Makbule Pekdoğan

Makbule Pekdoğan

Vicdansız yürekler, geleceğin katillerini yetiştirir

Vicdansız yürekler, geleceğin katillerini yetiştirir

Her gün bir çocuk sessizce acı çekiyor. Her gün bir minik yürek, korku, yalnızlık ve çaresizlik içinde çırpınıyor. Bu acılar, çoğu zaman gözlerimizin önünde gerçekleşiyor ama fark edilmediği için görünmez hale geliyor. Bir öğretmen, öfkesini öğrencisinin minik kalbine kusuyor; bir evde anne veya baba, sevgiyi göstermesi gerekirken öfkesini veya sabırsızlığını çocuğun üzerinde deniyor.

Karanlık bir odada yalnız bırakılan çocuk, korkunun ve çaresizliğin içinde kayboluyor. Evlerde yaşananlar ise daha dehşet verici: çocuklar gördüklerini, yaşadıklarını anlatamıyor. Çünkü güveneceği tek liman olan annesi veya babası, çoğu zaman hem acının kaynağı hem de çözüm olacak kişi olamıyor. O küçük yürek, gördüğü şiddeti normalleştiriyor ve kabulleniyor. Ama bu kabullenme, büyüdüğünde öfkeye, merhametsizliğe ve kırılmış bir dünyaya dönüşüyor. Sevgi görmeden büyüyen çocuklar, sevgiyle büyüyen çocuklara zarar verebilecek bireylere dönüşüyor. Yani, bugün kırılan bir kalp, yarın başka bir çocuğun acısına sebep olabiliyor.

Dünya sessizliğe gömülmüş durumda. Her gün milyonlarca çocuk, evde veya okulda şiddetin soğuk gölgesi altında büyüyor. Gizli kalan milyonlarca görüntü, öğretmenlerin ve yetişkinlerin minik bedenlere kusulan öfkesini ortaya seriyor; çocuklar sessiz çığlıklarını duyuramıyor. Sessizlik, şiddeti besliyor ve onu görünmez kılıyor. Toplumun gözleri önünde yaşanan bu ihmal, sadece çocukları değil, geleceğimizi de tehdit ediyor.

Savaşın karanlığında büyüyen Filistin ve Suriye çocukları, sadece sevgi eksikliğini değil, insanlığın gözlerini yummasını ve suskunluğunu da taşımak zorunda kalıyor. Türkiye’de yaşanan olaylar ise tabloyu daha da karartıyor. İstanbul Eyüpsultan’da bir baba, 3 yaşındaki kızını merdivenlerden tekmeleyerek düşmesine neden oldu. Ankara’da bir anne, 10 yaşındaki oğluna eşine benzediği gerekçesiyle günlerce işkence yaptı; çocuğun vücudunda yanıklar, kesikler ve açlık belirtileri tespit edildi. Adana’da bir baba, 4 yaşındaki kızını darp ederek hastanelik etti; çocuğun vücudunda morluklar ve iç kanama görüldü. Antalya’da bir üvey baba, 6 yaşındaki üvey kızına cinsel istismarda bulundu. Bu örnekler, şiddetin sadece küçük bir kısmını gösteriyor; yaşanmayan veya gizlenen yüzlerce vaka daha var.

Bir çocuğa tokat atmak, onu korkutmak, duygularını görmezden gelmek sadece o anı değil, bir ömrü karartır. Bu şiddet, çocuğun ruhunda derin yaralar açar ve gelecekte toplumun merhametsiz ve öfkeli bireyleri olarak geri döner. Bir çocuğun güvenini kırmak, tüm toplumun vicdanını yaralar; bugün kırılan kalpler, yarın toplumsal çatışmalara ve şiddete dönüşür.

Her çocuk, toplumun aynasıdır. Onlara gösterilen şiddet, büyüyünce toplumun merhametsizliğine ve öfkesine dönüşür. Sevgi ve güvenle büyütülen bir çocuk ise sevgi dolu bir toplumun teminatıdır. Bir çocuğun kalbi kırıldığında, sadece o çocuğu değil, toplumu da kırmış oluruz. Kırılmış kalplerden bir gelecek inşa edemeyiz.

Vicdanı olmayanın, çocukların dünyasında yeri yoktur. Eğer çocukları sevmiyorsanız, vicdanınız yoksa, merhametiniz yoksa öğretmen olmayın, anne olmayın, baba olmayın. Çünkü insanlık, bir çocuğun gözyaşında değil, bir çocuğun gülüşünde yaşar. Her çocuğun gülüşü, toplumun geleceğine atılan en değerli tohumdur.

Unutmayalım: bugün kırılan bir kalp, yarın bir başka çocuğun acısına sebep olabilir. Şiddeti durdurmak, sevgiyi çoğaltmak ve çocukların güvenle büyümesini sağlamak, sadece bireysel değil toplumsal bir sorumluluktur. İnsanlık, çocukların yanında durabildiği ölçüde var olur.

Ve en önemlisi, çocuklarımıza gösterdiğimiz sevgi ve merhamet, sadece onların değil, tüm insanlığın geleceğini şekillendirir. Bugün bir çocuğun elini tutmak, yarının vicdanlı, merhametli ve sevgi dolu bireylerini yetiştirmektir.

Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiye hoşça ve mutlu kalın

Bu yazı toplam 647 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Makbule Pekdoğan Arşivi