Çocuklarımız Arasında Adaleti Gözetme

Dini, milli, kültürel ve sosyal hassasiyetler noktasında sosyal çözülmeden yakındığımız ve bunun çarelerini aradığımız şu günlerde, çözülmeye giden yolun kilometre taşlarından biri de tıpkı Cahiliye döneminde olduğu gibi ebeveynlerin çocuklara eşit davranmamasıdır.

Kız çocuklarına değer vermeme, küçük erkek çocuklarına ayrıcalık tanıma, miras ve mal taksimatında hak ve hukuku gözetmeme gibi durumlar bu bahis altında değerlendirilebilir.

Çocuklarımıza adaletli davranmak farzdır. Zira adalet gözetilmediği takdirde Allah’ın koyduğu düzen bozulur, beraberinde de bazı zararlı ve tehlikeli durumlar baş gösterir. Kardeşler arasında kin ve nefretin oluşması, kıskançlık hastalığı, içine kapanma (sosyalleşmeme), istikrarsız hayat sürdürme gibi olumsuz durumlarla karşılaşabiliriz.

Bir ana-baba, tabii olarak elbette çocuklarından birine fazla muhabbet gösterebilir, hatta bu dışarıdan da sezilebilir. Nitekim tek düze davranmak çok zordur. Ancak bu durumun diğer çocuklar arasında huzursuzluğa sebebiyet vermemesi adına telafi yolları aranmalıdır. Bu bağlamda, ebeveyn, sevgisinin eşit olduğunu ihsas için diğer çocuklarına sevgisini adeta yüksek sesle haykırmalı, davranışlarıyla, hediyelerle gönlünü almalı ve de (onlardan olan) torunlarını gözetmelidir.

Çocuklarımızla ilişkilerimizi adalet üzerine kurarken şu hassasiyetleri göz önünde bulundurmamız gerekir: Allah, her bireyi farklı yaratmıştır ki, kimi sessiz, donuk, aşırı duygusalken; kimi de sıcak kanlı, baskın karakterli, sempatiktir. Dolayısıyla yukarıdaki saydığımız vasıfları taşıyanlar, ana-babalarıyla ilişkilerinin tek düze olamayacağı muhtemeldir. Şu hâlde, çocuk yetiştirirken onların karakteristik özelliklerine göre pozisyon almak adaletin gereğidir.

Adalet kavramının her zaman eşit bölüştürme anlamına gelmediğini de burada ifade etmek gerekir. Dolayısıyla gelişme çağında bulunan, zekâ ve fiziksel anlamda akranlarının gerisinden gelen ya da maddi durumu zayıf (işsiz) olan evladımıza pozitif ayrıcalık tanımak adaletin gereğidir. Ancak bu vb. durumlarda ince bir strateji belirlenerek diğer çocuklarımıza karşı mantıklı izahatlarla dengeleri gözetebiliriz.

Dünya ahiret göz aydınlığı çocuklarımız arasında adaleti tesis eylediğimizde, aile bağlarının güçleneceğini, özgüveni yüksek, topluma/çevreye faydalı, sorumlu, karşılaştığı problemlerde yapıcı rol üstlenen, başkasının haklarına saygı duyan, kendisi ve çevresiyle barışık sosyal bireylerin yetişeceğini unutmayalım.

Yavrularımızın her birinin farklı karakterleri ve meziyetleri olabilir; kimi okumuştur, kimi iyi bir sanatkardır, kimi de iyi bir annedir. Ne var ki, bizler, bu meziyetleri eşimize dostumuza anlattığımızda, onların gururlu-kibirli hüviyetlere bürünmesine, nazara gelmesine veyahut da kendi aralarında içten içe hazımsızlığına teşne olabiliriz. O bakımdan her türlü ihtimalleri göz önünde bulundurarak terazinin kefelerini denk tutmaya özen göstermeliyiz.

Adaleti Sağlama Yolları

Çocuklarına karşı adaleti sağlamaya çalışan ana-baba aşağıdaki unsurlara dikkat etmelidir:

  • Ebeveyn, evlatları arasında eşit davranmanın farz olduğunu vicdanının merkezine yerleştirebilir,
  • Talepleri kabul görür veya görmez, çocukların; ihtiyaçlarını dillendirmeleri, meramlarını ifade etmeleri, düşüncelerini özgürce söyleme ortamı oluşturulabilir,
  • Çocuğun hayatına yönelik mühim kararlar beraber alınabilir,
  • Hayat tecrübesi kazanma adına başarı ya da (telafi edilebilecek) başarısızlığı tatma fırsatı sunulabilir,
  • Affetme, bağışlama kapısını açık tutarak çocuklar arasındaki olumsuz durumlarda yapıcı ve barışçıl yöntemlerle krizi aşma ortamı hazırlanabilir,
  • Çocuklar arasındaki kavgada sakinliği koruma ve gösterilen tepkiler serin kanlılıkla aşılabilir,
  • Kaos ortamında, diyalog ve anlayışla problemleri çözme eğiliminde bulunarak yapıcı rol alınabilir,
  • İlişkilerde yapıcı ve olumlu bir misyon üstlenilebilir…

