Ekrem Özdemir

Ekrem Özdemir

Sevgili Okuyucu

Sevgili Okuyucu

 

Bu hafta size Ahmet Paşa’yı (Ekmekçi zade) tanıtacağım

 

Ahmet Paşa, On altıncı asrın ikinci yarısında yaşamış İmparatorluğa yıllarca Baş defterdarlık etmiş, dönemin İstanbul’unun servet ve ihtişam sahibi, cömertliği ile ün salmış bir veziridir.

 

Aslen Edirnelidir. Edirne’nin ayanlarından zengin bir sipahinin oğludur. Çocukluğu ve özellikle gençliği halkı zevk ve sefa ehli olarak tanınan Edirne’nin işret alemlerinde geçmiştir. Tarihçi Naima, Ekmekçi zade Ahmet Paşa’nın gençliği dönemine ait garip bir rivayet nakleder.

 

Şöyle ki: “Ahmet Paşa, Edirneli bir sipahi iken kendi akranları arasında meşhur olup, bu dünyada bir eli yağda bir eli balda idi. Kendi gibi sipahi ve kadeh arkadaşları Zübde Bey, Baki Paşa, Mirim Çelebi ve Sinanbeyzade Mustafa Bey ve emsali kişilerle her gün işret aleminde zevk ü sefa ederlerdi. Bir işret aleminde Meclisin sahibi Ahmet Paşa idi. Ahmet Paşa’nın işret meclisini sahibi olduğu bir zamanda Mevlevi kıyafetli üstü başı harap bir vaziyette olan bir derviş meyhaneye girip mezesiz büyükçe bir kadehi önüne koyup içerken, Ekmekçi zade Ahmet Paşa, bu dervişe her defasında bir tabak meze ve içkisinin ücretini de ödemeyi ihmal etmezdi.

 

Başka bir işret aleminde Ahmet Paşa, bu dervişi masasına davet ettiği halde, derviş efendi “kimse ile karışıp görüşmem olmaz diye bu daveti geri çevirerek masaya gelmedi. Birkaç gün buralardayız, yarın Edirne’den gideceğim, sizinle sohbet ettik, ikramlarınızı yedik, her biriniz bir murat talep edin Allah’ın kapısı herkese açıktır, istediğinize vasıl olursunuz dedikten sonra,

 

Ahmet Paşa, “Ne isteyelim dervişim dedi.” İlk önce Zübde Bey, Edirne’nin Kethüdalığını istedi, Aynı Şekilde Mirim Çelebi de Kethüdalığı [günümüzün içişleri bakanlığı’na denk gelen makama verilen isim] istedi; Sinanbeyzade Mustafa Bey, Edirne’nin vergi toplama ağalığını istedi, Baki Paşa, ben Yeniçeri adamım derviş efendi dua eyle ki Haktaâla bana kırk bin altın versin dedi. Derviş istediğinize nail olasınız dua etti ve Ahmet Paşa’ya dönerek:

 

“Sen dileğini yüksek tut, bunlar gibi alçak olma” dedi.

 

Ahmet Paşa, “Sultanım, her ne layık görür isen onun için dua et” dedi.

 

Derviş: “Yok sen talep etmeğe muhtaçsın” dedi. Ahmet Paşa, bir şey söylemekten imtina edip başını öne eğdi. Derviş Ahmet Paşa’nın başını kaldırarak “Umur-ı Devlet-i Osmaniye’nin hal ve akdini sana verdiler ve ismin tuğrayı sultaniye mutabık ola” dediği esnada meclis ehli gülüşerek gördün mü “seni padişah eyledi” diyerek dalga geçtiler.

 

Derviş, “bizi bu hizmet için gönderdiler, sizi Allaha ısmarladık” dedi ve kalkıp yürüdü, Ahmet Paşa arkasında yetişerek birkaç akçe vermek istediyse de derviş almadı ve “konağımızda yiyeceğimiz vardır” dedi ve çekip gitti.

 

Ekmekçi zade. Miladi 1596 senesinde İbrahim Paşa’nın sadareti zamanında İmparatorluğun Baş defterdarı oldu. İbrahim Paşa’nın 1598 senesindeki Macaristan askerî harekâtında fevkalade gayret ve himmet göstererek sadrazamın güvenini kazanmağa muvaffak olmuştur.

 

1605 senesinde Kuyucu Murat Paşa sadrazam olunca defterdar paşanın hayatı büyük tehlikeye girdi. Zira Murat Paşa Ekmekçi zade Ahmet Paşa’dan hayatına kastetmeye varıncaya kadar nefret ederdi. Sebebi ise Kuyucu Murat Paşa, Diyarbakır beylerbeyi iken çalıp çırpmayı bilmediğinden geliri giderine yetişmediği için büyük sıkıntı çeker ve aldığı borç paralarla geçinebilirdi.

