Ahmet Polat
ÇOCUKLARDA MAHREMİYET EĞİTİMİ
Cinsel istismarların gün geçtikçe arttığı ülkemizde çocuklarımıza mahremiyet bilincini kazandırmak, hiç şüphesiz toplumun tüm katmanlarının ana gündem maddesinde yer alması gerekir. Bu bakımdan toplumu meydana getiren ailelerin bilinçlendirilmesi, farkındalık oluşturulması ve üzerimizdeki tebliğ sorumluluğunu yerine getirme gayesiyle birkaç hafta bu konuya değineceğiz.
Müslüman ülkeler coğrafyasında, özellikle ülkemizde İslâm; sanki sadece ibadetler ve ahiretten bahseden bir dinmiş gibi algılanır. Oysa dinimizin doğumdan ölüme, dünya ve ahirete müteallik, istisnasız her konuda mutlaka söyleyecek sözü vardır. Bunlardan biri de hidânedir. Hidâne, Arapça kökenli bir kavram olup lügatte “bir şeyi yanına almak, çocuğu kucağına almak ve beslemek” manasındadır. Fıkıh teriminde ise, kendi işlerini göremeyecek çocuğun menfaatini gerektiren konularda velisi tarafından yetiştirilmesidir.
Anne ve çocuk eğitimi (hidâne) ile ilgili hükümler, Resûl-i Ekrem (s.a.s.) ve Sahabe’yle birlikte teşekkül etmiş, klasik fıkıh kitaplarında etraflıca işlenerek muhtevası geliştirilmiştir. Bugün kendimize rol-model gördüğümüz Batı’da ise yüz yıl öncesine kadar önemli bir şeyler yazılmadığı ve söylenmediği görülmüştür.
Hatırlanacağı üzere çocuklarımızın İslâmî usullere göre yetiştirilmesi hakkında daha önce dört yazı yazmıştık. Ancak bu bahisle ilişkili olmakla beraber, müstakil ele alınması gereken bir konu vardır ki, bu da mahremiyet eğitiminin yavrularımıza nasıl aşılanması gerektiğidir. Kaleme aldığımız -alacağımız- yazıların konusu hidâne kapsamındadır.
Her bir toplumun kendi örf ve ananelerine, inanç ve kültürlerine göre sabiteleri, kıstasları bulunduğu gibi biz Müslümanların da, hiç şüphesiz her alanda belirli kıstasları mevcuttur. Dolayısıyla burada mahremiyetle alakalı verilen bilgiler; Yüce İslâm ve örfümüzün arzuladığı biçimde ele alınacağını belirtmek isteriz.
Son dönemlerde sosyal medya ve teknolojinin baş döndürücü nitelikte gelişmesiyle aile içerisinde, akrabalar arasında, okulda, kreşlerde vd. mekânlarda hiç kimsenin arzulamadığı hatta düşünmek dahi istemediği cinsel istismar haberleri ile karşı karşıya kalındığına üzülerek tanıklık etmekteyiz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verileri baz alındığında, ülkemizde çocuk istismarıyla ilgili endişe verici rakamlara ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Dünya çapında 60 ülkenin yer aldığı çocuk istismarı sıralamasında Türkiye, listenin 18. sırasında yer alıyor. Bu tablo, tevhit dinini benimseyen ve dini hassasiyetleri gözeten toplumumuza yakışmamaktadır. O halde problemin çözümüne yönelik tedbirlerin alınması için kolları sıvamalıyız. Hatırlanmasının bile hoş olmadığı bu durum karşısında milletçe topyekûn seferberlik ilan etmeliyiz.
Çocuklarımız; bir âlimin ifade ettiği üzere “işlenmemiş cevherdir.” Onlara yeri ve zamanına göre lüzumlu bilgileri öğretmek, anne-babanın manevi sorumluluğundadır. Bu bakımdan anne; kızına, baba ise oğluna 7-8 yaşlarından itibaren seviyesine göre belli başlı bilgileri öğretmesi lüzumludur. Bu itibarla, dinimizde ahlâk, okullarda ise değerler eğitimi adı altında ele alınması gereken bahisler, mahremiyet eğitimi açısından mihenk taşları mesabesinde olup aşağıda küçük başlıklar halinde işleyeceğiz.
