Din İstismarı

Hemen en başta ifade etmek gerekir ki, bu yazı; “polemik çıkarma” veya “birilerini karalama” niyetiyle değil de “farkındalık oluşturma, dikkat çekme ve dini kavramları somutlaştırma” gayesiyle yazılmıştır.

Bazı yazılar vardır ki, günceldir; o günlerde yaşanan olaylar ve anlık yaşanan duygularla kaleme alınmıştır. Üzerinden bir müddet zaman geçtiğinde, bağlayıcılığı ve tesiri gider.

Bazı yazıların her zaman güncelliği, bağlayıcılığı ve kapsayıcılığı berdevamdır; ara sıra tekrardan okuyup niyet tashihini ve istifadeyi gerektirir.

Yine bazı yazılar vardır ki, anonimdir (umumidir); kişi merkezli değildir. Herkes üzerine düşen hisseyi aldığından bir nevi “ayna” vazifesi görür.

Bugün işlemeye çalışacağımız yazı da ikinci ve üçüncü paragraftaki özelliklere sahiptir.

Cinsel, ekonomik, duygusal gibi istismarların yanı sıra din istismarı da vardır.

İstismar, Arapça asıllı bir kelime olup lügatte, “sömürme, semirme, meyve elde etme ve kötüye kullanma” gibi anlamlara gelmektedir.

Istılahta ise din istismarı, menfaat elde etmek için dinin ve dini kavramların kullanılarak insanların aldatılmasıdır.” Din istismarının tarihi, Efendimiz’den (s.a.s.) önceki Peygamberlere kadar uzandığını Kur’an-ı Kerim’den öğreniyoruz.

Esasında din istismarı yapan kimselerin ortak özellikleri, “Din İstismarı ile Mücadelede Sahih Dinî Bilginin Önemi” başlıklı eserde ana hatlarıyla ele alınmıştır. Ne var ki, orada daha somut ve müşahhas bir tasnife gidilmemiştir. Dolayısıyla din istismarında bulunarak “din tüccarlığına soyunan” pek çok kişi üzerinde, uzun uzun gözlem ve çıkarımlar yapıldı. Bu kimselerin toplum tarafından tanınmasına yönelik bazı intibalar edinildi. Bununla beraber, edinemediğimiz veya muttali olamadığımız durumlar elbette vardır. Tespitlerimizi sizlerle paylaşarak “rehberlikte bulunma” ve “sahih din bilgisi verme” sorumluluğumuzu bir nebze yerine getirmeyi boynumuzun borcu addettik.

Daha açık ifadeyle, din tüccarlarının; karakteristik özelliklerini, “nokta atışıyla” sizlere tarif etmeyi hedefledik.

Din İstismarcısının (Tüccarının) Karakteristik Özellikleri

  • Rütbe/makamca kendisinden büyük kimselere veya (maddi menfaat uğruna) “davasına nefer kazandıracağına inandığı” kimselere mütevazi görünür. Kendinden altta gördüklerine veya istismar edemeyeceği kimselere, tepeden ve yan gözle bakar.
  • Dini kavramları işine geldiği gibi kullanır; İslâmî kavramları ikiye ayırır. Şahsi menfaatine yarayanların edebiyatını (ağdalı cümlelerle) çok iyi yapar. Fayda getirmeyen ve rant devşiremeyeceğine inandığı kavramları ise duymaz ve bilmezden gelir.
  • Çapsızdır; küçük hesaplar peşinde koşar. Ümmetin hayrına dokunacak projelerde hiç sorumluluk almaz, başarısızlık halinde daima başkalarını suçlar.
  • Dindarlığı sahtedir; ferasetli Müslümanlar, riyakarlığını ve çapsızlığını hemen fehmeder.
  • Dini, “kendi tekelinde” görür.
  • “Halbuki onlara, ancak dini Allah'a has kılarak, hakka yönelen kimseler…” (Beyyine, 98/5) ayetinin tersine, dine “bir şeyler” katar.
  • Hinterlandındaki Müslümanların; sahih din bilgisi öğrenmelerini istemez, onların cahil kalmalarını, böylece kendi çarkının dönmesini arzular.
  • Sık sık samimiyetten bahsetmesine rağmen kendisinde samimiyet emaresi bulunmaz.
  • Kutsala yakınlaşma veya sığınma hislerini taşıyan inançlı kimseyi “av” gibi görür.
  • Onun bir ajandası vardır; yaptığı iyilikler, Peygamberler ve evliya gibi hasbî değil hesâbîdir. İstismarında da Efendimiz’i ve velileri (kendince) kullanır.
  • Kâl (söz) ile hâli (davranışı) taban tabana zıttır.
  • Özeleştiri yapmaz, kendisini hatasız ve lâyüsel (sorgulanamaz) görür.
  • Algı operasyonlarını ustaca yürütür.
  • Bayram, seçim, şenlik ve cenaze gibi özel günlerde rolünü iyi oynar; kahraman edası takınır, pazarlamacılığı mükemmeldir.
  • İslâm ve mukaddesat adına hiç bedel ödemeyen ve cefa çekmeyen mirasyedidir; zor zamanlarda deve kuşu gibi kafasını kuma gömer.
  • “Sana buyurulduğu gibi dosdoğru ol!” (Hûd, 11/112) ayeti, onun yaşam felsefesinde yer edinmediğinden pek çok maskesi vardır ki, anında değiştiriverir.
  • Her daim yanında avaneleri mevcuttur ve onları korur.
  • Akçeli işlerde netameli davranır.
  • Ticaretle meşgul ise o günün revaçtaki STK veya dergâhına üye olur ki, ticaret hacmi gelişsin; din üzerinden zenginleşsin.
  • Sahip olduğu makam ve mevkii, koruma/kollama adına dindar görünür.
  • Hasbelkader bürokraside veya devlet kademelerinde vazife almışsa, zamanın adamıdır. Gününe göre namaz kılıp dini vecibelerini yerine getirmeye çalışan mümine, “yobaz” veya “bizden” der.
  • Asalaktır; ümmetin sırtından geçinmeye çalışır, dolaylı yollarla devletin imkânlarından yararlanmak ister.
  • Misyonerler gibidir, bir taraftan dindarlığı aşılarken öte taraftan da inananları sömürür.
  • Hak, hukuk, kanun, mevzuat bilmez/tanımaz. Dinen mübah olmayan şeyleri, kendisine mübah görür.
  • Sabitesi menfaat olup kaypaklıkta eşine ender rastlanır. Menfaati tükendiğinde, “yılmaz savunucusu” olduğunu iddia ettiği, hatta “uğruna galiz küfürler savurarak herkesi karşısına aldığı” davasından (STK ve dini grup vd.) derhal ayrılır.

