Fuat Sezgin

Birkaç gün evvel, arkadaşlarımızdan biri, ortak Whatsapp grubumuzda video paylaştı. Memleketimizin medyatik hocalarından biri, vaazında merhum Fuat SEZGİN hakkında konuşuyor. Yalnız ifadelerinde dikkat çeken taraf ise “Allah azabını hafif eder” şeklinde üst perdeden konuşmasıydı ki, son derece can sıkıcıydı. Buradan hareketle, bu haftaki yazımızda Prof. Dr. Fuat SEZGİN Hocamızı işlemeye, onun bir nebze de olsa tanıtılmasına katkı sağlamayı dert edindik.

Peygamber efendimiz; “Ölülerinizi hayırla yâd ediniz.” (Buhârî, Cenaiz: 85.) buyuruyor. Biz Müslümanlar da bu nebevî öğütten yola çıkarak, ölmüş kimselerin arkasından; aleyhinde anlaşılabileceği emarelerden söz ve tavırlardan kaçınmalıyız. Müslümanca yaşadığına veya imanına işaret küçücük bir bulgu varsa bu takdirde “Allah rahmet eylesin” demeliyiz. Şayet kan bağımız varsa, memlekete insanlığa hizmeti dokunmuşsa ya da “merhum”, “rahmetli”, “nur içinde yatsın” veya “ruhu şâd olsun” ifadelerini kullanmak edeptendir.

Esasında bu satırlar, SEZGİN’i anlatmak veya onun Müslümanlara ve dünya bilim tarihine kazandırdıklarını rahatça anlatabilecek genişlikte değildir. Biz, sadece dikkat çekme ve onun her bir Müslüman evladı tarafından tanınmasına, hakkında üç beş kelam konuşulabilmesine yönelik kesitler sunacağız, ardından da çıkarımlarda bulunacağız.

Hiç şüphesiz, yayın hayatına girdiği andan itibaren seviyeli ve kaliteli programlar hazırlayıp sunan Diyanet TV; Hocamız hakkında iki bölümden oluşan bir belgesel yayınlayarak genelde Müslümanlara, özelde ise Müslüman gençlere rehberlik vazifesini yerine getirmiştir. Buradan hareketle, her bir aile reisi, ev hanesini toplayarak şuur kazan(dır)ması ve ilham alması gerekir.

Prof. Dr. Mehmet Fuat Sezgin, 24 Ekim 1924’te Bitlis, Kızıl Mescit’te dünyaya gelmiştir. Ailesi aslen Siirt´in Şirvan ilçesinden olup ataları yüzyıllarca Şirvan beyleri olarak Osmanlı Devleti’ne hizmet etmişlerdir.

1936 yılında ilkokulu Doğubeyazıt’ta okudu. Babası Mirza Mehmet Efendi’nin vefatı üzerine Bitlis’e giderek, 1939 yılında burslu ve yatılı olarak ortaokulu, 1942 yılında ise Erzurum’a giderek yine burslu ve yatılı olarak Erzurum Lisesi Fen Bölümü’nü bitirmiştir.

1943 yılında matematik okuyup mühendis olma fikriyle İstanbul’a gelen SEZGİN, bir yakınının tavsiyesi üzerine gittiği seminer sonunda mühendislik okumaktan vazgeçmiştir. Semineri veren kişi, İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde alanında en tanınmış uzmanlardan olan Alman şarkiyatçı Hellmut Ritter (1892-1971); daha sonra onun hocası olmuştur.

Hellmut Ritter´in talebesi olma isteğiyle Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ne gitti ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Filolojisi bölümünde lisans eğitimi almaya başlamıştır.

SEZGİN; Ritter’in, kendi hayatında ne kadar derin iz bıraktığını şöyle ifade ediyor: “İkinci hafta seminerine gittiğimde 3 dakika gecikmiştim cebinden altın saatini çıkardı ve bana göstererek; ‘3 dakika geciktiniz, bu bir daha tekerrür etmemelidir!’ dedi. Ben ona sadece, ‘Tamam’ demekle kalmadım hakikaten o günden itibaren bütün hayatımda randevularıma gecikmeme prensibine azami dikkat ettim.”

Türkiye, her ne kadar II. Dünya Savaşına katılmasa da savaştan etkilenmiştir. Savaş sebebiyle (1943) üniversite öğretimi askıya alındığında, Ritter öğrencilerine bu uzun arayı değerlendirmelerini ve Arapça öğrenmelerini tavsiye eder. O sırada Fuat Sezgin, Taberî’nin Kur’ân-ı Kerîm tefsirini, Türkçe mealini içeren kitaplarla karşılaştırmaya karar verir. Zor bir dille yazılan tefsiri anlayabilmek için bu zaman zarfında sürekli Arapça çalışır. Altı ayın sonunda Taberî tefsirinin Arapçasını rahatlıkla okuyabiliyordu.