 

Sadrazam İbrahim Paşa, Murat Paşa’nın bu vaziyetini bildiği için zaman zaman kendisine cep harçlığı gönderirdi. Ekmekçi zade Ahmet Paşa’ya da

 

-“Murat Paşa fakirdir, arada sırada gözet” diye tenbih ederdi. Fakat Ekmekçi zade Murat Paşa gibi bir ayağı çukurda olan bir vezirden hiçbir fayda ummadığı için Sadrazamın bu tavsiyelerine kulak asmazdı. Hatta bir seferinde Sadrazamın bir emri ile kendisine para alınmak üzere müracaat edildiğinde Murat Paşa’nın adamına;

 

-“Sizin paşanızdan dünya bezdi, paşalık züğürt adam karı değildir. Her müflis beylerbeyini hazineden gözetmeye kalksak hazinenin hali nice olur” diye azarlamıştı. Bu sözler de Murat Paşa’nın kulağına gittiğinden çok sinirlenerek Ekmekçi zadeye kini bir kat daha artmıştı.

 

Kuyucu Murat Paşa, Sadrazam ve İran seferine Serdar olunca Ekmekçi zade baş telaşına düşerek çeşitli hediyeler alarak Murat Paşa’yı ziyarete gitti. Fakat Murat Paşa kendisine yapılan bu hakareti unutmadığı için

 

-“Benimle elbette sefere katılırsın” diye Ekmekçi zadeye emretti. Ekmekçi zade için Murat Paşa ile sefere gitmek göz göre göre ölüme gitmek demekti. Yolda ufak bir bahane ile bu iş bir serdar için işten bile değildi.

 

Ekmekçi zade padişahın merhametine ve himmetine nail olmak ve seferden kurtulmak için çeşitli hediyeler göndererek padişahın lütfuna sığındı. Sadrazam Murat Paşa ise padişahın muhalefeti karşısında niyetini açıkça belirterek: çocuk padişaha:

 

-“Evkafı ve beytülmali harap eden bu Ekmekçi zade defterdarın idamı lazımdır.” Dedi. Sultan Ahmet’de

 

-“Var öldür, malını da hazineye kaydet” diye izin verdi. Ekmekçi zade için can korkusu başlamıştı.

 

İran seferi için ordu Üsküdar’a geçmişti. Ekmekçi zade seferden af emrini henüz alamadığı için her gün Üsküdar’a geçiyor, ordugahta sadrazamın yeni emirlerini alıyor ve bazı konularda sadrazama bilgiler veriyordu. Hatta Murat Paşa’yı oyalamak için Üsküdar ordugahına kendisine ait üç çadır bile kurdurmuştu. Padişahtan idam iznini alan Murat Paşa ise ordugahta cellatları dahi hazır etmişti. Ekmekçi zade Ahmet Paşa’nın sefere katılmak üzere ordugaha gelmesini bekliyordu.

 

Bir gün Defterdar Ahmet Paşa, mutat olduğu üzere Üsküdar ordugahına geliyordu. İskeleye yaklaştıkları bir sırada acele olarak kendilerine yetişen bir kayıkçı Ahmet Paşa’nın kayığına yanaşarak mühürlü bir pusulayı kendisine verdi. Paşa ilgili tezkereyi okur okumaz hemen acele olarak gersin geriye İstanbul’a döndü ve diğer kayıklar ise Üsküdar’a geçti. Padişahın ayağına kapanarak.

 

-“Amana Padişahım, Ahmet kulunu bunun elinden kurtar, Defterdar Baki Paşa, benim yerime gitsin, çadırlarım hazır, bütün sefer mühimmatım kendisinin olsun.” Diye yalvardı.

 

Üsküdar iskelesinde de Murat Paşa’nın adamları defterdar kayığını gözetliyorlar ve Ahmet Paşa’yı bekliyorlardı. Fakat Murat Paşa avını hiç ummadığı bir şekilde ve zamanda elinden kaçırmıştı. Bu olayın üzerinden iki üç gün geçmişti ki Murat Paşa padişahın huzuruna çıkmıştı.

 

Padişah, Murat Paşa’ya “Hoş geldin baba lalam, senden bir niyazım vardır, Ahmet Paşa’yı bana bağışla, yarın sana varsın elini öpsün, Ahmet Paşa İstanbul’da kalsın Baki Paşa’da seninle gitsin” dedi. Kuyucu Murat Paşa’ya ise

 

-“Emir Padişahımın“ demek düştü.

