Kadın Programları ve Toplumsal Yozlaşma

Televizyon ekranları, bir zamanlar bilgi ve eğlencenin masum bir aracı olarak görülürken, günümüzde adeta birer "yozlaşma laboratuvarı"na dönüşmüş durumda. Özellikle gündüz kuşağında yayınlanan ve "kadın programları" olarak adlandırılan yapımlar, bu yozlaşmanın en çarpıcı örneklerini sergiliyor.
Bu programlar, reyting uğruna toplumun en hassas değerlerini hiçe sayarak, ahlaki çöküşün ve toplumsal yozlaşmanın fitilini ateşliyor. Aldatma, şiddet, entrika, dedikodu gibi konular, adeta birer "eğlence" malzemesi haline getirilerek, izleyicinin bilinçaltına zehirli tohumlar ekiyor.
Aile kavramının içini boşaltan, kutsal değerleri ayaklar altına alan bu programlar, özellikle genç nesiller üzerinde derin yaralar açıyor. Evlilik, sadakat, saygı gibi kavramlar, yerini entrikalara, aldatmalara ve şiddete bırakıyor. İzleyiciler, bu çarpık ilişkileri normalleştirerek, kendi yaşamlarına da yansıtıyor.
Kadınların aşağılandığı, dedikoducu, kıskanç ve rekabetçi bir şekilde tasvir edildiği bu programlar, kadın kimliğine de büyük zarar veriyor. Kadınlar, adeta birer "meta" haline getirilerek, güzellikleri ve tüketim alışkanlıkları üzerinden değerlendiriliyor. Bu durum, kadınların özgüvenlerini zedelerken, toplumdaki itibarını da zayıflatıyor.
Şiddetin normalleştirildiği, hatta özendirildiği bu programlar, toplumda şiddet kültürünün yayılmasına da katkıda bulunuyor. İzleyiciler, ekranda gördükleri şiddet sahnelerini kanıksayarak, şiddete karşı duyarsızlaşıyor. Bu durum, özellikle aile içi şiddetin artmasına zemin hazırlıyor.
Özel hayatın gizliliğinin hiçe sayıldığı, insanların mahremiyetlerinin ayaklar altına alındığı bu programlar, toplumda güvensizlik ve paranoya ortamı yaratıyor. İzleyiciler, sürekli olarak başkalarının özel hayatlarına tanık olarak, kendi özel hayatlarının da güvende olmadığını düşünüyor.
Peki, bu yozlaşmanın önüne nasıl geçilecek? Öncelikle, yayıncı kuruluşların reyting kaygısıyla toplumun değerlerini hiçe saymaktan vazgeçmesi gerekiyor. Programların içeriklerinin daha dikkatli bir şekilde hazırlanması, ahlaki değerlere saygı gösterilmesi ve toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket edilmesi gerekiyor.
İzleyicilere de büyük sorumluluk düşüyor. Bu programları eleştirel bir gözle izlemek, içeriklerin olası etkileri konusunda bilinçli olmak ve özellikle genç nesilleri bu tür programların zararlı etkilerinden korumak gerekiyor.
Unutmayalım ki, ekranlar sadece birer eğlence aracı değil, aynı zamanda toplumun aynasıdır. Bu aynanın kirli olması, toplumun da kirlenmesi anlamına gelir. Temiz bir toplum için, temiz ekranlara ihtiyacımız var.Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiyle hoşca ve mutlu kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.