Hellmut Ritter, Fuat Sezgin’in ilmî çalışmalardaki azmini ve kendisine olan bağlılığını gördükçe çalışmalarında onu da yanına alarak kütüphanelerde bulunan İslam bilim tarihi alanındaki yazma eserleri ve araştırmaları birlikte incelemeye başladılar.

Fuat Sezgin 1947 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Filolojisi’nden lisans öğrenimini tamamlayarak mezun oldu. Aynı sene Ekim ayında doktoraya başvurarak Hellmut Ritter’in danışmanlığında ilmi çalışmalarına devam eder. Doktora tez çalışmasını, Arap dili ve tefsir ilimleri üzerine yapar. Doktora tezini 1950 yılında tamamlayıp teslim ettiğinde İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde memur olarak çalışmaktaydı.

Doktoraya devam ettiği ve görev yaptığı İstanbul Üniversitesi´nden Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi´nde asistanlık görevini yürütmek üzere 1950 yılında ayrılır. 1950-1953 yılları arasında bu vazifeyi deruhte eder. Bu zaman zarfında askerlik görevini yedek subay olarak yapmıştır.

28 Şubat 1953 tarihinde İstanbul’da Zeki Veli Togan’ın başkanı olduğu Umumi Türk Tarihi Kürsüsü’nde asistan olarak görev alır. Fuat Sezgin, doktora tezi için araştırmalarını sürdürdüğü sırada, Buhârî’nin hadis kitabından bazı yerlerin Mecâz’ul-Kur’ân’dan alındığını fark eder. Buhârî’nin yazılı kaynakları kullanmış olması, hadis derlemelerinin sadece sözlü geleneğe dayandığına dair önceki tezlerin yanlış olduğunu kanıtladı.

1953/54 eğitim yılı içinde habilitasyon tezini bitirdi ve doçentlik imtihanının yabancı dil safhasını başarıyla tamamladı. Fuat Sezgin Buhârî’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar adındaki doçentlik tezini 1956 yılında yayımladı. (Bu çalışma, günümüzde oryantalistler tarafından dillendirilen ve ülkemizde de karşılık bulan “Peygamberin ölümünden iki yüz sene sonra hadis uydurdular” iddiasını çürütmektedir.)

Kazandığı burstan faydalanarak ilmî incelemelerde bulunmak ve Almancasını ilerletmek için 1957-58 yılları arasında Almanya’da bulunur.

27 Mayıs 1960 yılında gerçekleşen askerî darbe ile iktidara gelen hükümet; Demokrat Parti ile bağları olduğu gerekçesiyle 147 akademisyeni üniversitelerden ihraç eder. Sezgin, bunun üzerine çalışmalarını Türkiye dışında sürdürmek mecburiyetinde kalır.

Fuat Sezgin çok sevdiği vatanına veda etmek zorunda kaldı. Vatanından ayrılacağı için hüzünlü fakat ilim uğruna atacağı bu adımda son derece kararlıydı.

‘Bugünden itibaren ben üniversitesinden atılmış bir insanım, yanınızda çalışmak isterim, benim için bir yer var mıdır?’ ifadelerini içeren kısa mektubu, ABD ve Almanya’daki dostlarına gönderir. Mektubuna (Frankfurt Üniversitesi, Kaliforniya’da Berkeley Üniversitesi ve Yale Üniversitesi) 3 üniversiteden cevap alan SEZGİN; dünyanın tek Bilimler Tarihi Enstitüsü orada bulunması ve çalışmalarını tamamlama gayesiyle Frankfurt’u tercih eder.

1965’te Tarihi Profesörü unvanını elde eden Sezgin; Dr. Ursula Hanım ile 1966 yılında evlenir. Kızları Hilal Sezgin, 1970 yılında dünyaya gelir.

Öğrencilik yıllarından beri Carl Brockelmann´ın eseri Geschichte der Arabischen Litteratur’u geliştirme niyetiyle kaynak toplamaya başlayan Sezgin, yaptığı araştırmalar sonucu bilimin başlangıcından bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı eser olan Arap-İslam Bilimler Tarihi’ni 17 cilt halinde neşretmiştir. Bu kapsamlı eserin muhtevasındaki konuların bazıları şunlardır: Kur’an ilimleri, hadis ilimleri, tarih, fıkıh, kelam, tasavvuf, şiir, tıp, farmakoloji, zooloji, veterinerlik, simya, kimya, botanik, ziraat, matematik, astronomi, astroloji, meteoroloji ve ilgili alanlar, dilbilgisi, matematiksel coğrafya ve haritacılık.

1978 yılında Kral Faysal İslamî İlimler Ödülü’ne lâyık görülen Fuat Sezgin, bu ödül kendisine takdim edildiğinde, verilen bu desteği değerlendirerek 1982 yılında Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’ne bağlı olan Institut für Geschichte der Arabisch-Islamischen Wissenschaften´ı (Arap-İslam Bilimler Tarihi Enstitüsü) kurar.

