Ahmet Polat
ÇOCUKLARIMIZI NASIL YETİŞTİREBİLİRİZ 2
Ramazan ayının yoğun gündemi sebebiyle “Çocuklarımızı Nasıl Yetiştirebiliriz?” yazı dizimiz sekteye uğramıştı. Bu yazımızda, “çocuklarımızı geleceğe hazırlayabilme, devlete, millete, dine, ebeveyne ve çevreye faydalı birey olma gibi meselelerde nasıl bir yöntem izlenmeli?” sorularına cevap vermeye çalışacağız. Ancak konumuza girmeden evvel dikkat çekilmesi gereken bir husus vardır: Ramazan ayında, ailece Cami etrafında bir araya gelerek mabedin manevi atmosferinden elde ettiğimiz kazanımların devam edebilmesi ve yavrularımızın Cami-Namaz bağlarının daha da güçlenerek dini motiflerin şekillenmesi adına bayramdan sonra Cami’ye devam etmeliyiz.
Çocuk eğitimine ve gelişimine anne rahminde başlandığını daha önceki yazımızda ifade etmiştik. Dolayısıyla “evladım ergenlik çağına geldiğinde istediğini yapar, o zaman namaz da kılar, oruç da tutar, şimdi çok erken onu dinden soğutmayalım” algısı; toplumumuzun genelinde kabul görmüş yanlıştır.
Yavrumuz yedi yaşına girdiğinde onlara namaz kılmayı öğretmeliyiz. Öğretme metodunda ise ebeveyn; bizzat onlara evde rol model olmalıdır. O halde anne-baba, namazların birkaç vaktini evlerde eda ederek küçücük dimağlara namazı yerleştirmelidir. Hatta yanımıza çağırıp bizimle birlikte namaz kılmalarını teşvik ederek namazın rükünlerini içselleştirmelerine yardımcı olmalıyız. Namazda yedi yaş önemlidir, çünkü çocuk gelişimi uzmanları, yedi yaşında çocukların soyut nesneleri algılamaya başladıklarını ve karakter gelişiminde kritik bir evreye girdiklerini gözlemlemişlerdir. Bu bilgiler, Hz. Peygamber’in (s.a.v.); “çocuklarınız yedi yaşına geldiğinde onlara namazı öğretin/emredin, on yaşına geldiğinde namaz kılmıyorlarsa (kaba yerlerine) vurun, onların yataklarını ayırın” (Ebû Dâvud) hadisini tasdik eder mahiyettedir. Düz bir mantıkla bakıldığında âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber’in şiddetle ilişkilendirilmesi hoş gözükmeyebilir. Ancak burada “namazın çok önemli bir ibadet olduğunu ve erken yaşlarda bu ibadetin özümsenmediği takdirde büyük sıkıntıları beraberinde getirebileceğini işaret babında” düşündüğümüzde hadisin, çocuk gelişiminde önemli bir nasihati içerdiği anlaşılmaktadır. Bu konu bağlamında, evlatlarımızı kendi hallerine bırakmak son derece hatalı ve sorumluluk gerektiren tutum olduğunu belirtmemiz gerekir. Anne-babanın evladına dini bilgileri öğretmesi ve onları cehennemden koruması Yüce Allah’ın buyruğudur: “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrîm, 66/6 ), “Aile fertlerine namazı emret, kendin de bunda kararlı ol. Senden rızık istemiyoruz; asıl biz seni rızıklandırıyoruz. Mutlu gelecek, günahlardan sakınanların olacaktır.”(Tâhâ, 20/132) Son ayet, aile fertlerine genelde ibadet, özelde ise namazı emretme/öğretme sorumluluğunun, ev reisinin uhdesine verildiğinin işaretidir.
