CUMHURİYET VE DİYANET

Geçen hafta işlemeye başladığımız yazı dizimize, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle bir haftalığına ara vermeyi uygun gördük. Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924'de kurulması münasebetiyle bu yazımızdaki "Diyanet" kelimesi; Milli Mücadelenin başlangıcından Cumhuriyetin kurulmasına kadar geçen süre zarfındaki İmam, Müftü, Kadı, Dergah ve Tekke Postnişini, Molla, Şeyh, Müderris ve resmi ünvanı bulunmayan din adamlarını zikretmek yerine "tepe kavram" olarak kullanılacaktır.

Bu yazıyı kaleme almamızın yegane sebebi, din adamlarının; Milli Mücadele'deki milli birlik ve bütünlüğe yönelik nizami/gayri nizami faaliyetlerinin, ülke yararına sağladıkları katkının boyutlarını dile getirmektir. Zira her 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı geldiğinde kimi zümrelerce Diyanet ve (1924 sonrası) Diyanet İşleri Başkanlığı'nın; sanki Cumhuriyet'e karşı bir düşünceyi barındırıyormuş gibi algı oluşturmaya çalıştığı gözlemlenmektedir. Oysa akl-ı selimle hareket eden Diyanet camiası, üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirme noktasında gayret sarfetmiştir. Zira tartışma konusu edilen ve İslâm'ın benimsediği (Cumhuriyet) şura ilkesi, Cumhuriyet'in bizatihi kendisinde mevcuttur.

Milli Mücadele döneminde hükümet, halkla irtibatını Diyanet ve Cami aracılığıyla kurduğu tarih kitaplarında zikredilmektedir. III. Cumhurbaşkanı Celal BAYAR'ın; Kurtuluş Savaşı'nda "Galip Hoca" müstear ismiyle sahada yer alması, Devlet-Millet birlikteliğinin Diyanet ve mabedler vasıtasıyla sağlandığının en bariz örneğidir.

Kurtuluş Savaşı boyunca gezici vaizlik yapan Mehmet Akif Bey (ERSOY), (I. Diyanet İşleri Başkanı) Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat Efendi (BÖREKÇİ) ve Maraş Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca ön plana çıkan Diyanet mensuplarından birkaçıdır.

Diyanet mensuplarının, Milli Mücadeledeki en önemli faaliyetlerini birkaç madde halinde sıralayabiliriz:

  • 28 Kasım 1919 Cuma günü Cuma Namazında, Maraş Ulu Cami İmamı Rıdvan Hoca'nın, birgün evvel Ermenilerin tahrikiyle Fransız askerleri tarafından Maraş Kalesinden indirilen sancağımızın tekrar göndere çekilmesi hususunda halkı ateşlemesi.
  • Resmi/gayri resmi farklı ünvanlarda 153'ü aşan Diyanet camiasının,  16 Nisan 1920'de Ankara Fetvası'nı tasdik ve tasvip ederek 5 Mayıs 1920'de Hâkimiyet-i Milliye Gazetesinde yayınlanarak tüm vatan sathında yayılmasına vesile olması.
  • 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılışında Kur'an ve Buhari hatimlerinin icra edilmesi.
  • Diyanet camiasının;  % 8,6'lık oranla I. Meclis'e büyük rağbet göstermesi. Böylece Milli Mücadele'de halkın sözcülüğü, hatırı sayılır bir oranla Diyanet mensuplarınca yapılmıştır. 
  • Anadolu'nun her bir köşesindeki Cami, Tekke, Dergah vd. dini mekanlarda halka vaaz ve nasihatler edilerek moral verilmesi, mücadele azminin diri tutulması.

Yukarıda ifade edildiği üzere Diyanet teşkilatı, bir asır evvel Milli Mücadele'de önemli bir misyon üstlenmiştir. 1923 sonrasında ise Diyanet İşleri Başkanlığı adıyla aynı kararlılığı sürdürmüştür. 27 Mayıs 1960 darbesinde Türkçe ezana karşı, 28 Şubat 1997 Postmodern darbede başörtüsüne ve 15 Temmuz 2016'da da millet iradesine sahip çıkma mücadelesi verilmiştir. Bütün kritik anlarda akl-ı selim ve sahih din bilgisi kıstas alınarak milletimizin hislerine tercümanlık yapılmıştır.

Diyanet İşleri Başkanlığı mensupları günümüzde, tıpkı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Silahlı Kuvvetler gibi milletin barış ve huzur ortamında birlikte yaşamasını gaye edinmiştir. Bunun için de gece gündüz demeden dua ordularıyla, vaaz ve hutbelerle üzerine düşen vazifeyi yerine getirmeye çalışmaktadır. Dolayısıyla toplumun bütün katmanlarını kucaklayan bu güzide kurumun, zarar görerek yıpranmaması adına günlük kısır siyasi çekişmelerin hâricinde tutulması elzemdir.

Son olarak burada özellikle bir hususa dikkat çekmekte fayda görülmektedir; Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde bile olsa, marijinal/uç düşünceyi benimseyerek dini uç noktalarda yaşayan/yaşamaya çalışan kişi veya kişilerin, Kur'an-ı Kerim'de belirtilen "vasat ümmet" ve DİB hizmet felsefesine aykırı hareket ettiğini söyleyebiliriz. Binaenaleyh bu görüş ve fikirler, DİB'e teşmil edilemez. Yüce Allah, bu memleketi kıyamete kadar bağımsız ve İslâm üzere yaşamayı nasip etsin. Âmin.

 

Bu yazı toplam 2335 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi

Piyango Bileti Almayalım

18 Aralık 2025 Perşembe 10:00

Unutmak III

10 Aralık 2025 Çarşamba 13:25

Niyet

28 Kasım 2025 Cuma 10:01

Musa, Harun ya da hiç olmak

21 Kasım 2025 Cuma 15:00

Kelimelerimiz

13 Kasım 2025 Perşembe 12:40

İlgi Alanımız

30 Ekim 2025 Perşembe 09:44

Seferden Sorumluyuz

23 Ekim 2025 Perşembe 10:37

Unutmak

16 Ekim 2025 Perşembe 11:04

Kur’an’ı Anlama XVI. Cüz

25 Eylül 2025 Perşembe 10:04

İtidal ve Denge

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:47