Makbule Pekdoğan

Makbule Pekdoğan

O Bardağı Ne Zaman Bırakmalı?

O Bardağı Ne Zaman Bırakmalı?

Bir kimya profesörünün sınıfında, elinde bir bardak suyla anlattığı o basit ama etkili hikayeyi duydunuz mu? "Bu bardağı ne kadar süre tutabilirsiniz?" diye sorar. Cevap, bardağın ağırlığında değil, onu ne kadar uzun süre taşıdığınızda gizlidir. Birkaç saniye mi? Hiç sorun değil. Birkaç dakika sonra kolunuz ağrımaya başlar. Birkaç saat sonra ise dayanılmaz bir sızıya dönüşür. Ve eğer günlerce tuttuğunuzu hayal ederseniz, kolunuz felç olur, o bardağı mecburen düşürürsünüz. İşte bu deney, aslında hepimizin farkında bile olmadan zihnimizde taşıdığı o görünmez yüklere, yani zihinsel yüklere ne kadar da benziyor. Zihnimizdeki Görünmez Bardaklar Günlük hayatımızda bu "bardak su" metaforu sayısız şekilde karşımıza çıkar ve bizi farkında olmadan yorar: * Yetişmesi Gereken Bir Proje: Tamamlanması gereken önemli bir iş... Başta sadece "yapılacaklar" listenizde bir madde gibidir. Ama o projeyi günlerce zihninizde gezdirdiğinizde, sürekli "Acaba yetişecek mi? Yeterince iyi olacak mı? Ya başarısız olursam?" gibi düşüncelerle o küçük endişeyi kocaman bir kar topuna çevirirsiniz. Proje teslim edilene kadar sanki omuzlarınızda bir dağ taşıyor gibi hissedersiniz. * Küçük Sürtüşmeler: İş yerinde veya arkadaş ortamında yaşanan minik bir anlaşmazlık... Tartışma bitmiş, olay kapanmıştır. Ama siz o anki kelimeleri, mimikleri, tepkileri kafanızda binlerce kez tekrar canlandırırsanız, "Keşke şunu deseydim, o neden öyle davrandı, şimdi aramız mı bozuldu?" gibi sonsuz analizler, o bardağı saatlerce tutan kişiye dönmenize neden olur. Fiziksel olarak tartışma bitse de, zihninizde durmaksızın devam eder ve sizi ruhen yorgun, gergin ve mutsuz bırakır. * Gelecek Kaygıları: Yaklaşan bir sınav, önemli bir sunum, iş görüşmesi... Normalde biraz stres yaratır. Ama bu kaygıya teslim olup, "Ya başaramazsam? Ya rezil olursam? Ya iş bulamazsam?" gibi felaket senaryolarını zihninizde sürekli canlandırırsanız, o bardağı bırakmadan günlerce, haftalarca taşırsınız. Sonuç? Odaklanma sorunları, mide ağrıları, kronik yorgunluk ve potansiyelinizin çok altında kalma riski. Kaygı, sizi harekete geçirmek yerine resmen felç eder. Bırakmayı Öğrenmek Kimya profesörünün o yalın deneyi, bize sarsıcı bir gerçeği hatırlatır: Bırakmayı öğrenmeliyiz. Bu, sorunları yok saymak ya da umursamaz olmak anlamına gelmez. Tam tersine; sorunları fark edip, çözebileceklerimize odaklandıktan sonra, kontrolümüz dışındaki ya da artık üzerinde durmanın bir faydası olmayan düşünceleri nazikçe serbest bırakmak demektir. * Zihninizdeki "bardakları" tanıyın. Hangi düşüncelerin sizi yorduğunu, hangilerinin size hiçbir fayda sağlamadığını belirleyin. * Harekete geçin. Eğer bir sorun varsa, ilk adımı atın. Bir sorun üzerinde durmak yerine, onu çözmek için küçük bir adım atmak bile o yükün bir kısmını anında hafifletir. * Kabul edin ve serbest bırakın. En önemlisi, kontrolünüz dışındaki ya da çözümü olmayan durumları kabul edin. "Elimden geleni yaptım, gerisi bende değil" diyebilmek, inanın bazen en büyük özgürlüktür. Geçmişi değiştiremezsiniz, geleceği yüzde yüz kontrol edemezsiniz. Bu düşünceleri sonsuza dek zihninizde taşımak sadece sizi yorar. Destek Almaktan Çekinmeyin Bazen o bardak o kadar ağırlaşır ki, tek başımıza kaldıramayız. İşte o zaman bir terapistten veya danışmandan destek almak, o bardağı güvenle yere bırakmanın en sağlıklı yoludur. Bu, asla bir zayıflık değil, aksine kendinize gösterdiğiniz büyük bir farkındalık ve güç işaretidir. Zihinsel sağlığımız, tıpkı bedenimiz gibi özen ister. Zihnimizde taşıdığımız her düşünce, eninde sonunda ya bize kanat takar, enerjimizi yükseltir ya da omuzlarımızda görünmez bir yüke dönüşür, bizi dipsiz bir kuyuya iter. Kimya profesörünün o basit bardak su deneyi, bize her gün yeniden hatırlatıyor: Zihninizi serbest bırakın, gereksiz yükleri bırakın ve hafifleyin. Peki siz bugün hangi bardağı bırakacaksınız?Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiyle hoşca ve mutlu kalın.

Bu yazı toplam 2811 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Makbule Pekdoğan Arşivi