Dr. Hasan Kaya
Nasıl Bir Belediyecilik?
Türkiye’de vatandaşların belediye yönetimlerinden beklentileri yol, su, kanalizasyon ve çöp toplama gibi temel ihtiyaçların karşılanmasına kadar indirgenmiş bir görüntü sergilemektedir. Modern toplumlarda dijital sistemlerin entegre edildiği katılımcı kentsel sistemler kullanılırken Türkiye’de hala en işlek kentsel alanlarda bile nitelikli yerel hizmetten yoksunluk göze çarpmaktadır.
Belediyecilik; bir şehrin ruhunu anlamak, insanını tanımak, geçmişle gelecek arasında köprü kurmaktır. Çünkü şehir, yalnızca taş ve betondan değil, aynı zamanda insan emeği, tarih ve kültürden oluşur. Bu yüzden her belediyecilik anlayışı, aynı zamanda bir medeniyet tasavvurunun yansımasıdır. Peki Türkiye’de belediyecilik anlayışı neden en temel hizmetlerin bile yeterince karşılanamadığı bir duruma düşmüştür?
Ne yazık ki ülkemizde belediye başkanlığı seçimleri, çoğu zaman partizanlık ve yerel ilişkiler ağı üzerinden şekillenmektedir. Adayın vizyonu, kent yönetimine dair bilgi birikimi veya geleceğe dönük planları çoğu zaman ikinci planda kalmakta, bunun yerine dar tanımlı aidiyetler ya da kişisel yakınlıklar tercihlerde belirleyici hale gelmektedir. Böyle bir sistemde ne şehir gelişir ne de vatandaş memnun olur. Asfalt dökülür ama planlama yapılmaz; park yapılır ama sürdürülebilirlik düşünülmez; tabela asılır ama ruh kaybolur.
Yeni nesil belediyecilik anlayışı, dirençlilik, şeffaflık, katılımcılık ve dijital dönüşüm ilkeleri üzerine inşa edilmelidir. Belediye, yalnızca karar veren değil, halkıyla birlikte karar alan bir mekanizma olmalıdır. Mahalle meclisleri, dijital katılım platformları, gençlik ve kadın konseyleri gibi yapılar bu süreci güçlendirebilir. Çünkü şehir, halkın sesini duyabildiği ölçüde yaşanılabilir olur.
Bir diğer önemli husus da çevresel duyarlılıktır. Artık “beton belediyeciliği” değil, “yeşil belediyecilik” çağındayız. Enerji verimliliği, atık yönetimi, su tasarrufu ve iklim değişikliğiyle mücadele politikaları bir lüks değil, zorunluluktur. Geleceğin belediyeleri karbon ayak izini azaltan, doğa dostu ulaşımı teşvik eden, yeşil alanlarını koruyan belediyeler olacaktır.
Belediyeciliğin sosyal boyutu da göz ardı edilmemelidir. Sosyal yardımlar, geçici desteklerle sınırlı kalmamalı; bireyleri güçlendiren, üretime ve istihdama yönlendiren kalıcı politikalar geliştirilmelidir. Çünkü sosyal belediyecilik, yoksulluğu yönetmek değil, yoksulluğu ortadan kaldırmaktır.
Sonuç olarak, nasıl bir belediyecilik sorusunun cevabı bellidir: Partizan olmayan, liyakate dayalı, vizyoner, katılımcı, çevreci ve insan odaklı bir belediyecilik. Çünkü şehirler, yalnızca oylarla değil, vizyonla yönetilir; yalnızca yollarla değil, değerlerle inşa edilir. Gerçek belediyecilik, bir ideoloji değil, bir medeniyet ahlakıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.