Filistin'in Sessiz Çığlığı ve Dünyanın Sağır Vicdanı
Filistinli çocuklar...Minik ellerinizle geleceğe dair hayaller çiziyordunuz. Şimdi o gözlerinizde korkunun, çaresizliğin derin izleri var. O minik elleriniz, sevdiklerinizin soğuk bedenlerine tutunmaktan yorgun düştü. Ben, dünyanın bir köşesinde, sıcak yuvamda otururken, sizin yaşadığınız dehşeti hayal etmeye çalışıyorum. Ama biliyorum ki, hiçbir hayal, hiçbir kelime, sizin yaşadığınız o tarifsiz acıyı anlatmaya yetmez. Bombaların gölgesinde geçen çocukluğunuzu, oyun sesleri yerine siren sesleriyle yankılanan sokaklarınızı, okul bahçeleri yerine yıkıntıları mesken edinen minik bedenlerinizi düşünüyorum.
Ve bu zulmü reva görenler... Vicdanları kararmış, insanlıktan nasibini almamış olanlar... Nasıl kıydınız o minicik canlara? Nasıl görmezden geldiniz o masum gözlerdeki yaşları? Nasıl susturdunuz o kahkahaları bomba sesleriyle? Sizin o demir yumruğunuz altında ezilen her bir çocuk, insanlığın onuruna vurulmuş bir darbedir. O küçücük bedenlerden yükselen feryatlar, arşa yükselip sizin karanlık vicdanlarınızda yankılanacaktır.
Peki ya sessiz kalan dünya? Ey vicdanını yitirmiş insanlık! Ey Filistin'de akan kanı görmezden gelen kör gözler! Nasılsınız? Rahat uyuyor musunuz sıcak yataklarınızda? Çocukların çığlıkları, annelerin feryatları ulaşmıyor mu kulaklarınıza? O minicik bedenlerin enkaz altında can verişi, o umut dolu gözlerin sönüşü size hiçbir şey ifade etmiyor mu? Hani insanlık onurundan bahsediyordunuz? Hani en temel haklardan, yaşam hakkından dem vuruyordunuz? Nerede sizin adaletiniz, nerede sizin merhametiniz? Filistin yanıyor, çocuklar ölüyor ve siz susuyorsunuz. Sessizliğiniz, o bombaların gürültüsünden daha korkunç, o akan kandan daha lekeleyici.
Ve ey Müslüman dünyası! Neredesiniz? Kalbiniz nerede atıyor? Kardeşleriniz kan ağlarken, çocukların cansız bedenleri sokaklara serilirken, siz nasıl sessiz kalabilirsiniz? O mukaddes topraklarda yükselen feryatlar, o minarelerden yankılanan dualar size ulaşmıyor mu? Hani omuz omuza verdiğiniz, tek bir ümmet olduğunuz günler? Hani mazlumun yanında zalime karşı durduğunuz o şanlı tarihiniz? Şimdi ne oldu size? Gücünüz mü tükendi? Vicdanınız mı köreldi? Yoksa dünya nimetleri gözünüzü mü bürüdü? Bu sessizlik size yakışmıyor. Bu çaresizlik size yakışmıyor. Allah'ın huzurunda hesap vereceğiniz o günü unutmayın! Filistin'i yalnız bırakmayın! Kardeşlerinizi yalnız bırakmayın! O masum çocukların feryadına kulak verin!
Müslümanların bu vahim tablo karşısında birlik olamaması ve kâfirlerin zulmüne göz yumması ise ayrı bir yaradır. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda zulme uğramış Müslümanlar, bugün neden ortak bir ses çıkaramıyor, neden etkin bir güç olarak mazlumun yanında yer alamıyor? Siyasi çekişmeler, mezhep ayrılıkları, ekonomik çıkarlar ve dünyevi kaygılar, ümmetin vahdetini paramparça etmiş durumda. Her bir Müslüman ülke kendi kabuğuna çekilmiş, kendi sınırlarını koruma telaşına düşmüşken, Filistin'de akan kan görmezden geliniyor.
Oysa İslam, nerede olursa olsun mazlumun yanında olmayı, zalime karşı dik durmayı emreder. Kâfirlerin bu zulme pervasızca devam etmesinin bir nedeni de Müslümanların dağınıklığı ve etkisizliğidir. Ortak bir irade sergileyemeyen, ekonomik ve siyasi gücünü birleştiremeyen bir ümmet, ne yazık ki zalimler karşısında caydırıcı bir güç olmaktan uzaktır. Filistin'de yitirilen her bir can, sadece o toprağın değil, tüm İslam dünyasının ortak acısı olmalıdır. Bu acıyı dindirecek yegane güç ise, Müslümanların yeniden birlik olması, kardeşlik bağlarını güçlendirmesi ve hakkaniyetli bir duruş sergilemesidir. Aksi takdirde, tarihin kara sayfalarına yazılan bu sessizlik, gelecek nesiller tarafından asla unutulmayacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.