Özellikle son asırda tüm dünyayı -bilim, teknoloji, kültür, sanat vd. unsurlarla- tahakkümü altına alan Batı, dünya düzenini kendi sistemi üzerine inşa etmek için var gücüyle çalışmaktadır. Haliyle bizler de ister istemez bu cereyanın tesirinde kalmaktayız. Kapitalist düzenin “çok üretim-çok tüketim felsefesi” üzerine kurmuş olduğu ağ, maalesef biz Ümmet-i Muhammed’in yaşam tarzına büyük zararları dokunmuştur, dokunmaya devam etmektedir. İşte bu zararlardan biri de yeme-içme alışkanlığımızın değiştirilmesidir.

Bu yazı dizimiz; “İslâmî bir hayat tarzı yaşamayı” benimsemeye çalışan Müslümanların hayatında ana gündem maddelerinden biri olan Helal Gıda hakkındadır. Yazımızda şu sorulara cevap aramaya çalışacağız: Helal gıda ve önemi nedir? Ne zaman ortaya çıkmıştır? Ülkemizde helal gıda hakkında ne gibi faaliyetler yürütülmektedir? Helal gıdayı arama stratejimizi nasıl geliştirebiliriz? Türkiye’nin İslâm ülkesi sayılması münasebetiyle gıda mamullerinin üretiminde, Müslümanların bu hassasiyeti taşımasını gerektirir mi? Helal gıda, Fıkıhta nereye konumlandırılabilir? Bu konudaki açmazlarımız nelerdir? Yiyecek üretme ve hazırlama konusunda herkesi kendimiz gibi güvenilir zannedebilir miyiz? Helal gıda sertifikası nedir ve bu sertifikayı kimler verebilir?

Soru: Helal Gıda Nedir?

Cevap: Helal gıda, İslam dinine göre yenilmesine içilmesine izin verilen gıdalardır ki, çiftlikten ve tarladan alınan ürünlerin soframıza gelinceye kadar tümüyle İslami kurallara uygun olarak hazırlanmış olmasını ifade eder. Helal gıda; İslam dini, dolayısıyla hijyen ve sağlık bakımından mahzursuz anlamına da gelebilir. Başka bir ifadeyle, helal ve sağlıklı gıda şartlarına uyarak kesilen, üretilen, içerikleri helal ve sağlıklı şartlarına uyarak seçilerek üretilen gıdadır. İlk tanımdaki “İslami kuralları”, maddeler halinde izah edebiliriz:

• Hayvanın; besmele ile ve murdar hale gelmeden boğazlanması. Buna göre bir hayvan; canlı iken Müslüman bir kişi tarafından Allah’ın adını zikrederek besmele eşliğinde kesilmelidir. Hayvan öldükten sonra leş hükmünü aldığından ölü hayvan, dinen murdardır. Zira öldükten sonra kesilen hayvanın vücuttaki kanı tazyikle tahliye edilmediğinden ete sinmektedir. Bu da beraberinde bazı hastalıkları tetiklediği uzmanlar tarafından dile getirilmiştir.
• Alkol kullanılmaması. Katiyetle haram kılınan alkolün; bazı çocuk şuruplarına, içeceklere ve çikolatalara dâhil edildiği bilinmektedir.
• İnsan vücudundan herhangi bir şey alınmaması. Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip Çin’de, berberlerde, erkeklerin kesilen saçının toplanıp satıldığı sonra da unların elastiki hüviyete bürünmesine katkı sağladığı (sistein) araştırmalar neticesinde tescillenmiştir.
• Domuzdan hiçbir şekilde istifade edilmemesi. Dinimizce yasaklanan bu hayvanın, hiç zayi edilmeden! 185 parçasından (her şeyiyle) yararlanıldığı Hollandalı Araştırmacı Christien Meindertsma tarafından etraflıca incelenmiştir. (https://www.youtube.com/watch?v=BRETz2F-heQ)

Hak dinin mensupları olan biz Müslümanlar, “her şey zıddıyla kaimdir” kaidesinden hareketle zina yerine nikâh, faize karşı ticaret, haram lokma/yiyecek yerine helali aramak gb. sosyal hayatın her alanında temiz ve helali aramak ve tercih etmekle mükellefiz. Her anımızla imtihana tabi tutulduğumuz şu fani dünyada, kolay ve haramın yerine zor ve helali kovalayarak Hz. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmalıyız.

“Helal de bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında da (bir takım) şüpheli şeyler vardır ki çok kimseler onları bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden sakınırsa ırzını da, dinini de kurtarmış olur. Her kim de şüpheli şeylere dalarsa, koru etrafında (hayvanlarını) otlatan bir çoban gibi, çok geçmeden içeriye dalabilir. Haberiniz olsun ki, her kralın bir korusu olur. Bilmiş olun ki, Allah'ın yeryüzündeki korusu, haram kıldığı şeylerdir…” (Buhârî: Kitâbü’I-Îmân) Hz. Peygamber’in (sav) de ifade ettiği üzere, helal; ayet ve hadislerde belirtilmiştir. Bizlere düşen ise helal çerçevesi dâhilinde hayatımızı sürdürmektir.