Din İstismarcılarına Karşı Alınabilecek Tedbirler

  • Kur’an ve Sünnet ışığında sahih din bilgisi edinmeli, dini öğrenme hususunda çemberi çok geniş tutmalıyız.
  • “Din Samimiyettir” (Müslim, Îmân, 95) hadisini, temel düstur edinmeli ve günümüz Müslümanlarının düştüğü yanılgıya düşmemeliyiz. Dinimizi, sadece özel gün ve gecelerde hatırlamanın ötesinde, bizatihi her gün ve her an özümüzde ve sözümüzde yaşamalıyız.
  • Dini anlatanların üslubuna dikkat etmeliyiz. Gizli ajandası bulunan veya istismarcıların açıklarını er ya da geç buluruz.
  • Sorgulama yeteneğimizi geliştirmeliyiz. Hattı zatında İslam Düşüncesi’nin gelişmesinde, sorgulama ve araştırmanın yeri ayrı bir öneme sahiptir. Bu kapsamda, Hz. İbrahim’in sorgulaması bizler için mihenk taşıdır. Ümmet, sorgulama kabiliyetini kaybettiğinden ötürü bu zor günleri yaşıyoruz.
  • Şeffaf ve denetlenebilirliği yaşamalı ve yaşatmalıyız.
  • Din istismarına giden reklam, film, yayın ve gazete gibi iletişim araçlarının gelişimine prim vermemeliyiz.
  • Kişinin; namazı veya orucuna aldanmamalıyız. Bizim için kıstas olan alışverişi ve para işlerindeki tutumudur.
  • Etrafımızda din istismarına kurban giden kimselere kulak vermeli, onlardan ibret almalıyız.
  • Zihin kodlarımızı, bedavacılık yerine “emek verme” üzerine kodlamalı, Allah’ın; rızası, cemali ve de cennetini “çalışma, yer yüzünü iyilikle donatma, gönülleri imar ve inşa, planlı yaşama, geçmişten ibret alma” gibi kavramlarda aramalıyız.

Yüce Allah, din istismarına maruz kalmayacak basireti bütün inananlara ihsan eylesin. Âmin.

Bu yazı toplam 12846 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Polat Arşivi

Piyango Bileti Almayalım

18 Aralık 2025 Perşembe 10:00

Unutmak III

10 Aralık 2025 Çarşamba 13:25

Niyet

28 Kasım 2025 Cuma 10:01

Musa, Harun ya da hiç olmak

21 Kasım 2025 Cuma 15:00

Kelimelerimiz

13 Kasım 2025 Perşembe 12:40

İlgi Alanımız

30 Ekim 2025 Perşembe 09:44

Seferden Sorumluyuz

23 Ekim 2025 Perşembe 10:37

Unutmak

16 Ekim 2025 Perşembe 11:04

Kur’an’ı Anlama XVI. Cüz

25 Eylül 2025 Perşembe 10:04

İtidal ve Denge

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:47