Benim annem yok artık!
Anneler Günü!
Ülkemizde 1955 yılından bu yana kutlanan anneler günü, Amerika’nın Filedelfiya eyaletinde 9 Mayıs 1966 günü Jarvis isimli bir kızın annesinin ölümü üzerine, onun ve arkadaşlarının önerisini ile gündeme gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri Kongresi Mayıs ayının ikinci pazar gününün Anneler Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır.
Anneler günü ilk kez 1908 yılında kutlandı. Daha sonra bütün uygar ülkelerde kutlanmaya başlandı.
Kapitalist Ekonomik zihniyeti esas olarak; karlılık, rekabet ve akıcılık diye üç grupta toplamak mümkündür. Bu nedenle de tüketime yönelik eğilimlerin aşırı derecede artması için de sermaye sınıfı ellerinden geleni yapmaktadır. Böyle özel günlerde büyük fırsatları beraberinde getirmektedir doğal olarak. Ne kadar Anneler gününe tepki gösterenler de olsa, bazı değerlerimizin bir güne bağlanmasına karşı çıkanlarda olsa, tüketim ekonomisinin pek sevdiği bu tür günlerden en önemlilerinden biriside elbette “Anneler Günü!”
Her ne olursa olsun, bütün bir yıl boyunca kutlanan özel günlerin içinde belki de en anlamlısı Anneler Günü’dür. Özel günlerin yılda bir güne sığdırılıp kutlanmasına karşı çıkan, tepki gösteren de birçok insan bile Anneler Günü konusunda son derece hassastır. Çünkü Anneler günü, anneleri onurlandıran özel bir gündür.
* * * * *
Zaman nasıl geçiyor bilemiyoruz…
Annem öleli 4 yılı geçti!
Babamın ölümünden 16 ay sonra, 10 gün yattığı, hastanedeki yoğun bakımdaki yatağında, 3 Şubat öğleyin sonsuzluğa göç etmişti.
Annemle geçen anılarımdan, hatırladıklarımı daha öncede paylaşmış olabilirim. Çünkü değişen bir şey yok anılarımda!
Anamı düşünüyorum. Okuma yazması dahi yoktu. Kız çocuğu okur mu diye gönderilmemiş. Yaşamı, bizlerin yanına birkaç gelişi dışında, Kayseri’deki evimiz de, dört duvar arasında geçmişti. Evin işleriyle, kısır bir döngü içinde dolaşıp durmuştu. Biz çocukları, sonra torunları tek meşgalesi ve umudu olmuştu. Onlardan da gerekli ilgi ve saygıyı tam olarak görmüş müdür? oda ayrı bir konu.
Yıllar önce oturduğumuz gecekondu mahalle çeşmesinden, yıkanmak ve çamaşır için su taşımaktan romatizma olmuştu. O bir fırın olmuştu, hamur yoğurarak ekmek yaparak, o bir elektrik süpürgesi olmuştu, o bir çamaşır makinesi olmuştu. Maltız’ın üstünde çamaşır kaynatarak, su kaynatarak bizlere hamamcı olmuştu… O bizlere ana olmuştu, o kocasına kadın olmuştu...
Ortaokula giderken, annemle birlikte ağladığımız günleri hatırladım. 6 Mayıs 1972 sabahı, radyodan duyduğumuz, tarihe üç fidan olarak geçen, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın idam edilişini duymuştuk. Annem, dayanamamış ağlamaya başlamıştı, ana kuzuları diye..
“Bu milletin ne önünden gidilir, nede arkasında gidilir. Analarınızın yüreklerini dağladınız, güzel üniversitesi kazanmışınız” diye ağlamasını sürdürmüştü.
Yine yıllar öncesine daldım. İnsan ayrı olunca, içine bir hasretlik hüznü çöküyor. “Ölüm Allahın emri, şu ayrılık olmasa” türkülere kadar yansımış.
Liseyi bitirmiş üniversite sınavına girmiş sonuçların gelmesini bekliyorduk. Evimizin bahçesinde postacı yolu gözlediğimizde, beklediğimiz zarf gelmişti. Çünkü o zamanlar, sonucu öğreneceğimiz başka bir yol yoktu.
