Mehmet Bayrak

Mehmet Bayrak

Yâ sîn süresinin fazileti (Yâ Sîn ölülere de okunur mu?)

Yâ sîn süresinin fazileti (Yâ Sîn ölülere de okunur mu?)

Ma‘kıl bin Yesar (r.a.) den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sav.) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ın kalbi Ya Sîn’dir. Herhangi bir adam yoktur ki, Allah’ın rızasını ve ahiret yurdunu isteyerek onu okusun da Allah onu mağfiret etmesin. Onu Mevtalarınıza (ölülerinize de) okuyun.” (Ahmed / 5 / 26, 27 Ebû Davud Cenaiz/24 İbn-i Maceh Cenaiz/4 No: 1448)

Şerh; Muhtazara (Ölmek üzere olan kimseye) Yasîn okuyun. Yasîn’de Allah zikri, dirilme, kıyamet, cennet, cehennem ve bunlarla ilgili durumlardan, şeytanın fitnesinden sığınma ve sığındırma gibi konulardan bahsedildiği için Yasîn’den ülfet ve ünsiyet kazanılır, korku gider. Yani: Yalnız ölmek üzere bulunan bir kimsenin üzerine okumak meşrudur, ölülere okumak meşru değildir. Bu görüşü selef-i salihîne uyarak bir cemaat benimserler. Aynı zamanda İmam Malik, Şafiî ve mezhep ehli olanların büyük çoğunluğu da bu görüştedirler. İmam Ahmed bin Hanbel, Malikîlerin, Şâfiîlerin ve Hanefîlerin bir kısmı şöyle derler: Ölülere okumak, hadisin genel anlamı içinde ve ümmetin de bu yolda oldukları için meşrudur. Aşağıdaki maddelerde de belirtileceği üzere bu görüşe uyulması ve itimat edilmesi (güvenilmesi) gerekmektedir:

Hadiste geçen Mevta lafzı, fîlen ölmüş kimseye denildiği için nasdır, delildir. Bunu “ölmek üzere bulunan kimseye” diye tevil etmek mecazdır. Asıl anlamı bırakıp mecaza gitmek için

a: Asıl anlamı verildiğinde diğer naslara, genel kurallara ters olması, (“Bu dünyada kör olan ahirette de kör olur” (Tâhâ/124) ayetini tevil ettiğimiz gibi)

b: Verilen mecaz anlamın asıl metinden anlaşılması için bir karinenin bulunması şarttır. Bu hadis-i şerifte asıl anlamı vermekte bir sakınca olmadığı gibi, mevta kelimesinden, ölmek üzere olan (muhtazar) anlamını çıkarmak için bir karine de yoktur. Şevkânî de böyle der. Muhibb-i Taberi ise: “Hadisin genel anlamı içinde amel etmek gerekir. Bu gayet açıktır, hattâ hak olan da budur. Çünkü Dâre Kutnî’nin tahric ettiği hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Kim ki kabire girer ve on bir defa ‘Kul hüvallahü ahad” okursa ve sevabını mevtalara hediye ederse, o kimseye mevtaların sayısı kadar ecir (sevap) verilir.”

Okunmaktan maksat tahfiftir (hafifletmektir). Bu, muhtazar hakkında istendiği gibi, ölünün azabının hafifletilmesi için de istenir. Müsned-i Firdevs’de: “Ölen herhangi bir meyyitin yanında Yâsîn okunursa Allahü Teâlâ ona kolaylık ihsan eder.” İmam Ahmet dedi ki: Büyükler buyurdular ki: “Eğer bir ölü için Yasîn okunursa bunun hürmetine ondan (azab) hafifletilir. Kıyaslara gelince:

1. Cenaze namazında fatiha okumak cenaze için duadan ibarettir. Değilse tahakküm, icbar, zorlama olur.

2. Kabir ziyaretinde ölülere selam verilmesinin ve onlar için dua etmenin istenmesi. Eğer ölü, insan sözü olan selamdan ünsiyet duyup faydalanıyorsa, Rahman’ın (c.c.) kelamı olan Kur’anla nasıl olur da ünsiyet duyup ondan yararlanmaz!

3. Kıyas, Kur’an okunan yere, muhtazara, ölüye, hattâ Allah’ın rahmetine muhtaç olan bütün mahlukatın üzerine rahmet ve sekinet (huzur) iner.

