ÖMER DEDE KILIÇ

ÖMER DEDE KILIÇ

İYİ EŞ KÖTÜ GÜNDE BELLİ OLUR.

İYİ EŞ KÖTÜ GÜNDE BELLİ OLUR.

 

            Evlilik denilince tüm insanların aklına romantik duygular akla gelir. Oysa evlilikte romantik duyguların yanında şefkat ve merhamet duyguları daha önemlidir. Hiç kimse doğduğu gibi kalmayacaktır. Her canlı gibi insanlarda doğacak, gelişecek ve yaşlanıp gün gelince bir gün dünyasını değiştirecektir.

            Peki aile ne demekti; aile her yaştan insan için bir sığınaktır; bir şefkat sığınağı… En çok da yaşlılık ve hastalık gibi dönemlerde bir merhamet şemsiyesidir. Eğer zamanında sağlam temeller üzerinde yükselen bir aile yuvası kurulmuş, sadakat ve fedakârlıkla o yuvayı ayakta tutmuşsanız, size kimselerin yüz vermediği hastalık, engellilik, iflas, işsizlik, psikolojik çöküntü veya bunama dönemlerinde dahi bu sizi bağrına basmaya hazır bir çift kol bulabileceksiniz demektir.

            Çünkü hayatın bize ne getireceğini bilemeyiz. Her zaman sağlıklı, güçlü, kendi kendine yeten kişiler olabilecek miyiz, bilmiyoruz. Bilhassa yaş ilerledikçe hastalıkların birbiri ardınca ortaya çıktığını ve hayatımızı değiştirdiğini görürüz. İşte bu dönemde eşler arasındaki sevginin rengi değişir, vicdan temelli, şefkatli bir sevgiye dönüşür.

            Bir gün Kırıkkale Tıp Fakültesinde muayene olmaya gitmiştim. Her zamanki gibi yine yalnızdım ve tek başına gitmiştim. Dikkatimi yaşlı bir çift gözüme çarptı. Yaşlı karıkocadan erkek olan bir öğretmendi ve alzaymer hastasıydı. Hanımı da bir öğretmendi ve sağlıklı bir bayandı. Bayan her fırsatta hasta eşinin moralini yüksek tutmak için ikide bir eşinin yüzünü ve başını okşuyor ve yüzünden öpüyordu. Merakımdan sordum. Senin yaptıklarını hissediyor mu diye. İlginç ve aynı zamanda herkese örnek bir cevap alıyordum. Tüm hastalıkların ilacı moraldi ve eşim bana aşık ve beni çok seven bir eşti. Bende aynı duygularla onu seviyordum. Ben hastalansaydım o benden çok benimle ilgilenirdi. Deyince çok duygulanmıştım.

            İşte böyle dönemlerde evliliğin devamı ancak böyle merhametli bir sevgiyle mümkün olabilecekti. Kabul edelim ki, cazibesi solmayacak, sağlığı, gücü kuvveti elden gitmeyecek hiçbir insan yoktur. Evlilik başlangıçta beğeni ve arzu duyguları üzerine kurulsa da bu dönem muhakkak geçer. Ama karı koca birbirine bağlılık ve şefkat duyarsa bu yuva her türlü durumda ayakta kalabileceği muhakkaktır.