Mutlu Aile Tablosu: Aile; faydalı (sâlih) evlat yetiştirilmesi, neslin devamı, dünya-ahiret birlikteliği ve cemiyetin huzur içerisinde hayat sürdürmesi bakımından dinimizce büyük öneme haizdir. Buradan hareketle, yavrularımıza mahremiyet eğitimi verilirken ebeveynlerin tek çatı altında “mutlu bir aile tablosu” çizmesi ilk şarttır. Aile huzuru yerinde olmayan anne-babanın çocuklarına sağlıklı mahremiyet eğitimi vermesi pek mümkün değildir.
Arkadaş Seçimi: Mahremiyet bilinci ile arkadaş seçimi arasında ilişki yokmuş gibi düşünülebilir. Fakat ikisi doğrudan bağlantılıdır. Örnek vermek gerekirse, kötü söz, galiz küfürler, hakaret, cinsellik vb. gibi hoş karşılanmayan konuları aile ortamında duymayan bir çocuğun çevre ve arkadaş ortamında duyma ihtimali pek yüksektir. Öyleyse çocuğumuz, mahremiyet gibi hassas meseleleri, kötü arkadaşlarının yanlış yönlendirmelerinden önce biz ebeveynlerin erken davranması ve yerinde müdahalesiyle bunun önüne geçilebilir. Böylece onların, zihinlerine olumlu yönde katkı sağlarız. Konu hakkında ön bilgi edinmeleri sebebiyle psikolojik travmaları önleyebiliriz.
Bu başlık altında dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus ise, teknolojinin gelişmesiyle paralel, internet ve sosyal medya gibi iletişim araçlarına kolay ulaşabilmenin getirdiği bir takım açmazlar vardır. Son zamanlarda yavrularımızın, ergenlik çağına erken ulaşmalarının arkasında da bu neden yatmaktadır. Binaenaleyh evlatlarımız ve arkadaşlarının tablet, telefon gibi internet bağlantıları bulunan cihazları her daim kontrol etmeliyiz, bunları nezaretimizin altında kullanmalarını sağlamalıyız.
Bedeninin Dokunulmazlığı: Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Veda Hutbesi, evrensel beyanname niteliğindedir. Bu hutbede insanın, can, mal, namus ve şerefinin dokunulmazlığına vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla engelli, engelsiz, çocuk ve yaşlı, kim olursa olsun her bir insanın vücudu dokunulmazdır, mükerremdir. İşte bu şuur, yavrularımızın körpe dimağlarında küçük yaşlardan itibaren yerleştirilmelidir. Buna binaen tuvalet alışkanlığı, çocuk bezleri değiştirilirken, banyo esnasında, elbiselerini değiştirirken vb. hususlarda vücutlarının “özel ve kendilerine mahsus” olduğunu uygulayarak anlatmalıyız. Böylece aile içerisinde, okulda ve oyunda herhangi bir istismara maruz kalmalarını da engelleriz. Maalesef istismar olaylarının gittikçe arttığı günümüzde,“beden dokunulmazlığının şuurunda olmak” değerli bir kazanımdır.
Ebeveyn Odasına Girme Usûlü: Bir kimse, Hz. Peygamber’in (s.a.s) evinin odasında bulunduğu küçük bir delikten içeriyi gözetler. Efendimiz bunu görünce şu ifadeyi kullanır: “Senin beni gözetlediğini bilmiş olsaydım, bununla gözünü oyardım. İzin istemek, evin içerisi görülmesin diye emredilmiştir.” (Müslim, Âdâb, 40-41) Bu hadisten hareketle, evlere ve mahrem odaları girerken nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusunda çıkarım yapabiliriz. ÇOCUKLARIMIZI NASIL YETİŞTİREBİLİRİZ 2 yazımızda değindiğimiz üzere, Nûr Suresi’nin 58 ve 59. ayetleri ebeveyn odasına girme âdâbını açıklamaktadır. Çocuğumuz 7-8 yaşlarına geldiğinde, yatak odasına girerken daha dikkatli olmasını ve kapı kapalıysa üç kere kapıya vurmasını tenbih etmeliyiz. Böylece küçük yaşlardan itibaren onlara hem görgü kurallarını öğretmiş oluruz, hem de ev içerisinde dahi sınırsız hürriyete kavuşamayacaklarını hissettiririz.
İnşallah önümüzdeki hafta da yine bu konu hakkında yazı kaleme alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.