Frankfurt’ta İslam Bilim Tarihi Müzesi kurarak 700’den fazla aleti modellemiştir. Aynı binada hayatı boyunca dünyanın her yerinden büyük bir özen ve çabayla bir araya getirdiği 45.000 ciltlik kitabı ihtiva eden Bilimler Tarihi Kütüphanesini tesis etmiştir.

Prof. Dr. Fuat Sezgin, Almanya’da kurduğu İslam Bilim Tarihi Müzesi’nin bir benzerini kendi vatanında, İstanbul’da kurmaya karar verir. Hedefi, Türklerin kendi medeniyetlerinin bu olağanüstü başarılarını ve Müslüman bilim insanlarının ilimler tarihine katkılarını daha somut bir şekilde görmelerini sağlamaktı. Türkiye’ye dönerek müzenin hazırlıklarına başladı. Fuat Sezgin’in kendi ülkesinde, kendi milleti için sarf ettiği bu çaba ve emekleri neticesinde yıllardır hayalini kurduğu İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’nin açılışı 25 Mayıs 2008 tarihinde gerçekleşti.

Prof. Dr. Mehmet Fuat Sezgin son yıllarını geçirdiği ve çalışmalarını sürdürdüğü İstanbul’da 30 Haziran 2018 tarihinde hayata veda etmiştir.

Dünyanın önde gelen bilim tarihçilerinden Prof. Dr. Sezgin'e çok sayıda önemli ödül ve nişan taltif edildi. Dünyanın yazma eserlere sahip bütün kütüphanelerinde 400 bin ciltten fazla eseri inceleyen Fuat Sezgin, 29 dil biliyordu.

Tüm Müslümanların; Fuat SEZGİN’in çalışma azminden, hayat hikâyesinden ilham alarak işini düzgün yapması, geçici ve kısa süreli dünya hayatını yeniden planlaması, dünya-ahiret menfaatinedir.

Özelde Fuat SEZGİN genelde ülkemiz ve insanlık adına büyük hizmetleri dokunan, alanında damga vurmuş, sonraki kuşaklara ilham verebilecek çalışkan simaları tanımak ve tanıtmak boynumuzun borcudur. Mesela çocuğumuza uçak ve treni anlatırken Nuri DEMİRAĞ’ı zihnine yerleştirmek, onların milli şuur kazanmaları açısından son derece önemlidir. Böylece milletimizin zihinlerine yerleştirilen “başka milletlere ve dinlere özenme” hastalığına set çekilir.

27 Mayıs darbesiyle birlikte, işinden ve memleketinden ayrılmak durumunda kalmasına rağmen yılmamış, yorgunluk ve bitkinlik düşmeyerek kafasındaki hedeflere ulaşma adına terki diyar eylemiştir. Günlük hayatta, hepimizin karşılaştığı ve geriye dönüp hayat hikayemizi film şeridi gibi gözümüzün önüne getirdiğimizde, tescillediğimiz “Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” (İnşirah, 94/5.) ayetini iliklerine kadar yaşamıştır.

Tüm bu olumsuzluklar karşısında doğup büyüdüğü topraklara küsmemiş, ilk bulduğu fırsatta “memleketime ne verebilirim?” sorusuna cevap aramıştır.

Doğduğu şehri, milliyeti, mezhebi, meşrebi vd. farklılıkları göz önünde bulundurmadan aynı coğrafyada yaşayan insanların birbirine hoşgörüyle yaklaşması Anadolu İrfanı’nın prensiplerindedir.

Hulasa, İslâm’ın; bilime katkılarını ortaya çıkaran, Dünya Bilim Tarihi’nin seyrini değiştiren, yavrularımıza emsal teşkil edebilen, zaman değerlendirmesini (ömrünün son birkaç senesi hariç günde 17 saat çalışmak suretiyle) yaşayarak öğreten, mütevazı Prof. Dr. Fuat SEZGİN Hocamızı hayır ve rahmetle yâd edelim.

Bu yazı toplam 12698 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Polat Arşivi

Piyango Bileti Almayalım

18 Aralık 2025 Perşembe 10:00

Unutmak III

10 Aralık 2025 Çarşamba 13:25

Niyet

28 Kasım 2025 Cuma 10:01

Musa, Harun ya da hiç olmak

21 Kasım 2025 Cuma 15:00

Kelimelerimiz

13 Kasım 2025 Perşembe 12:40

İlgi Alanımız

30 Ekim 2025 Perşembe 09:44

Seferden Sorumluyuz

23 Ekim 2025 Perşembe 10:37

Unutmak

16 Ekim 2025 Perşembe 11:04

Kur’an’ı Anlama XVI. Cüz

25 Eylül 2025 Perşembe 10:04

İtidal ve Denge

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:47