Alaattin Karaer
Neşet ERTAŞ “Bozkırın Tezenesi”

” Ne söyleyeyim şu dünyanın halına,
Dağlar ayrı ayrı çöl ayrı ayrı.
Şu insanlar bölüşmüşler dünyayı,
Hudut ayrı ayrı yol ayrı ayrı.”
Türkü demek; Neşet Ertaş demek!
Bağlama demek; Neşet Ertaş demek!
Yoğun bakıma alındığını duyduğum an, içim cız etmişti.
Tam 13 yıl oldu.
Tarih; 25.Eylül.2012
Kendi deyimiyle ‘Garip’ ölmüştü.
“Zahidem”, Mühür Gözlüm”, Gönül Dağı”, “Garibin dünyada yüzü gülmez”, Karadır bu bahtım kara” Zülüf dökülmüş yüze”… daha niceleri…
Kırşehir - Çiçekdağ’da doğan sanatçımızın, türküleri dillerden düşmeyecek!
Kendi el yazısından aldığımız hayatını yazalım;
Adı: Neşet
Soyadı: Ertaş
Ana Adı: Döne
Doğum yeri ve yılı: Kırşehir 1943
Babam Kırşehir’den çıkmış, Keskin’e gelmiş. Anamınan evlenmiş. Çiçekdağı’nın Gırtıllar eski adıyla Abdallar Köyü denilen küçük bir köy, 20 haneli bir yere gelmiş. Ben o Abdallar yeni adıyla Gırtıllar Köyü’nde dünyaya gelmişim. 5-6 yaşımda babam beni yanına aldı. Gittiği yerlere beni de götürürdü. Bazı türkü söyletirdi. Babam saz çalardı, bana da Kemanı verdi. Gülik’de sekiz yıl, Yozgat, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırıkkale, Keskin, Yerköy köyleriyle beraber gezdik. Düğün çalardık. Babamı bilenler, çağırırlardı. Geçimimiz verilen bahşişlerden olurdu. 14 yaşımda aldım sazımı, İstanbul’a gittim. Aç kaldım, karın tokluğuna iş bulamadım. Günlerce iş aradım bulamadım. Şençalar Plak diye bir yazı okudum. Sazımı aldım gittim. Behiye Aksoy’un ilk plağını dinliyorlardı. Beni dinlediler. Kabul ettiler. Kadri Şençalar benimle çok yakından ilgilendi. Plak okuttular. Beni Beyoğlu Saz’a götürdü. Bana program aldı Kadri Şençalar. Böylece sahne hayatım başlamış oldu. İki yıl İstanbul’da kaldım. Oradan Ankara’ya geldim. Ankara’da bir gazinoya başladım. Orada Leyla isimli bir kızla tanıştım. Hemen evlendim. İki kız, bir oğlumuz oldu. Mutlu olamadık. Askere gittim geldim. Daha sonra ayrıldık. 7 yıl bir arada kalmıştık. Aralıksız plaklar okuyordum. Türkiye’yi vilayet, kaza, nahiye altı-yedi kere konserlerimle gezdim. 1979′da bildiğiniz gibi Almanya’ya geldim. Çocuklarım anasındalardı. Onlar da yanıma geldiler. Oğlum evlendi. Hanımı ve kendisi üniversitedeler. Kızımın evi alındı. Eşi ve kendisi üniversitedeler. Ben okula gidemediğim için çocuklarımın okumalarından mutluluk duyuyorum. Ben de burada müzisyen olarak kalıyorum. Aciz becerimle soru merakınızı giderebildimse mutluluk duyarım, efendim… 6 Nisan 1996
* * * * *

Ah yalan dünyada, yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada... Bu unutulmaz sözlerin sahibi Ozan, Kırşehir abdalı, bozkırın tezenesi, türkü baba Neşet Ertaş;
Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanlığı döneminde kendisine verilmek istenen devlet sanatçısı unvanını; “Hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor.” diyerek kabul etmemiştir.
Sanatçıların politik olabileceğini ama kendisinin hayatının hiçbir döneminde politik olmadığını, tek görüşünün birlik, sevgi ve kardeşlik olduğunu ifade eden Ertaş;
''Ömrü hayatımda bir kez bile oy kullanmadım. Gençlik zamanlarımda bir kez sandık başına gideyim dedim, oy vermediğim tarafları karşıma alacağımı düşünerek yolun yarısından geri döndüm. İnsan ayrımı yapamadığım için oy kullanmıyorum. Çünkü oy verince insan ayrımı yapabileceğim düşüncesine kapılıyorum. Sağcının da solcunun da davetine giderim. Bu Neşet Ertaş'ın tarzıdır. Çünkü nereye gidersem gideyim ben kendi teklifimi söylerim. Zamanında siyasetle ilgili çok teklifler geldi ama ben istemedim. Sayın cumhurbaşkanımızdan özür diliyorum ama beni cumhurbaşkanı seçseler bile kabul etmem.''
Sanat hayatı boyunca hayranları sayesinde birçok mutluluğu tatma fırsatı bulduğunu, yapmak istediği her şeyi yaptığını ama TRT'de program yapamadığını ifade ederek;
''Ben ve benim gibilere TRT kapısını tam olarak açmadığı için özel kanallardaki şov sanatçılarının yanında programlara çıkmak zorunda kalıyoruz. Bizim vergilerimizle yayın yapan TRT, benim gibi sanatçıları sadece bir programda konuk etmekle kalmamalı, devamlı bir program vermeli. Sazı ve sözü dinlenir ozanlar o programda dönüşümlü olarak yer alırsa, bu sayede sesleri yeni nesillere direkt ulaşabilir. Bu nedenle TRT'den şikayetçiyim, hayatımda çok isteyip de olmayan şey budur herhalde.''
Neşet Ertaş, kimilerine göre sazın ve sözün üstadı, kimilerine göre yüzyıllardır devam eden abdal geleneğinin en ünlü temsilcisi. Yazar Yaşar Kemal onu ''Bozkırın Tezenesi'' olarak tanımlarken, O ise bütün ününe ve imkanına rağmen, kendisini ''garip'' olarak tanımlamaya devam etmiştir.
25 Eylül 2012 tarihinde aramızdan ayrılan, “Vasiyetimdir, beni babamın ayak ucuna defnedin” diyen sanatçının cenazesi Kırşehir’de babasının yanında ebediyete uğurlanmıştı.
Gücünü Anadolu’nun topraklarından alan, ne paraya, ne şöhrete ihtiyaç duymayan, kalabalıklardan köşe bucak kaçan, ancak sevenlerin yüreğinde olan, dillerden düşmeyecek türküleriyle ismi yıllarca yaşayacak olan “garip” mekanın cennet olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.