Ayrıca yukarıdaki hadis, çocuklarımıza “mahremiyet bilincinin aşılanması” mesajını da içermektedir. Bu hadisi Nûr Suresi’nin 58 ve 59. ayetleri ile birlikte ele aldığımızda; İslâm’ın, tesettür ve mahremiyete ne derece önem verdiğini ortaya çıkarır. “Ey iman edenler! Hizmetinizde bulunanlarla içinizden henüz ergenlik çağına gelmemiş olanlar yanınıza gelmek için sizden üç vakitte izin alsınlar. Sabah namazından önce, öğle sıcağından dolayı (istirahata çekilirken) elbisenizi çıkardığınızda ve yatsı namazından sonra. Bunlar, örtülmesi gereken yerlerinizin açık bulunabileceği üç vakittir. Bunlar dışında ne size ne de onlara bir sakınca vardır. Bunlar sıkça yanınıza girip çıkan, birbirinizle iç içe olduğunuz kimselerdir. Allah size ayetleri işte böyle açıklar, Allah her şeyi bilir, yerli yerinde yapar. Çocuklarınız ergenlik çağına gelince, onlardan önceki ergenler nasıl izin alıyorlarsa onlar da öyle izin alsınlar. Allah ayetlerini işte size böyle açıklıyor; O her şeyi bilir, yerli yerinde yapar.”
Evlatlarımız, 7-10 yaş aralığına geldiklerinde oruç, namaz, kurban, zekât gibi dinimizin temel ibadetlerini anlatmalı ve bu ibadetlerin kazanımlarını aşılamalıyız. Böylece oruçla yardımlaşmayı, sabırlı olmayı, paylaşmayı, kurbanla kesilecek hayvanla ünsiyet kurmak suretiyle merhametli olmayı, çevre bilincini kazanmayı, etlerin bir kısmını dağıtarak paylaşmayı, zekât ve sadakayla maddi anlamda güçlü kalıp üretkenliği, tasarrufu ve infak ederek veren el tarafında olmayı, paylaşmayı, namazla cemaate iştirak etmek suretiyle sosyal bir varlık olduğunu özümsemesine katkı sağlamalıyız. Görüldüğü üzere ibadetlerin karakter gelişiminde kilit rol oynadığı anlaşılmaktadır.
Çocuk yetiştirmesinde milletçe içine düştüğümüz hata ve zaafiyetlerden biri de onları hayatımızın merkezine almaktır. Başka bir ifadeyle, her türlü isteklerini yerine getirmemiz; hem onların kişilik gelişiminde olumsuz sonuçlar doğurabilir, hem de ana-baba açısından son derece yanlış ve tehlikeli olabilir. Ayrıca “Kıyametin alâmetlerinden biri de, köle kadınların efendilerini doğurmalarıdır” (Buhârî) hadisinin muhatabı olma ihtimali vardır. Çocukların bütün taleplerini yerine getirdiğimizde, onların doyumsuz, tatminsiz, hayattan bir beklentisi olmayan, gelecek idealleri ve mücadele azmi bulunmayan topluluk oluşturabileceğimizi unutmamalıyız. Her isteği yerine getirilmeyen çocuğun içindeki özlemler, onu hayata bağlayacak ve bütün arzusunun gerçekleşemeyeceği idrakine varacaktır. Aksi halde her talebi yerine getirilen bir çocuğun doyumsuzluğu ve yaşama sevincinin kaybolması muhtemeldir.
Çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızdan biri de onlar hakkında güzel dualarda bulunmaktır. Temel referans kaynağımız Kur’an; “İbrâhim şöyle dua etmişti: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve çocuklarımı putlara tapmaktan uzak tut!” “Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; rabbimiz, duamı kabul et.”( İbrahim, 14/35-40), “Rabbim! Bana iyilerden olacak bir evlât ver!”(Sâffât, 37/100), “İman eden, soylarından gelenlerin de aynı iman ile kendilerini izledikleri kimselerin yanlarına bu zürriyetlerini katacağız; bununla birlikte kendi amellerinden de bir şey eksiltmeyeceğiz.” (Tûr, 52/21), “O (Zekeriyyâ)mabedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle seslendiler: ‘Allah’ın bir kelimesini (Hz. İsâ’yı) tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlih kullardan bir peygamber olarak Yahyâ’yı Allah sana müjdeliyor.’”(Âl-i İmrân, 3/38) geleceğimizi emanet edeceğimiz nesiller için hayır dualar etmemizi tavsiye etmektedir. Bu itibarla son zamanlarda itibarsızlaştırılmaya ve herhangi bir değeri önemi yokmuş gibi lanse edilmeye çalışan dua, çocuk yetiştirmede elzemdir.
Konumuzun daha iyi anlaşılması bakımından bir veya iki yazı daha kaleme alacağız inşallah. Hz. Allah yavrularımızı göz aydınlığı kılsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.