Dr. Hasan Kaya
Düzenin Adamları
Siyasetin en tehlikeli aktörleri ne rakiplerdir ne de açıkça karşı cephede duranlardır. Asıl tehlike, her dönemin “güçlü” tarafında yer almayı marifet sayan, karakter yerine konjonktürle hareket eden, dün söylediklerini bugün inkar etmekten çekinmeyen düzenin adamlarıdır. Onlar için ilkeler değil, dengeler; vefa değil, fırsatlar; yol arkadaşlığı değil, çıkar ortaklığı esastır.
Bu tiplerin siyaset sahnesindeki tarihi eski olsa da, bugün özellikle yerel siyasette daha görünür hale geldiler. Çünkü yerel siyaset, bir şehrin kaderini belirlerken aynı zamanda insanların karakterini de açığa çıkarır. Belediyenin kapısından içeri girmek isteyen, makam odalarına yanaşmak için fırsat kollayan, kim gelirse gelsin onun “adamı” olmayı benimseyenler tam da bu noktada ortaya çıkar.
Düzenin adamlarının en belirgin özelliği geçmişe vefa duymamalarıdır. Dün birlikte yürüdükleri insanları, kendilerine bir nebze çıkar sağlamadığı anda gözden çıkarabilirler. Bir zamanlar “abi” dedikleri, omuz omuza çalıştıkları, birlikte aynı hedefe yürüdükleri yoldaşlarını bir çırpıda unutur, ilk rüzgar hangi taraftan esiyorsa oraya savrulurlar. Çünkü onların hayatında sadakat bir erdem değil, kullanılabilir bir araçtır.
Bir başka özellikleri ise herkesin adamı olabilmeleridir. Bugün A’nın yanındadırlar, yarın B’ye methiyeler dizerler. Hatta bazen aynı gün içinde bile farklı masalarda farklı sadakat gösterileri sergileyebilirler. Yeter ki iş yürüsün, yeter ki bir yerden bir kapı aralansın… Bu kapı için kendi duruşlarını, ilkelerini, hatta onurlarını bile pazarlık konusu yapmaktan çekinmezler.
Düzenin adamları için taviz vermek sıradan bir davranıştır. Makam için taviz verirler, çıkar için taviz verirler, güçlüye yanaşmak için taviz verirler. Taviz o kadar normalleşmiştir ki, zamanla kendi benliklerinden bile taviz vermiş olduklarını fark etmezler. Çünkü onların karakteri, tavizlerin toplamı haline gelmiştir.
Ve işte bu sebeplerle yerel siyaset, bu insanların gölgesinde çoğu zaman kirlenir. Belediyecilik, kentin geleceği için çalışmak yerine belirli zümrelerin çıkar alanına dönüşür. Kamu yararı yerine kişisel ajandalar öne çıkar. İnsanlar tam anlamıyla belediyelerin temel hizmet sunumuna dair beklentilerini bile karşılayamaz hale gelirken, düzenin adamları kendi düzenlerini büyütmeye devam eder.
Oysa şehirlerimizin ihtiyacı düzenin adamları değil, düzen bozmak pahasına doğruları söyleyebilen insanlardır. Vefa duygusu taşıyan, eski dostlarını rüzgara göre değiştirmeyen, omurgalı siyaset üretebilen, makam değil sorumluluk peşinde koşan kadrolara ihtiyacımız var. Çünkü yerel siyaset, büyük ideallerin küçük hesaplarla kirletildiği bir alan değildir.
Her dönemin güçlü tarafında durmak kolaydır; zor olan, doğru tarafta kalabilmektir. Düzenin adamları kolay olanı seçer. Ama şehirlerin kaderi, kolaycılara bırakılamayacak kadar değerlidir.
Sözün özü;
Siyaset, karakteri zayıf olanların kariyer basamağı değildir. Ve her şehir, düzenin adamlarına emanet edilemeyecek kadar kıymetlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.