Yer yüzünü nizam intizam üzerine kuran Hz. Allah, “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.” (Nahl, 14/90) adil olma buyruğuyla düzenin devamını arzulamaktadır. Şu hâlde adaletin tecellisini gören bir fert, yaşadığı her vakit düzene, kanuna, hak ve hukuka içten saygı duyar. Zira eşit davranılarak hak ve hukukunun gözetildiğini hisseden çocuk, manevi şahsına gösterilen saygı nedeniyle üzerine sorumluluk düştüğünü idrak eder. Aksini düşündüğümüzde, yani adaletsiz ortamda hayatını sürdürmeye mecbur kalan kimse ise Hz. Allah’ın koyduğu kanunlarını çiğnemeye fırsat kollayabilir. Kısaca adalet, Allah’ın koyduğu düzenin devamına katkı sağlamaktır.

Buraya kadar adaleti sağlamanın ehemmiyeti üzerinde duruldu. Şimdi de adaletsizliği ele almaya çalışacağız.

Çocuklarımızın büyüme çağında, aralarında gözle görülür ayrıcalıklı tutum ve davranış sergilememiz, telafisi mümkün olmayan yaraları, ağır travmaları vb. olumsuz durumları beraberinde getirebilir. Nitekim bu ve benzeri hadiseleri etrafımızda üzülerek görmekteyiz. Daha açık ifadeyle, (toplumda “kötü yol” diye tabir edilen) fuhuş, eşcinsellik (LGBT), kendini karşı cins gibi görme, gamsız davranma, hayata küsme, yanlış veya zoraki yönlendirme sonucu kabiliyeti dışında eğitim görmeye zorlamanın sonucunda istikbal vaat eden çocuklarımızın heder olduğuna tanıklık etmekteyiz.

Daha açık ifadeyle, aile ortamında kardeşler arasında adaletsizliğe maruz kalan çocuğun başarısız, mutsuz, kendi öz benliğini tanımayan, intikam hislerine kapılan, haset, gurur, kibir gibi kalbi hastalıklara yakalanan, hırçın, kendini değersiz hisseden, ana-babaya asi davranan, zararlı ve kötü alışkanlıklar edinen, içine kapanık bir hayatı ilke edinmesi muhtemeldir.

Toplumca yanlışa düşerek adaleti sağlayamadığımız hususlardan biri de okuma istidadı bulunmayan çocuklarımızı, şahsi egomuz uğruna, kerhen ve cebren yüksek tahsile yönlendirerek sevgimizi onun tahsiline endekslemektir. Oysa yavrumuz, okumaya değil de sanata/mesleğe meyillidir.

Bir ömür boyu vicdan azabı çekmeme, Allah indinde mesul olmama, yavrularımıza güzel bir gelecek hazırlama adına, hak ve hukuku gözeten ebeveynler arasında yerimizi alma gayreti gütmeliyiz. Aksi takdirde, imtihan için gönderildiğimiz dünyada, evlat ayırdımı, ahiretimize mal olabilir.

Netice itibariyle, önümüzde Hz. Yakub’un; evlatlarını çok sevmesine rağmen Hz. Yusuf’a gözle görülür sevgi ve muhabbet beslemesi, kardeşler arasında kıskançlığa yol açmış, akabinde de Hz. Yusuf’a tuzak kurup kötülük yapmayla sonlanan hadisenin cereyanı bizlere ibrettir. Bu Kur’ânî öğüde kulak verdiğimizde, aile içi huzurumuzun daha da farklı yolda seyredeceğini unutmayarak sevgi izharında, erkek-kız/büyük-küçük ayrımı yapmadan mal bölüştürmede, hibe ve hediyelerde adaleti gözetelim.

Bu yazı toplam 11777 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Polat Arşivi

İlgi Alanımız

30 Ekim 2025 Perşembe 09:44

Seferden Sorumluyuz

23 Ekim 2025 Perşembe 10:37

Unutmak

16 Ekim 2025 Perşembe 11:04

Kur’an’ı Anlama XVI. Cüz

25 Eylül 2025 Perşembe 10:04

İtidal ve Denge

17 Eylül 2025 Çarşamba 10:47

Mürüvvet III

04 Eylül 2025 Perşembe 09:43

Mürüvvet II

28 Ağustos 2025 Perşembe 10:21

Mürüvvet

20 Ağustos 2025 Çarşamba 12:01

Ömer Ziya BELVİRANLI

14 Ağustos 2025 Perşembe 10:51

Sorgulama

25 Temmuz 2025 Cuma 10:12