Makbule Pekdoğan
Çuvaldızı Önce Kendine Batır
İnsanın en kolay yaptığı şeylerden biri, başkalarının hatalarını görmek ve onları eleştirmektir. Sokakta yürürken bir yabancının davranışı, iş yerinde yöneticimizin aldığı karar, evde ailemizin söylediği söz… Hepimiz, farkında bile olmadan küçük birer hakem gibi yaşıyoruz. Karşımıza çıkan her davranışı puanlıyor, beğeniyor ya da yargılıyoruz.
Ama bir an durup kendimize soralım: Biz gerçekten kusursuz muyuz?
“Çuvaldızı önce kendine batır” sözü işte bu noktada bize ayna tutar. Başkalarının yanlışlarına odaklanmadan önce kendi payımıza düşeni görmemizi ister. Çünkü başkalarını değiştirmek çoğu zaman mümkün değildir. Ama kendi bakış açımızı, davranışlarımızı ve alışkanlıklarımızı değiştirmek mümkündür.
Suçlamak kolaydır bir şeyler yolunda gitmediğinde elimizin altında her zaman hazır bir liste vardır:
“Patron anlayışsız.”
“Arkadaşım vefasız.”
“Eşim beni anlamıyor.”
“Toplum çok bozuldu.”
“Siyasetçi sorumsuz.”
“Öğretmen ilgisiz.”
“Doktor duyarsız.”
Bu cümleler kulağa tanıdık geliyor, değil mi? Çünkü hepimiz zaman zaman benzerlerini kuruyoruz. Ama hiç düşündük mü: Biz gerçekten elimizden geleni yaptık mı? Daha anlayışlı, daha sabırlı, daha yapıcı olmayı denedik mi? Yoksa eleştirmek, sorumluluk almaktan daha mı kolayımıza geldi?
Aslında hayatın birçok alanında bu kural geçerlidir:
- Torpil istemezsek yapılmaz.
- Rüşvet vermezsek alınmaz.
- Yalan söylemezsek yayılmaz.
- Dedikodu yapmazsak sürmez.
- Haksızlık karşısında susmazsak güç bulmaz.
Toplumun değişmesini istiyorsak önce kendi davranışlarımızı değiştirmeliyiz. Çünkü yanlış olanı beslemezsek, yanlış ayakta kalamaz.
Çoğu zaman başkalarını eleştirmek, kendi eksiklerimizle yüzleşmekten çok daha konforlu gelir. Çünkü kendimize bakmak cesaret ister.
Bir evde sürekli kavga varsa, herkes birbirini suçluyorsa huzur gelmez. Ama taraflardan biri, “Ben biraz daha sakin olayım, ben anlayışlı davranayım” dediğinde, ortamın havası değişmeye başlar. Birinin içsel değişimi, tüm ilişkileri dönüştürür.
Aynı şey iş yerinde de geçerlidir. Patronunuz sert olabilir, iş arkadaşınız uyumsuz olabilir. Ama siz iletişim dilinizi yumuşattığınızda, bakış açınızı değiştirdiğinizde, çevrenizin tepkileri de farklılaşır. Hayat bize her zaman bir ayna tutar: Biz nasıl davranıyorsak, çoğu zaman karşımızdan da benzer bir yansıma görürüz.
Başkalarının kusurlarını saymak cesaret değildir.
Asıl cesaret, insanın kendi yanlışlarını dürüstçe görebilmesidir.
Çuvaldızı kendimize batırmak elbette can acıtır. Ama tıpkı bir yaranın temizlenmesi gibidir: Önce sızlatır, sonra iyileştirir. İnsan kendisiyle yüzleşmeden gerçek bir dönüşüm yaşayamaz.
Hayat koca bir okul. Hepimiz hem öğrenci, hem öğretmeniz. Başkalarını değiştirmeye çalışarak dünyayı güzelleştiremeyiz. Dünyayı değiştirmek isteyen, önce kendi kalbini değiştirmelidir.
Bugün küçük bir adım atın. Eleştirmeden önce durun. Kendinize dönün. Çuvaldızı önce içinize batırın. Belki de asıl değişim, tam da orada başlıyor…
Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiyle hoşça ve mutlu kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.