BU YAZIYI SAKIN OKUMA !
“Ben Ney’im”
Peki oku bakalım ama KIZMAYACAKSIN...
Bir gün Efendimizin yanına bir adam gelir.
'' Efendim bana en kısa yoldan bir nasihat ver.'' der.
Efendimiz: ''Kızmayacaksın'' der. Peygamberimizin herkesin karakterini bilir ve ona uygun hadislerden bahsederdi. Neden öfkeleniriz? Kime, niçin? Bazen hepimizin başına gelmiştir hani mutfak dolabının üst kapağını açık unuturuz da birden başımızı kaldırır çarparız. O zaman karşınızdaki dolaba bağırıp çağıran var mı? Olmaz çünkü karşınızda suçlu konumundaki kişi bir canlı değildir. İş güç esnasında genelde hepimizde vardır Sakin kalamadığı durumlar bendede var. Düşünün bir nehirde gidiyorsunuz. Kayığının kollarından sakin tutup nehrin akış yönüne doğru huzur bulacaksınız birden kayığın su aldığını gördünüz ne yapıyorsunuz o zaman kayığı mı tekmeliyorsunuz? Hayır. Ben hiç görmedim tabi bu durumda bir ağaca kızıp bağıranı. Annelerimiz biz küçükken bir yere çarptığımızda bu genelde masa olurdu nedense, döverlerdi ya onu o durum istisna tabi:) Öfkelenmeyin, kızacaksanız kendi nefsinize kızın, neden sizin hem dünyanızı hem ahiretinizi yakacak günahları işlettiğine kızın, neden her seferinde tövbenizi bozdurduğuna kızın, neden Allaha tam kulluk ettirmeyecek ameller işlettiğine kızın. Doğru yollar varken neden dünyalıklara koşturduğuna kızın. Bunu hiç denediniz mi? Eminim yapmışsınızdır. Tövbemizi bozdurarak bize Allah'a unutturacak nefisine kızıp onu bertaraf etmeyi bir kez daha deneyin ve kararlı bir yolda ilerleyin. o zaman yolların feraha ereceğini göreceksiniz. En güzel akışın kendini kontrol edebildiğinde geleceğini bilmelisiniz. Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj Nehri kenarında birbirine öfke ile bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp ''İnsanlar neden birbirlerine öfke ile bağırır?'' diye sormuş. Öğrencilerden biri: ''Çünkü sükünetimizi kaybederiz.'' deyince ermiş: ''Ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızda ise neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?'' diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:''İki insan birbirine öfkelendiği zaman kalpleri uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerinin seslerini duyabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirsek, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmak gerekir. Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki iki insan birbirini daha çok severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar, çünkü kalplerini birbirine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir. Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak söyle devam etmiş. Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi taktirde mesafelerin arttığı öyle bir durum gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamazsınız.' Zamanla kızdığım noktalarda en sevdiklerimden alırım hırsımı. Yarı yolda koyanlardan ya da benim istediğimi yapmayanlardan, soru sorduğumda istediğim cevabı alamadıklarımdan çıkarırdım bütün hırsımı. Ne garip bir durum oysaki insanoğlunu Allah bir tek nimetle yaratmamış ki. Düşünme empati kurma duygularını da vermiş. Düşünsene seni sinirlendiren kişi ya eşinden boşanmışsa ya annesi öldüyse ya kaza yaptıysa o zaman ne olurdu. Öfkeyi bir kenara koyup ona acıma duygun başlardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.