 

Ekmekçi zade kellesini kurtarmıştı. Padişaha sunulan üç bin altın sayesinde. Nihayet 1613 senesinde Nasuh Paşa’nın sadareti zamanında Ekmekçi zade Ahmet Paşa, Baş defterdarlık vazifesinden azledildi. Sebebi ise Nasuh Paşa’nın Ekmekçi zadeyi kendisine rakip görmesi idi. Nasuh Paşa Ahmet Paşa’nın adamlarından biri idi ve paşanın birçok sırlarına ve mahremine paşanın adamlarından Kızılbaş Hasan’ı

 

elde ederek vakıf olmuştu. Ekmekçi zade bunu fark ederek Hasan’ı zehirletti. Sadrazam Nasuh Paşa Ekmekçi zade hakkında birtakım şikâyetçiler tedarik ederek onun Karaman valiliği göreviyle İstanbul’dan uzaklaştırılmasını sağladı. Bir hafta sonra da memuriyeti sadrazamın müracaatıyla padişah tarafından Haleb’e değiştirildi.

 

Nasuh Paşa’nın idam edilmesini müteakip Ekmekçi zade İstanbul’a gelmenin yollarını aradı ve bu arada da kesenin ağzını açtı. 1616 senesinde Gürcü Mehmet Paşa’nın sadaret kaymakamlığı görevinden azledilmesi üzerine Ekmekçi zadenin kesenin ağzını açması işe yaradı ve Halep’teki memuriyetinden alınarak İstanbul’a sadaret kaymakamı olarak getirildi.

 

Bu dönemde Sadrazam bulunan Öküz Mehmet Paşa’nın Şark seferinde başarısız olması ve azledilmesi üzerine Padişah Sultan Birinci Ahmet, Şeyhülislam Esat Efendiyi huzura çağırarak Veziriazamlık ve Serdarlık görevini bir vezire vermek muradımdır, kime vereyim diye sual edince. Şeyhülislam Esat Efendi de Ekmekçi zade Ahmet Paşa, zaten sadaret kaymakamı ona verilmez mi? Diye soruyla cevap vermesi üzerine padişah “Gerçi kaymakamdır, lakin bazen yalan söylediğini öğrendim, yalancı bir adam vezarete layık değildir” cevabını verdi.

 

Bunun üzerine Sadrazamlık ve Serdarlık Halil Paşa’ya verildi ve sadaret mührü kendisine teslim edildi. Yeni sadrazam da Ekmekçi zadeyi makamı için en tehlikeli rakip olarak gördü, onun şöhret ve nüfuzunu sarsmak için elinden geleni yaptı. Ekmekçi zadenin adamlarından birini vaktiyle kendi adamlarından birinin katili olmakla suçlayarak idam ettirdi. Ekmekçi zadeden her kim rüşvet dava ederse hemen padişaha arz ederek rüşvetin geri alınmasının emrini aldı. Hatta Ekmekçi zade Ahmet Paşa’yı sadaret kaymakamlığından azlettirerek, şarka sefer düzenlediği sırada sadaret kaymakamlığına Sofu Mehmet Paşa’yı getirtti.

 

Bu durum Ekmekçi zade Ahmet Paşa’yı ziyadesiyle üzdü ve yata düştü ve bir daha da kalkamadı. Öleceğini hissettiği zaman da İstanbul defterdarı Yahnikapan Abdülkerim Efendiyi çağırtarak bütün hazinesini teslim etti. Bu hazineden Özi kalesinin yapılmasını vasiyet etti. Şeyhülislamı ailesine ve vasi ve vakfına nazır tayin etti. Vefat tarihi 1618 senesidir. Cenaze namazı Beyazıt Camii’nde Aziz Mahmut Hüdai Efendi tarafından kıldırıldı, sağlığı esnasında İstanbul Vefa’daki medresesi civarına yaptırmış olduğu türbesine gömüldü.

 

Öldükten sonra hazineye teslim etmiş olduğu varlığın dışında evinde de büyük miktarda bir servet çıktı ve hazineye o da irat kaydedildi. Hazinesini teslim ettiği Abdülkerim Paşa daha sonra İmparatorluğun Baş defterdarı oldu. Fakat bu vaziyet bazı kalem erbabı tarafından şu şekilde hicve de konu olmuştu.

 

“Ekmekçi zade dünyayı ekmeğe muhtaç etmişti

 

Ardından devletin alameti yahni kapan oldu”

Bu yazı toplam 7024 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Özdemir Arşivi