Yaratıcılığın sessiz sabotajı: Uzman Psikolog uyardı! Atalet, aslında pasif agresyon mu?

Yaratıcılığın sessiz sabotajı: Uzman Psikolog uyardı! Atalet, aslında pasif agresyon mu?

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, yaratıcı zihnin doğası gereği özgürlükten beslendiğini ancak üretimin bir zorunluluğa dönüştüğünde, atalet ve eylemsizlik halinin ortaya çıktığını belirtti.

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, yaratıcı potansiyelin önündeki en sinsi engellerden biri olan "Yaratıcı Zihinde Mecburiyetlerin Doğurduğu Pasif Agresyon" konusuna ışık tutarak, atalet ve eylemsizlik hallerinin ardındaki psikolojik dinamikleri ortaya koydu.

ZORUNLULUK BASKISI VE SESSİZ DİRENÇ

Kanizi'nin vurguladığı gibi, yaratıcı zihin özgürlükle beslenir. Ancak üretim bir ihtiyaçtan ziyade bir zorunluluğa dönüştüğünde, zihnin “yapmalısın” baskısı içsel motivasyonu ezer. Bu durum, üretim arzusunun yerini sessiz bir dirence bırakmasına neden olur.

Psikolog Kanizi, bu direncin çoğunlukla fark edilmediğini ve eylemsizlik gibi göründüğünü belirtiyor. Ancak temelde bunun, kendi potansiyeline karşı geliştirilmiş bir tür pasif agresyon olduğunu söylüyor. Bazen bir şeyi yapmayarak kendini cezalandırma mekanizması devreye girer; başaramamak veya kontrol edemediği bir alanı sessizce sabote etme yoluna dönüşür.

Önemli Bilgi: Kanizi’ye göre atalet, çoğu zaman tembellik değil; zorunlulukların içselleştirilememesinin sonucudur. Zihin, “istemiyorum” diyemediğinde, kendini **“yapamıyorum”**a sığınmış bulur. Eylemsizlik, bastırılmış bir öfkenin sessiz bir formudur.

ÖZGÜRLÜKLE TEMAS: MECBURİYETTEN İSTEYE GEÇİŞ

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, yaratıcı potansiyeli serbest bırakmanın yolunun, "mecburiyetin" değil, "isteğin" içinden üretmeyi öğrenmekten geçtiğini ifade ediyor. Yaratıcılığın özgürlükle temas ettiğini ve özgürlüğün, ancak “yapmak zorunda olmadığını” fark eden zihinlerde filizlendiğini belirtiyor.

Terapilerde verilen etkinlikler ve ödevlerin kimi zaman iç disiplini desteklediğini, kimi zaman ise "yapmama" haliyle danışanın direncini gösterdiğini ekliyor.

DİRENCİN PERDE ARKASI: KORKU VE MÜKEMMELİYETÇİLİK

Dirençle yüzleşmenin kolay olmadığını belirten Kanizi, bunun sadece bir davranış biçimi değil, kendimizde görmekten kaçındığımız yönlerin sessiz ifadesi olduğunun altını çiziyor. Direnç, genellikle mükemmeliyetçilik veya derinlerde saklı olan beceriksizlik korkusu ile yüzleşmek anlamına geliyor.

Hiç yapmamak mı?” yoksa “Yapamadım demek mi?” ikilemini sorgulayan Kanizi, asıl hafifliğin “Yapmadım” diyebilmekte saklı olabileceğini ifade ediyor. “Uğraşmadım, bıraktım” demenin, “denedim ama olmadı” demekten daha kolay olduğunu, çünkü ilkinin sorumluluğu reddederken, ikincisinin kabullenmeyi gerektirdiğini belirtiyor.

Mükemmeliyetçi zihin, “yapamamak” düşüncesine kolay tahammül edemez. Kanizi, bazen adımı atmamaktaki asıl nedenin, korkudan ziyade kontrolü kaybetme endişesi olduğunu söylüyor. Tüm ihtimalleri tüketme, bahane üretme ve plan yapma döngüsü içinde o adımın hiçbir zaman atılamadığını ekliyor.

PASİF AGRESYONUN FORMÜLÜ

Bu eylemsizlik halinin zamanla pasif bir agresyona dönüştüğünü belirten Kanizi, bu durumun içinde öfke, korku, utanç ve koruma içgüdüsünün birbirine karıştığını ifade ediyor. Kimi zaman asilik, inatçılık ya da ilgisizlik gibi görünen bu halin, aslında zihnin “hazır değilim” deme biçimi olduğunu vurguluyor.

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, bu durumun özünü şu sözlerle özetliyor:

Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi: "Direncin altındaki asıl mesele; yetersizlik korkusu ile kontrol ihtiyacının çatışmasıdır. Kendini korumak isterken, büyüme fırsatını erteleriz. Ve o ertelemenin içinde, bir tür içsel isyan yankılanır."

Bu derin psikolojik analiz, yaratıcılık ve zorunluluk ilişkisini yeniden düşünmeye davet ediyor.

 Muhabir
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.