Dünyada iken cennetten hurma salkımı satın alan sahabî Ebu Dehdah (r.)
Dünyada iken cennetten hurma salkımı satın alan sahabî Ebu Dehdah (r.)
3178... Cabir ibn. Semure demiştir ki: Peygamber (s.a.v.) İbn Dahdah'ın cenaze namazını kıl(dır)mıştı. (o namazda) biz de vardık. (Namazdan) sonra (cenaze kabre götürülürken binmesi için kendisine) bir at getirildi de (ata binmedi orada) bekletti.
Nihayet (dönüşte ona) bindi ve atı şaha kaldırmaya başladı. Biz de etrafında koşuşarak yürüdük.
Açıklama
İbn Dahdah'ın ismi kesin bir şekilde bilinmiyor. Bazıları ise, ondan. Ebû Dahdah diye bahsetmektedirler.
Görülüyor ki, Hz. Peygamber ölüyü kabre götürürken yaya gitmeyi tercih etmiş, binmesi için kendisine getirilen hayvana binmeyi kabul etmemiş ona ancak dönüşte binmiştir.
Bu mevzuda Müslim'in rivayet ettiği diğer bir hadis-i şerif de şu mealdedir: Rasülullah (s.a) İbn Dahhah'ın cenaze namazını kıldı. Sonra kendisine çıplak bir at getirildi. Atı bir adam tutarak Rasülullah (s.a) bindi, derken at şahlanmaya başladı. Biz de onu takibediyor, arkasından koşuyorduk. Bu arada cemaatten biri şunları söyledi: "Peygamber (s.a.v.) cennette İbn Dahdah için asılmış nice hurma salkımları vardır buyurdu." (Müslim, cenâiz 89; Tirmizî, cenâiz 29. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/43.)
Nevevî'nin açıklamasına göre, ashab-ı kiramın, Rasûlullah'ın İbn Deh-dah hakkında buyurduğu "İbn Dahdah için cennette asılmış nice hurma salkımı vardır" sözünü aralarında konuşmalarının sebebi şudur:
"Bir yetim Hz. Ebû Lübabe ile bir hurmalık hakkında davaya düşmüş, Rasülullah (s.a) da Ebû Lübabe'ye hurmalığı yetime vermesini tavsiye etmiş, fakat "Bu hurmalığa karşılık çenette sana hurma salkım(lar)ı var" dediği halde, Ebû Lübabe buna razı olmamış ve yetim ağlamış. O zaman Ebû Dahdah bunu işiterek Ebû Lübabe'ye kendi bahçesini vermek suretiyle hurmalığı ondan satın almış, sonra Peygamber (s.a)'e:
Ben bu bahçeyi bu yetime verirsem, bana da çenette hurma var mı? diye sormuş. Rasülullah (s.a) de: "Evet Ebû Dahdah için de çenette nice hurma salkımları vardır." buyurmuş.
İşte cemaattan bir zat bu hadiseyi hatırlayarak Ebû Dahhah'ın cenazesinden dönüşte arkadaşlarına bahsetmiştir.
(Müslim, cenâiz 89; Tirmizî, cenâiz 29. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/43.)
Bu hadis-i şerif bize de bir şeyler öğretmiyor mu, dersiniz. Sahabeler döneminde bir yetimi sevindirene Cennette hurma salkımları lütfeden Rabbimiz, Filistin’de, Suriye’de, Doğu Türkistan’da ya da Türkiye’de bir yetimi sevindiren kimseye cennette hurma salkımları bahşetmez mi?
Öyleyse haydi eller cebe!
Ölüm yatağına baş koyup da öleceğini anlayan kimsenin: “Şuraya şu kadar, buraya bu kadar bağışta bunmanızı vasiyet ediyorum” diye mirasçıların mallarını vasiyet etmeden önce , mal kendinizin iken Allah’a ödünç vererek Allah’ın rızasını ve cenneti kazanmanın çaresine bakalım.
Hani bir tasavvuf menkıbesi nakledilir. Derviş şeyhinden, cennete gitmek için nasihat istemiş. Şeyh Efendi de: “Açığı kapat, kapalıyı aç” demiş. Derviş:
“–Açık nedir ki kapayayım, kapalı nedir ki açayım?” deyince,
“–Açık olan hep cömertlikten söz eden ağzındır, onu kapa; kapalı olan da kimseye tek kuruş vermediğin kesendir, onu aç!” Adam, tebessüm ederek: “Vallâhî bir doğru, ancak bu kadar veciz söylenebilir” demiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.