4. Kıyas, Hz. Peygamber (s.a.v.)e salavat getirmektir. O, bütün mahlûkatın efdalı ve ekmeli olduğu halde ümmetinin salavatı sayesinde daha da yükseliyorsa, ruhları için Kur’an okunan ölüler niçin faydalanmasın!

  5. İbn-i Abbas (r.anhüma) şöyle buyurdu: Rasûlullah’ın ashabından birisi farkında olmadan bir kabirin üzerine çadır kurdu. Bir de orada bir kimse Tebareke (Mülk) süresini okuyordu. Ve sonuna kadar okudu. Bu sahabe gelip durumu Hz. Peygambere anlatınca o buyurdu ki: “O mâni‘dir. O koruyucudur, kabir azabından korur.[1] Bir ölü kabrinde Kur’an okuyorsa, biz diri adamın okumasını nasıl men edebiliriz. Bilakis bu daha evladır. Malumdur ki Şeriatta bir nefi veya isbat için mutlaka delil gerekir. Bu konuda (okunmaz veya okumayın diye) bir delil yoktur. Muhtemel ki bu “Mevtalarınıza Yasîn okuyunuz” hadisi şerifi  İmam Malik ve İmam Şâfiî’ye göre sahih değildir. Değilse onlar da bizim dediğimizi derlerdi. Çünkü ikisinin de meşhur görüşü şudur.: “Eğer hadis sahihse, o benim mezhebimdir.” Selefin ameli ise hadisin genel anlamını özelleştiremez. Bu “caiz değildir”lerin hepsi, okunanın sevabının bağış yapılmağı zaman içindir. Bağış yapıldığında ise, bu bir duadan ibarettir.

Duanın meyyite faydasının olacağı ise kesindir. Kabir suali hakkında Efendimiz buyurmuştu: “Kardeşiniz için istiğfar ediniz. Onun için kolay olmasını isteyiniz. Çünkü o şimdi sorguya çekiliyor.” “Kişi için kazandığından başkası yoktur” ayeti ise ya sâbikîn hakkındadır, ya genel özel şeyler hakkındadır, sadaka, dua, kıraet gibi, ya da kafirler için kazandığından başkası yoktur” anlamında nazil olmuştur.

Bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulur: Hz. Aişe (ra.)dan rivayet edildiğine göre: “Peygamber (s.)e bir adam: ‘annem ansızın vefat etti. öyle sanıyorum ki, şayet konuşabilseydi sadaka verilmesini vasiyet ederdi. Şimdi ben onun adına sadaka versem sevabı ona ulaşır mı?” diye sordu. Nebi (s.)de “Evet” buyurdu.[2] Demek ki sadakanın sevabı ölene ulaşıyormuş. Bir hadis daha:

Beni Seleme’den bir adam gelerek: “Ya Rasulallah! Anamın ve babamın vefatlarından sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mıdır?” diye sordu. Nebi (s.) “Evet vardır; onlara hayır dua eder, onlar için istiğfar eder, vasiyetlerini yerine getirir, akrabalarını görüp gözetir, dostlarına da ikram edersin.[3]

Sa’d b. Ubade (r) den rivayete göre, İbn-i Ubade anası hakkında bir nezri olduğunu, fakat adağını şerine getirmeden anasının vefat ettiğini Hz. Peygamber (s)e somuş. Hz. Peygamber (s) de, anası namına onun o adağı kaza edip yerine getirmesini söylemiştir.[4] Anasının adına kaza ettiği adak, anasının boynundan düşerse, onun adına yapılan hayır niçin gitmesin?

İsra süresinin 24. ayetinde “İkisine de acıyarak tevazu kanatlarını indir. Ve şöyle de: «Ey Rabbim! Onların beni küçükten terbiye edip yetiştirdikleri gibi, sen de kendilerine merhamet et.» buyuruyor. Demek ki evladın yaptığı dua ebeveynine gider. Kur’an da bir yönüyle duadır ve ölülere dua niyetiyle ve onların affedilmeleri için okunur.

Kabul edene bu kadar yeter sanıyorum. Mezheb taassubuna saplananlar istediklerini yapsınlar.

 

 

[1]           Tirmizi Sevabü’l-Kur’an / 9 Tac c. 4 s.23 Mısır

[2]           Buhari, Cenaiz/95; Müslim, zekat/ 51 H. No: 1004

[3]           Riyazü’s-Salihîn h. no: 343 Ebu Davud’dan rivayet etmiştir.

[4]           Tecrid-i Sarih c.12  Hadis no: 2075

Bu yazı toplam 9979 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Bayrak Arşivi