Makbule Pekdoğan
Ateşkes ve Boykot
Ateşkes…
Kulağa huzurlu geliyor, değil mi?
Sanki savaş bir anda duracak, çocuklar oyun oynamaya dönecek, anneler derin bir nefes alacak, şehirler sessizliğe kavuşacak gibi.
Ama biz biliyoruz ki, ateşkes sadece kelimelerde güzel durur.
Çünkü ateşkes çoğu zaman savaşın bittiği değil, sadece sesinin azaldığı andır.
Kurşunlar susar, ama adaletsizlik konuşmaya devam eder.
Bugün Filistin’de silahlar belki kısa bir süre sustu.
Ama yıkıntıların altında hâlâ adalet arayan sesler var.
Gazze’deki bir çocuğun gözleri hâlâ korkuyla dolu.
Bir annenin kalbi hâlâ enkazın başında atıyor.
Ve dünya, o anlarda “ateşkes sağlandı” diyerek rahat bir nefes alıyor.
O nefes, oraya ulaşmıyor.
Ateşkes, silahları susturur.
Boykot ise zulmü besleyen düzeni.
Ateşkes korkuyu dindirir,
boykot vicdanı diriltir.
Ateşkes bir mola verir — kısa, geçici,
Boykot ise bir duruştur — sessiz, kararlı ve uzun soluklu.
Kimi küçümser: “Bir kişinin boykotu neyi değiştirir?”
Ama tarih bilir; her büyük direniş, bir insanın “Yeter artık!” demesiyle başlar.
Bir ürünü rafında bırakmak, bir markaya sırt çevirmek, sadece ekonomik bir karar değildir.
Bu, zulme sessiz kalmayı reddetmenin en sade, en onurlu hâlidir.
Çünkü boykot bir bağırış değildir.
Boykot, sessiz bir haykırıştır.
Dünyanın gürültüsüne rağmen, vicdanın fısıltısıyla direnmektir.
Bugün Filistin’de kurşunlar belki durmuş olabilir, ama adaletsizlik hâlâ can almaya devam ediyor.
Bir çocuk okul yerine yıkıntılarda büyüyor.
Bir anne, evladını değil, sessiz dünyanın umursamazlığını yitiriyor.
Biz ise ekran başında birkaç saniyelik öfke yaşayıp, sonra gündem değiştiriyoruz.
Kahvemiz aynı, markamız aynı, konforumuz yerinde.
Ve o anda farkında olmadan, o düzeni biz de yaşatıyoruz.
Boykot, işte tam burada bir vicdan sınavına dönüşür.
Çünkü boykot sadece bir markayı değil, alışkanlıklarımızı sorgulatır bize.
Bir ürünün ardındaki hikâyeyi, bir logonun temsil ettiği zulmü görmeyi öğretir.
Ve bu farkındalık, ateşkesin sağlayamayacağı kadar kalıcı bir barış tohumu eker içimize.
Ateşkes, savaşın sesini keser.
Boykot, savaşın sebebini keser.
Ateşkes bir anlaşmadır.
Boykot, bir ahlâk çağrısıdır.
Ateşkes, silahların değil, vicdanların sustuğu yerde anlamsızlaşır.
Boykot ise insanın hâlâ insan kalabildiğinin kanıtıdır.
Belki bir kahveden vazgeçmekle dünya değişmeyecek.
Ama bir bilinç değişecek.
Bir vicdan uyanacak.
Bir zincir kırılacak.
Ve işte o zaman, gerçek barışın ilk adımı atılacak.
O yüzden boykota devam edilmeli.
Sadece bir markayı raflarda görmezden gelmekle kalmamalıyız.
Sadece bir ürünü almamakla yetinmemeliyiz.
Her seçimimiz, her alışkanlığımız, her küçük direnişimiz bir mesajdır.
Zulme sessiz kalmadığımızın, vicdanımızın hâlâ canlı olduğunun kanıtıdır.
Boykota devam etmek; unutulmuş hikâyeleri hatırlamak, haksızlığa uğrayanları unutturmamak demektir.
Boykota devam etmek; güçlülere seslenmek, karanlığı aydınlatmak demektir.
Boykota devam etmek; yalnızca ekonomik bir karar değil, bir duruştur — bir duruş, bir inanç, bir insanlık sınavıdır.
Belki bugün bir kahveden, bir üründen vazgeçiyoruz.
Ama yarın, bu farkındalık başka seçimlere, başka dirençlere, başka adımlara dönüşecek.
Vicdanlarımız uyanacak, zincirler kırılacak ve sessizce ama kararlı bir şekilde dünya değişecek.
Boykota devam edilmeli.
Çünkü gerçek değişim, küçük bir adımla başlar; vicdanın konuştuğu yerde, sessiz ama güçlü bir kararlılıkla…
Bir sonraki yazımda buluşmak ümidiyle, hoşça ve mutlu kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.