Ekrem Özdemir

Ekrem Özdemir

ABDÜLHALİM MEMDUH

ABDÜLHALİM MEMDUH

Sevgili Okuyucu,

Bugün sizlere İkinci Abdülhamid döneminde İstanbul’un en ateşli hürriyetperver gençlerinden olan Şair Abdülhalim Memduh Bey’i tanıtacağım.

 

Şair, genç bir hukuk talebesidir. Yazar, gazeteci ve tarihçi Ahmet Rasim, kendine has üslubuyla Abdülhalim Memduh Bey’i şöyle tasvir eder:

Zayıf, sivri bir kafa sivri bir yüze çizilmiş siyah ve gayri mütenazır iki kaş, isterse şehlalaşan bir çift göz, sivri uzunca bir burundan mürekkep olan bir sima, başında püsküllü bir tablası olan fes, düğmelerinden biri veya çoğunlukla ikisi eksik hangi renkten olursa olsun bir ceket, yine onun gibi iliklenmesi tam olmayan bir yelek, bazen paçalarından biri, bazen ikisi potininin koncuna binmiş bir pantolon, koltuğunun altında Jan Jak Russo veya Volter’e ait ciltli veya ciltsiz bir iki kitap, bazen adeta tutulacak yeri kalmamış ceketinin ceplerinde birçok evrak veya bazen de mendiller veya para çantası veya eline ne geçerse ceplerine doldurulmuş bir halde bir vücudu bütün bunlar biraz da yanpiri yürütürken yanından gelip geçenlerin bakışlarına istihzalı bir bakış tarzı vardır. Kendisini görmediniz ise bile yevmi kıyamette teşhis hususunda güçlük çekmezsiniz.”

Gençlik döneminde en yakın arkadaşlarından olan Ali Kemal, Peyam Gazetesinin haftalık edebi ilavelerinde “Ömrüm” adı altında neşretmiş olduğu hatıralarında Abdülhalim Memduh Bey’i şöyle tasvir eder; “Bir hilkat garibesi idi, sırf gösteriş için elinden geleni yapardı; daima herkesi harikulade hareketlerle şaşırtmak isterdi ve garibi o ki şaşırtırdı da. Halbuki hakikatte öyle harikulade istidada malik değildi.

Evvela Muallim Naci’ye fevkalade bir düşmanlık tutturdu. Hatta bir keresinde Arap harfleriyle yazılan muallim kelimesindeki ayın harfinin üstüne bir nokta koyarak “Muglim Efendi” diye delilere yakışır bir şekilde mektup bile yazdı. Fakat hoşsohbet, önüne gelenin mübalağa ile taklidini yapar, her meclisi şenlendirir, sözünü hiç sakınmadan söylerdi.

Bu halkın mülkünü seyret harabâbad lazımsa

Bu mülkün halkını söylet sana feryad lazımsa

Gibi beyitler okurdu”

Abdülhalim ve arkadaşlarının genellikle toplandıkları yer, Beyoğlu’nda Nikolinin gazinosuydu. Bir ara İstanbul halkını Sultan Abdülhamid’e karşı ayaklandıracak gizli bir cemiyet kurmağa kalktılar; hatta Padişahı Mithat Paşa’nın katili olarak itham eden bir duvar beyannamesi müsveddesi hazırladılar. Fakat içlerinden İzmirli Tahir Kenan’ın jurnali ile tevkif edildiler, beyanname müsveddesi de Abdülhalim Memduh Bey’in üzerinden çıktı. Uzun soruşturmalardan sonra her biri bir tarafa sürgün edildi.

Jurnalci Tahir Kenan Fizan’a, Ali Kemal Haleb’e, Abdülhalim Memduh Bey’de Konya’ya gönderildi. Aynı gün bir Rus vapuruna bindirilerek yola çıkarıldılar. Mersin yoluyla Konya’ya giden Abdülhalim Memduh’un sürgünü oradan İzmir’e, İzmir’den Bitlis’e, Bitlis’ten tekrar İzmir’e değiştirildi ve nihayet İzmir’den Avrupa’ya kaçtı.

Bir arkadaşının yardımıyla İngiltere’nin güney sahillerinde yerleşti ve orada da vefat etti. Namık Kemal Abdülhalim Memduh Bey’in ölümü üzerine şu mersiyeyi yazmıştır.

 

Kuyûdi zulmü çâk etmek için zencirbend oldun

Fakat her zalimin boynunda müthiş bir kemend oldun

Hakikat sahibinden varsa şayan pesend oldun

Vatan hoşnud senden hazır ol bezmi mükafata

Kopardım mevtini duydukta bir feryadı hürriyet

Heman etrafa baktım irmedi imdadı hürriyet

Yetim oldu bu mülk ey eşrefi evladı hürriyet

Vatan senden hoşnut hazır ol bezmi mükafata

Abdülhalim Memduh Bey’in en yakın dostlarından Süleyman Nazif, Abdülhalim Memduh Bey’in annesi hakkında: “Gayet zarif, edebi zevki mükemmel, oğlu gibi alaycı ve mukallit bir kadın idi” diyor,

Oğlunun sürgün hayatında yanından biran olsun ayrılmamıştı. Süleyman Nazif’in anlattığına göre “Bitlis yolunda dağların birinde boğucu bir kar fırtınasına tutulmuşlar, binmiş olduğu atın üstünde büzüle büzüle donmamağa çalışan bu şefkatli kadına sürgün arkadaşlarından Tevfik Nevzat acı bir kahkaha atarak “Valide oğlunun mürüvvetini görüyorsunuz! Padişaha dua ediniz!” demişti.

Abdülhalim Memduh Bey’in İngiltere’deki nâ’şı, Nazlı Hanım adında Mısırlı bir kadın tarafından Tunus’a getirtilmiş ve Tunus’ta kendilerinde misafir bulunduğu sırada pek beğendiği bir tepeye gömdürülmüştür. Nazlı Hanım bir müddet sonra şair Abdülhalim Memduh Bey’in anasını da Tunus’a getirtmiş ve bu şefkatli anaya da oğlunun yanına gömülmek saadeti nasip olmuştur.

Mahmut Kemal İnal’ın “Son Asrın Türk Şairleri’nde” Abdülhalim Memduh Bey’in şu örnek şiiri mevcuttur.

Acep yârim hangisinden gelecek

İki yol var şu ovanın yüzünde

Beni sever sağ yanımdan gelirse

Soldan gelse sevgi yoktur özünde

Böyle dedim niyet tuttum bekledim

Sürü geldi kuşlar geçti gün battı

O yolların hiçbirinden gelmedi

Bahtım beni sevgide de aldattı.

 

Bu yazı toplam 17424 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ekrem Özdemir Arşivi