Af (العفو), Arapça kökenli bir kelime olup lügatte “yok etme, silme, süpürme ve fazlalık” anlamındadır. Istılahta ise “günah işleyen kimseyi cezalandırmama” manasına gelmektedir.
Ahlâk-ı hamîde’nin önde gelen özelliklerindendir. Erdemli toplum inşa etmede önemli bir yeri vardır. Affetme ile ilgili Kur’an’ın muhtelif ayetlerinde teşvik vardır: Teğâbün, 64/14: A’râf, 7/199: Bakara, 2/237: Fussilet, 41/33-34 vd... Buna mukabil, bazı dizilerde ve şarkılarda “Allah affeder ama ben affetmem” sözüyle karşılaşıyoruz. Hâliyle zihinlerimizde olumsuz anlamda derin izler bırakıyor.
Af konusunda Hz. Yusuf ve Peygamber Efendimiz’i örnek alabiliriz: Hz. Yusuf; kendisi kuyuya atan ve babasından uzaklaştırıp küçücük yaşta türlü zorluklarla baş başa bırakan kardeşlerini, gücü kudreti yerindeyken affetmiş ve bizlere rol model olmuştur (Yûsuf, 12/92).
Aynı şekilde Sevgili Peygamberimiz de Mekke’nin fethinde, o büyük zafer gününde, birkaç istisna hâricinde umumi af ilan etmiş ve bu tavrıyla Kur’an’ı bizzat yaşamıştır.
Kötü muameleye maruz kalan kişinin, içinde öç alma duygusunu barındırması normaldir. Zira insan fıtraten zayıftır. Af yolunu tutarak içindeki zayıflığı giderir.
Affetmenin fert ve toplum açısından pek çok faydaları vardır ki, aşağıda bazılarına yer vereceğiz:
Kısaca ifade etmek gerekirse, af; kötülüklere karşı iyilikle muamelede bulunmaktır. Nefis terbiyesinde, karakter gelişiminde, örnek şahsiyet olmada aranan vasıflardandır. Kavga, şiddet, kalp kırma gibi üzücü olayların yaşandığı son zamanlarda özellikle sığınılacak limanımızdır affetmek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.