FITIR SADAKASI

Fıtır zekâtı, fitre, baş sadakası şeklinde de bilinen fıtır sadakası, mali bir ibadet olup “Ramazan ayının sonunda gücü yeten Müslümanın ödemekle yükümlü olduğu sadaka” şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir ifadeyle, “bayram günlerinde başkasına muhtaç kılmayan Allah’a (c.c.) şükür babında aç ve muhtaç olan fakir Müslümanların açlığını ve ihtiyaçlarını gidererek bayram günü zengin-fakir arasındaki bağı kuvvetlendirmek ve aralarında denge sağlamak için meşru kılınmıştır.”

Fıtır sadakası hakkındaki malumata geçmeden evvel, onun tarihi seyrinden bahsetmek, konunun daha iyi anlaşılması bakımından önemlidir. Misafire ikram ve cömertlik; Cahiliye Müşrik Araplarının öne çıkan hasletlerindendi. Lakin mürettep ve muntazam surette fakirleri gözetmek, onların ihtiyaçlarını giderme gibi bir düşünceleri yoktu. Müşrik Arap zenginleri, sadece meysir denilen kumardan kazandıkları deve etini ihtiyaç sahibi fakirlere dağıtıyorlardı. Ancak bu yeterli olmuyordu. Zira fakir hanelerin sayısı haddinden fazlaydı.

Yine aynı şekilde bazı zenginler; ekin ve hayvanlarından bir kısmını ikiye ayırarak birini Allah’a, diğerini de putlara tahsis ederlerdi. Allah’a ayrılan hisse fakirlere ve yolculara, putlara tahsis edilen kısım ise puthane ve hizmetkârlarına verilirdi. Putların payını artırmak için çoğu kere fakirlerin hisselerinden alınıp diğer tarafa aktarılırdı. Puthane müntesipleri ise bu ilaveden ziyadesiyle istifade ederlerdi.

İşte böyle bir ortamda insanların mutluluğunu temel gaye edinen Yüce İslâm; daima fakirleri gözetip onların hayat şartlarını iyileştirme gayesiyle sadakayı vaz etmiştir. Sadakadan sonra hicretin ikinci yılında Ramazan ayının yirmi sekizinci günü Ramazan orucu farz, fitre de vacip olmuştur. Buradaki vacip itikâden olmayıp amelî anlamdadır. Fitreden sonra da zekât farz kılınmıştır. Dolayısıyla ihtiyaç sahipleri, tertipli ve düzenli bir şekilde gözetilip kollanarak himaye edilmeye başlanmıştır.

Fıtır sadakasının iki yönlü hikmeti vardır ki, birincisi oruç tutana yöneliktir: Oruç esnasında dil, kulak, göz, el ve ayak; Allah’ın (c.c.) yasakladığı söz ve fiilleri işleyerek orucu manen lekeler. İşte bu leke, sâlih amelle (fıtır sadakası) temizlenir. Bu bir nevi namazdaki sehiv secdesine benzetilir. İkincisi topluma yöneliktir: Toplumun bütün kesimlerinde muhabbeti yaymaktır ki, bu da özellikle ihtiyaç sahibi fakirlerin bayramı huzur ve neşe içerisinde geçirmelerini temin etmektir. Dolayısıyla cemiyetin sevinç ve kederlerini birlikte yaşamasına vesile olur.

Fıtır sadakası; bedenle ilgili sadakadır, tıpkı zekât gibi Müslümanları cömertliğe sevk eder, bollukta ve darlıkta Allah’ın (c.c.) verdiği nimetlerin infak yoluyla şükrünü eda ederek Yüce Yaratıcının rızası ümit edilir.

Fıtır sadakası; haklardan Allah hakkına girer. Müslüman, hür ve nisap miktarı mala sahip olan bir kimse fitre vermekle mükelleftir. Fitre, yemek ikramıyla olmayıp fakire temlik şeklinde verilir.

Fitre, normalde bayram namazından önce verilmelidir ancak fakirin ihtiyaçlarının giderilmesi adına Ramazan ayının içerisinde de verilebilir ki, ülkemizde de bu adet yaygındır. Bayramın birinci günü güneş doğmadan önce doğan bir çocuk için vacip olur. Yine aynı şekilde güneş doğmadan önce vefat eden kimse ve güneşten sonra doğan çocuktan da fitre düşer. Fitre, Bayram namazına kadar verilmediği takdirde zimmetten düşmez. Herhangi bir sebepten ötürü fitreyi veremeyen kimse daha sonra o miktarı vermelidir.

Fıtır sadakası için arpa, üzüm, buğday ve hurma birer değişmez ölçüdür. Bunların fiyatları baz alınarak fitre miktarı belirlenir. Her bir oruç günü için bir fakiri iki öğün doyuracak kadar veya arpa, üzüm, hurma, buğday gibi temel gıda maddeleri veya para verilir. Bazı fıkıh eserlerinde, “kıtlık zamanında para yerine gıda maddesinin verilmesi daha münasiptir” şeklinde kayıtlar da mevcuttur. Bu itibarla günümüzde para vermek; fakirin ihtiyacını görmesi açısından daha uygun görülmektedir.

Fitre verilirken asgari miktarın üzerine çıkmak birre (iyilik) ulaştırır. Dolayısıyla geliri yüksek olan Müminlerin, o yıl için tespit edilen fitre miktarının üzerinde fitre vermeleri tavsiye edilir. Hattı zatında son model lüks bir otomobil ile sıradan bir otomobillin sigortası aynı olmadığı gibi fitre miktarları da aynı olmamalıdır. 

Fitre, bir fakire verilebileceği gibi farklı fakirlere de verilebilir. Ancak bir fakire vermek daha faziletlidir. Çünkü meblağ ne kadar yüksekse fakirin ihtiyacı o derece giderilmiş olur. Tabi burada fitre miktarını birden fazla fakire verirken, verilen miktarın fitre bedelinden daha aşağı olmamasına dikkat edilmelidir. 

Sonuç olarak fitre, zekâttan daha yaygın mali bir ibadettir. Bu ibadeti vaz edilme ruhuna uygun bir şekilde eda edip adet kabilinden görmemeliyiz. Hz. Allah tuttuğumuz oruçları ve verdiğimiz zekât, fitre ve sadakaları kabul eylesin.

Bu yazı toplam 3048 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ahmet Polat Arşivi

Piyango Bileti Almayalım

18 Aralık 2025 Perşembe 10:00

Unutmak III

10 Aralık 2025 Çarşamba 13:25

Niyet

28 Kasım 2025 Cuma 10:01

Musa, Harun ya da hiç olmak

21 Kasım 2025 Cuma 15:00

Kelimelerimiz

13 Kasım 2025 Perşembe 12:40

İlgi Alanımız

30 Ekim 2025 Perşembe 09:44

Seferden Sorumluyuz

23 Ekim 2025 Perşembe 10:37

Unutmak

16 Ekim 2025 Perşembe 11:04

Kur’an’ı Anlama XVI. Cüz

25 Eylül 2025 Perşembe 10:04

İtidal ve Denge

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:47