şöyle hareket eder:
- Cemaate yetişebileceğini kanaat getirirse ilk önce sünneti kılar. Sabah namazının sünneti, vacip mesabesinde görüldüğünden her halükârda sünnetin eda edilmesi tavsiye edilir. Sünneti kılarken, (farza yetişme adına) lüzumu halinde “Sübhâneke”, “İstiâze”yi (Eûzü) ve sure ilavesini bırakarak sadece Fatiha okur. Rükû ve secde de ise birer tesbihle yetinir. Daha sonra imama tabi olur.
- Fakat cemaate yetişemeyeceğine kanaat getirirse sünnete başlamayıp direk imam uyar. Kılamadığı sünnetin ise kazası yapılamaz. (Farza yetişememe kanaati şu şekilde hâsıl olur: İmam, rekâtlarda kıraatı kısa koşuyorsa, güneşin doğma ihtimaline karşı namazı hızlı kıldırıyorsa vb.)
Cemaatle Birlikte Öğle, İkindi ve Yatsı Namazları: Akşam namazı hariç diğer namazların farzından evvel sünnet kılınmaktadır. Dolayısıyla sabah namazı ile alakalı ayrıntılara yer verdikten sonra diğer üç vaktin, imamla birlikte nasıl eda edilmesi gerektiğine değineceğiz.
- Üç vaktin farz namazları için saf tutulup namaza başlanmış ya da başlanma safhasındaysa direk imama iktida edilir. Farzdan sonra,
- Öğle namazının ilk sünneti kaza edilir. (Yalnız yeri gelmişken şu ayrıntıya da yer vermeliyiz: Böyle bir durumda ilk ve son sünnetin sıralamasında farklı görüşler serdedilse de öğle namazının farzından sonra son sünnet, nihayetinde de ilk sünnetin (vaktinde ve yerinde kılınmaması sebebiyle) kaza kılınması hususunda baskın görüş olarak kayıtlarda yerini almıştır. Kısaca sıralama şu şekildedir: Farz, son sünnet, ilk sünnet.)
- İkindi namazının sünneti kerahetten ötürü kaza edilemez.
- Yatsı namazının ilk sünneti, sünnet-i gayri müekkede görüldüğünden kaza edilip edilmemesi konusunda muhayyerlik mevcuttur.
Vaktin Daralması veya Cemaatin Kaçırılması Hali: Hanefîler, farzı eda ve cemaatle namazı kılma adına, namazın (şartları) dış farzlarından necasetten tahareti biraz esnek tutmuşlardır. Buna göre,
- Vaktin çıkacağını veya cemaatin fevt edileceğini kesinkes anlayan kimse, sünnetleri kılmayacağı gibi kendisinde bulunan az bir pisliği de gidermeye çalışmaz.
- Yukarıdaki maddenin zıddına az bir cemaat bulabileceğinden emin olan kimse, az necaseti gidermeden namaza başlayamaz.
Önümüzdeki hafta devam edeceğiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.