Ahmet Polat
Çocuklarımıza Kur’an Kıssalarını Anlatalım
Kutsal kitapların sonuncusu Kur’an-ı Kerim, diğer kutsal kitaplara nazaran birçok açıdan farklılık göstermektedir. Muhteviyatındaki edebi/belâğî üslubu, tekrarlar, yeminler, kıssalar, ikili anlatımları, nüzül ortamında hayatını sürdüren insanlara anlayabileceği şekilde misallendirmeleri, kıraat farklılıkları, mukatta‘a harfleri vd. incelikleri bu kabildendir. Bu bilgilerin tek bir çatı altında toplanarak yazıldığı eserlere “Kur’an İlimleri” denilir.
İmam-Hatip Liselerinde nispeten, İlahiyat Fakültelerinde de etraflıca anlatılan Kur’an İlimleri; medreselerde, ilk, orta ve lise dengi okullarda okutulmadığı gibi ne yazık ki, kur’an kurslarında da işlenmediği ya da hakkıyla anlatılmadığı bir gerçektir.
Yukarıda girizgâh mahiyetindeki bilgilerin hemen akabinde zihinlerimizde şöyle bir can alıcı soru oluşabilir: “Biz, din adamı mı olacağız ki bu ayrıntıları öğrenelim?”
Bir Müslüman evladının Kur’an İlimlerini kabaca bilmesi, illaki din görevlisi olmasını gerektirmez. Bilakis hayatını anlamlandırmada, dünya-ukba hayatını tanzim etmede, referans kaynağı edinmede ve zihin dünyasının kodlarının oluşmasında Kur’an ona rehberlik eder. Günümüz Türkiye Müslümanlarındaki -özellikle yaşlılarımızda- en büyük açmaz, Kur’an’ın içeriğini bilmeden (literal) yüzüne okuması/hatmetmesidir.
Müslüman kimsenin, Kur’an’ı defalarca hatmetmesine rağmen amel cihetinden; Hz. Allah’ın, bizlere emrettiği ibadetleri veya yasakladığı fiilleri uygulayamaması, ahlâk cihetinden; sabır, hilm, tevazu, affetme, kin gütmeme, tevekkül gibi erdemleri karakterine bürüyememesi, iman cihetinden de okuduğu ayetlerin; anlamlarını, arka planını, siyak-sibakını vb. inceliklerini kavrayamaması sebebiyle imanının artmamasının temel nedeni Kur’an İlimleriyle irtibatlıdır. En basit ifadeyle, Kur’an İlimlerini kavrayan kişi, okuduğu ayetleri anlayarak Rabbiyle irtibata geçer, kendisi ve çevresiyle barışık olur, okuduğu ayetleri hayatında tatbik eder. Böylece, “bak bir de gece gündüz Kur’an okuyorsun” gibi ithamlara maruz kalmayarak dini temsil noktasında bayrak vazifesi görür.
Buraya kadar izah edilmeye çalışılan mesele, Kur’an farkındalığıdır ki, bu farkındalığı masum yavrularımızın körpe dimağlarına pek âlâ aşılayabiliriz. Bunun yolu da şuradan geçmektedir ki, çocuklarımızı akşam yatırırken, Kur’an-ı Kerim’in üçte birini oluşturan kıssaları-yaşanmış hadiseleri anlatmaktır. Kur’an; geçmiş ümmetlerin başlarından geçen ibretlik hadiseleri ele alırken sonraki ümmetlerin öğüt almalarını ve tarihin tekerrürden ibaret olduğu mesajını vermek istemiştir.
Hz. İbrahim’in; sorgulayarak Allah’ı arayıp bulması, oğlu İsmail peygamberi kurban etme fedakârlığı, Nemrut’un ateşinden kurtulması, Kâbe’yi inşası, Hz. Yusuf’un; en yakınları (kardeşleri) tarafından kuyuya atılması, kuyudan kurtarılıp satılması, Züleyhâ’nın iftirasına maruz kalması, verilen çileli imtihanların neticesinde felaha ermesi, Hz. Yakub ve Hz. Eyyüb’ün zorluklar karşısında sabır ve tevekkülü azık edinmesi, Hz. Musa’nın; İsrailoğullarından çektiği sıkıntılar, Firavun ile giriştiği tevhit mücadelesi, Hz. Nuh ve Hz. Lut gibi peygamberlerin karşılaştıkları zorluklar, Sahabe’nin; seriyye ve gazvelerdeki tutum/ davranışları, İfk hadisesinden çıkarılacak dersler, Abdullah b. Mektûm ile Efendimiz arasında geçen hadise ve daha nice yaşanmışlıkların yavrularımızla vakit geçirirken paylaşılması çok büyük önem arz etmektedir. İnancımıza ve kültürümüze ait olmayan hikayeler yerine yaşanmış kıssaların anlatılmasının önemini birkaç madde halinde sıralayabiliriz:
- Yaşanmış olaylara ve kahramanlara vukûfiyet,
- Dilimizde “kıssadan hisse” şeklinde kalıplaşmıştır ki, hadiselerden dersler çıkarma,
- Geçmişte yaşananların analizinde bulunma ve geleceğe yön verme (muhâkeme),
- İbret alınmadığı takdirde tarihin tekerrür edebileceğini kavrama,
- Kur’an’ın içeriğini bilme,
- Yaratılış gayesini düşünme,
- Allah’ın bizlerden istediklerini yerine getirdiğimizde elde edebileceğimiz mükâfatlar,
- Fıtratındaki imanın tekâmülü,
- Zihin dünyasının derinleşmesi vd…
Somut-soyut, ahiret, ceza vb. kavramları bilmesi/kavraması gibi çocuklarımıza Kur’an kıssalarının anlatılmasında pedagojik açıdan problemlerin oluşabileceği düşünülebilir. Ancak yaşına uygun, kısa ve uzun kıssaları belirli bir plan dâhilinde samimiyetle anlattığımızda büyük gelişmeler kaydedeceğimiz muhtemeldir. Zira çocuklarımızda gördüğümüz en büyük problem; dini referanslardan uzak, ahireti düşünmeyen, milli ve manevi değerleri benimsemeyen maddeci bir hayat tarzı benimsemesidir. Bunun başlıca sebebi de evladımızın yetiş(tir)me tarzıdır. Öyleyse geliniz, geleceğimizi emanet edeceğimiz ciğerparelerimizi Kur’an’la yetiştirelim.
Toparlayacak olursak, ciddi anlamda eleştirdiğimiz dedelerimiz ve ninelerimizin, sadece yüzüne Kur’an okumaları ve yaşamlarına geçirmemelerinin arkasında Kur’an’ın içeriğini bil(e)memelerinden kaynaklanmaktadır. Haklı eleştirilerimizin karşısına da alternatif koymalıyız; her türlü bilgiye erişme imkânının bulunduğu asrımızda Yüce Kitabımız’ı tanıyarak hayatımıza yön vermek boynumuzun borcudur. Kitabının künhüne vâkıf olup içselleştiren bir çocuktan Allah’ın izniyle zarar gelmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.