            Elbette hasta bir insanla hayatı paylaşmak, sağlıklı ve zinde bir insanla beraber yaşamaya benzemez. Hasta insanlar karamsar düşüncelere hatta depresyona eğilimli olur.
Hastalıklar depresyonu, bilhassa hafif dozda ama kronik tarzdaki depresyon türünü tetikler. Çünkü hastalıkla birlikte insanın hayattan tat aldığı şeyler bir bir elinden alınır. Kalp hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi rahatsızlıklarda kişinin yemek alışkanlıkları değişir, perhiz uygulaması gerekir. Zaten yaşlılık ve hastalığa bağlı olarak kişinin ağzının tadı bozulur. Bir de alışkın değilse sebze yemekleri ve haşlama usulüyle pişirilmiş yemekleri severek yemez.
              Hastalığa bağlı olarak uyku düzeni bozulur. Genellikle yaş ilerledikçe daha az uykuya ihtiyaç hissedilir. Bunun yanında fiziksel veya ruhsal acılar da uyumayı zorlaştırır veya uyku kalitesinde bozulmalar ortaya çıkabilir. Mesela kişi gece uykuya dalamaz, gündüzünü ise dinlendirici olmayan uyuklamalarla geçirir. Bu durumda zamanının çoğunu yatakta ama ağrılı ve huzursuz bir şekilde geçirir. Hatta bazı hastalıklarda kişi sıhhatli bir nefes bile alamaz.
               Bu derece olmasa bile hastalıklar kişinin sosyal hayatını kısıtlar. Artık çalışamaz veya eski statüsünü koruyamaz. Eskiden katıldığı birçok faaliyetten uzak kalır. Aile içi roller değişir. Eskiden otoriter bir koca iken artık bakıma muhtaç bir hasta durumundadır. Bu da hasta kişinin mutsuzluk duygularını kamçılar. İşte bu sebeple hastalık dönemi eşlerin birbirine çok daha fazla şefkat göstermeleri gereken bir dönemdir.
              Bilhassa beyin hastalıkları ve bunama kişinin akıl sağlığını olumsuz etkilediği zaman kişi tamamen bir bakıcının koruma ve gözetimine muhtaç haldedir. Bu da hastaya bakma durumunda olan eş için hayli yıpratıcıdır. Yine kronik hastalıklar veya  Parkinson gibi uzun süren tedavi süreçleriyle hem hasta, hem de hastanın eşi için sabır isteyen bir imtihandır. Böyle imtihanlı dönemlerde kişi Allah rızasını gözeterek sabırlı ve merhametli olmaya çalışmalıdır.
              Böyle zamanlarda şeytan insana eşinin geçmişteki hatalarını hatırlatarak onu vicdansızlığa sevk etmeye çalışabilir. Yahut kişinin acelecilik duygusunu tahrik eder, “Artık ne olacaksa olsun! Ya iyileşsin veya ölsün de kurtulayım!” gibi fısıltılar telkin eder. Yine çektiği acılara bağlı huzursuzluklarından dolayı öfke vererek hastaya karşı sinirli olmaya sevk eder.
              Elbette şeytan müminleri hasta eşe hizmet ve şefkat gibi çok sevap kazandıracak bir salih amelden alıkoymaya çalışacaktır. Bu konuda bilinçli, gerçekten seven bir eş uyanık olmak zorundadır. Şeytanın atına binmemelidir. Unutulmamalıdır ki; bir gün böyle veya başka türlü bir hastalık onun da kapısını çalabilecektir.

              Hastalık veya tedavi süreci uzadıkça hastalarda geleceğe ait ümitsizlik, bir daha iyileşemeyeceği düşünceleri meydana gelir. Şikayetler artar. Bazen yersiz öfke, somurtkanlık veya başka olumsuz davranışlar görülür. Bunlar size karşı sergilediği hareketler değil, kendi huzursuzluğu sebebiyle gösterdiği davranışlardır. Bunu düşünerek alınganlık gösterilmemelidir.
             Hastaların gönlü ince olur. Zaten acı çekmektedir, kendinde mücadele edecek gücü ancak bulabilmektedir. O anda yanındakilerin halini düşünememesi normaldir.
             Çoğu zaman hastalar yanındakilerle konuşmaya isteksiz veya halsizdir. Bu sebeple tatlı dilli olmayabilir. “Bu kadar zahmete katlanıyorum da bir kere bile teşekkür etmedi, bir Allah razı olsun demedi” diye kırgınlık duyulmamalıdır.
             Unutmamalıdır ki o hastanın da bir sahibi var. O sizi takdir edebilecek durumda olmasa bile Rabbi elbette yaptıklarınızı görüyor. Sizin iyiliğinizin mükafatını onun da Rabbi, sizin de Rabbiniz olan Allah-u Zülcelal mutlaka verecektir.

              Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hususta bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “Bir hastanın yanına girince, sağlık ve uzun ömür temennisiyle onu rahatlatın. Zira böyle yapmak onun gönlünü hoş eder.

              Peygamber Efendimiz, her konuda olduğu gibi hasta ziyareti konusunda da bizlere en güzel örnektir. Ashabını da hastaları ziyarete ve bakımlarını yapmaya teşvik etmiş ve şöyle buyurmuştur: “Ashabım, hastaları ziyaret ediniz, açları doyurunuz, esaretinizdeki köleleri salıveriniz.”

               Hepimiz bir gün böyle yardımlara ihtiyaç duyabiliriz. Bu sebeple anne babamız başta olmak üzere yakınlarımızın yardımına koşmalıyız.

             Ahde vefasız eşe ve hayırsız evlatlara selam olsun. Allahım onlara akıl, fikir, hidayet versin inşallah.

                                                                       01.04.2018 Ömer KILIÇ

Bu yazı toplam 19767 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
ÖMER DEDE KILIÇ Arşivi