Zarfı heyecanla açtım. Annemin heyecanla bekleyişi. Hey gidi günler hey denir ya! İzmir’de Ege Üniversitesine girmeye hak kazandığım yazılıydı. Sevinçle sonucu bekleyen anneme söylediğimde, gözlerinden yaşların aktığını, onunla birlikte benimde aynı duygularla ağladığımı hatırlıyorum. İkimizde ağlıyorduk. Çünkü ayrılık vaktinin geldiği günlere yaklaştığımız duygusunu bir anda
ikimizde hisseder olmuştuk ve bu gözyaşları, kısa süre sonra ayrılacağımızın gözyaşlarıydı. Ayrılığa hazırlık gözyaşları.
Belki de yıllarca görüşmemek üzere ayrılacaktık. Öyle de oldu. İzmir-Kayseri 850 Km. Uzun bir yol ve imkansızlıklar. Sonucu öğrenen babam da, sevinmesiyle birlikte, hem okuyup hem de çalışmamın gerekli olduğunu belirtiyordu. Bunun bilincindeydim. Kırılmamıştım, beklediğim bir durumdu. Önemli olan üniversiteyi kazanmaktı. Gençtim, okumanın ve çalışmanın üstesinden geleceğime inanıyordum. Her yaz tatilinde zaten çalışıyordum, hiç önemli değildi. Ya ayrılık, ya hasretlik, işte o insanı etkiliyordu. Kırmızı valizimi alarak ayrılmıştım, gözü yaşlı annemi bırakarak! Gidiş o gidiş…
Yıllarca ayrılık ve hasretlik içinde geçen yaşamım. Yaşamımın getirdiği zorunluluk, geçim için yıllarca ayrılık, yılda birkaç kez görüşmenin dışında…
* * * * *
Evet annelerin yeri gerçekten ayrı. “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” demiyor muydu türkülerimiz. Onlar toplayıcı, onlar barış simgeleri, onlar baba ile çocuklar arasındaki köprü, dengedir. Organik bir bağdır. İyi ruh sağlığının iyi bir annelikten geçtiği bilinmektedir. Anne sevgisinden yoksun çocukların, toplumda problemli kişiler olabildiğini unutmayalım.
Onlarsız bir aile, onlarsız bir dünya düşünebilir miyiz ? Elbette hayır! Çocuğunu seven bir anne olmalı, ancak onlara bağımlı veya onları bağımlı kılmamalıdır.
Kayseri’ye her gidişimizin dönüşünde, gözlerimi kaçırır, arabama bindiğim gibi gaza basar, dikiz aynasından, annemin su döküşünü, elini akan gözyaşlarını silmek için kaldırdığını görür gibi olurken, sokağı döndükten sonra benim göz yaşlarım akmaya başlar ve hıçkırığa dönerdi. Eğer kızımız varsa arka koltuğunda oda aynı şekilde…
Artık annemi telefonla da arayamayacağım. Bu senede anneler gününde sesini duyamayacağım. Ona uzun ömürler dileyemeyeceğim. Çünkü benim annem yok artık. Annem öldü benim!
Benimde çocuklarım ve torunlarım olduğu halde, her telefon açışım da, annemin; kuzum, gadasını aldığım dediğini duyamayacağım artık!
İçimizdeki çocuk hiçbir zaman ölmedi anne.
Anne seni sevdiğimi biliyordun, sevgimi belki belli etmiyordum ama sen bunu biliyordun…
Sen öldükten sonra tüten ocakta söndü!
Tüm annelere saygılar sunuyor, ellerinden öpüyor, yaşayanlara uzun ömürler, annemle birlikte, aramız da olmayanlara da rahmet diliyorum.
Ayrıca çocuklarımın annesi eşimin, torunlarımın annesi gelinimizin de anneler gününü kutluyorum!
Anneler Gününüz Kutlu Olsun!
* * * * *
Gadasını almak: Anadolu'nun pek çok yörelerinde kullanılan "dertlerin benim olsun" anlamındaki söz. Günahını almaktır. Hatta en yaygın kullanımı "gadan,belan bana gelsin" şeklindedir. Bunun da anlamı söylediği kişinin bu dünyada ve öteki dünyada başına gelecek bütün kötülükleri üstüne almak ve onu her iki dünyada da mutlu etmektir.
Maltız: Şu anda pek bilinmiyor sanırım. Bizim kullandığımız büyük yağ tenekesinden yapılmış, İçinde özellikle kok ve taş kömürü yakılarak, yemek pişirme, su ısıtma gibi işlerde kullanılan, ocak.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.