Heybetiyle Dünyaya Meydan Okuyan Mabed: AYASOFYA
Ayasofya, Peygamber Efendimizin (sav) "Konstantiniyye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir." hadis-i şerifinde müjdelenmiş bir şehrin en önemli sembolüdür.
Tarihsel sürecine baktığımızda mahir ellerle yaratılmış, üzerine ince ince her detayı düşünülüp, anlamlandırılıp, binbir emekle inşa edilmiş bir mabed. Hem insan emeğinin şaheseri hem de zamanın ötesinden tüm zamanlara seslenen yok edilemez çok yönlü bir yapı.
Gözün ve aklın sınırlarını zorlayan fetihlere, inançlara, düşünceye, güce, yok olup yeniden başlamaya şahitlik etmiş dünyanın göz bebeği; Ayasofya.
1500 yılı aşmış bir zaman... Dile kolay. Doğunun ve batının gizli tanığı AYASOFYA'nın tarihini, mimarisini, kimliğini, edebi yönünü; dini, politik, sanatsal ve kültürel birçok yönüne değinmek istiyorum
Dünyanın dört bir yanından insanı karşılayan, giderken de kendinden bir parça bıraktıran yapının adıdır Ayasofya. Tarihsel akışında Bizans İmparatoru 1. Justinianus'un emri ile yapımı inşa edilen MABED, tarihte her dönem varlığını kendisi gibi sarsılmaz bir şekilde korumaya devam ediyor.
Ayasofya'yı okumak ve duymak başka, bizzat görmek başkadır. Yüzyılın ağırlığını ancak görerek idrak edebiliriz. Gerçekten büyüleyici bir mimarisi var. O kadar güçlü ki insan bir yönünü anlatsam diğeri eksik kalır kaygısı duymadan edemiyor.
*Yapımı 537 yılında tamamlanan MABED, 1488 yaşında. İnanılır gibi değil. 537 yılından bugüne sapasağlam duran bu yapının sırrı nedir?
Nasıl ve kimler tarafından korunuyor?
Gizemi nerede?
1. JUSTİNİANUS neden bu kadar güçlü bir yapı-ibadethane-mabed kurmak istedi ve bunu nasıl başardı?
Ayasofya'nın esir alan yanı var diyorum ya, işte bundan bahsediyorum. Zihnimizi sorularla kuşatan, her soru başka bir soruya kapı aralayan yapıdır. Ayasofya'nın dünyasına girdikçe, öğrendikçe daha fazlasını istiyorsunuz. Ve bitmeyen meraka gebe.
Justinianus'un öyle bir hırsı var ki, her şeye sahip bir imparator düşünün gözünü en tepeye, en imkansıza dikmiş. Hedefi para pul, mal-mülk, şan-şöhret değil. Bu hırs Peygamberlerle ve Azizlerle yarışma hırsı. Bulunduğu konum kendisine yetmeyen Justinianus'un dileği kabul olmuş ve 1488 yıldır var olan yapı dediğimizde onun adını anmadan Ayasofya'yı anlamış olamıyoruz.
Kim yapmış bu yapıyı, madedi, camiyi, mimariyi; hangi amaca hizmet için yapmış vs. deli sorular...
Belki de bütün soruları bir kenara bırakıp keyfine teslim olmak lazım ama merak ve bilme duygusu, öğrendiklerini paylaşma hissi durdurmuyor.
Bizanstan, Osmanlı'ya, Cumhuriyet Döneminden günümüze kadar gelmiş, her dönemde farklı isim ve işlevi olsa da sonunda Ayasofya Camiî olarak kaldı. 1. Justinianus görse kahrından olabilirdi. Çünkü Ortadokslar için de oldukça değerli ve anlamlı.
Onca tarihten sonra diyorum ki,
Yüzyıllar boyunca Ortadokslar için bir ibadet yeri, Müslümanlar için bir Mabed... Bugün ise İstanbul'un kalbinde atan ortak bir hafıza...
Yurt içinden ve yurt dışından hergün yüzlerce misafiri ağırlayan bu heybetli yapının hepimize usuldan seslenişi duyar gibi oldum. Şöyle diyordu:
"Bilge, beni bir de sen yaz, bir de sen anlat. Heybetimi, dünyaya ve yıllara nasıl meydan okuduğumu...Bilene, bilmeyene..."
İyi ki Ayasofya benim kalemime konuk oldun...
İyi ki İstanbul bizim, iyi ki Ayasofya bizim.
Daha derin ve içten Ayasofya yazılarım ile hem aydınlanmaya hem aydınlatmaya devam edeceğim.
Keyifli okumalar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.