Mehmet Bayrak

Mehmet Bayrak

İsrailler ve tarihçesi -4-

İsrailler ve tarihçesi -4-

Hazreti Musa’ya isyan etmeleri

Hazreti Musa onlara: “Ey kavmim! O halde Allah’ın size yazmış olduğu kutsal beldeye girin; ama sakın geri dönmeyin, aksi halde kaybedenlerden olursunuz!” (Maide/21) demişti de onlar: Dediler ki: "Ey Mûsâ! O (dediğin) topraklarda gayet güçlü, zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça, biz oraya asla giremeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, biz de gireriz." (Maide/22)

“Bunun üzerine, Allah’tan korkanlar arasında bulunan ve O’nun tarafından nimetlendirilen iki kişi şöyle dedi: “Onlara kapıdan girerek saldırın; çünkü bir kere kapıdan içeri girdiniz mi, onları kesinlikle yenersiniz. O halde inanan kimselerseniz, yalnız Allah’a güvenip dayanın!” (Maide/23)

“İsrail oğulları ise, “Ey Musa! Onlar orada bulundukları sürece, biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin ve ikiniz birlikte savaşın; biz burada oturup sizi (bekleyeceğiz) dediler. (Maide/24)

“Mûsa, "Ey Rabbim! Ben ancak kendime ve kardeşime söz geçirebilirim. Artık bizimle, o yoldan çıkmışların arasını ayır" dedi. (Maide/25)

Allah dedi ki: “O halde, o (kutsal) belde onlara kırk yıl süreyle yasaklanmıştır. Bu süre içinde onlar, yeryüzünde başıboş, şaşkın şaşkın dolaşıp duracaklardır. Artık sen de yoldan çıkmış bu toplum için üzülme!”(Maide/26)

Açıklama: Kutsal topraklar: 21. ayete göre, kutsal topraklara girmeleri istenen İsrail oğulları, orada yaşamakta olan zorba toplulukla savaşmayı göze alamayınca, 26 ncı âyette belirtildiği gibi, kırk yıl çölde dolaşmaya mahkûm oldular. Daha sonra gelen yeni nesil kutsal topraklara girmiştir. Kur’an’ın ifadesiyle “arz-ı mukaddes”, Tevrat’a göre ise “arz-ı mev’ûd (Mısır’dan çıkarken İsrail oğullarına Allah tarafından va’dedilen topraklar)” olarak tanımlanan bu toprakların sınırları tam olarak belirtilmemiştir. Hz. İbrahim’in ve ondan sonra gelen birçok peygamberin bu yörede yaşaması ve defnedilmesi yüzünden, bu bölge vahyin de iniş yeri olmuştur. Buraya “kutsal topraklar” denilmesinin sebebi budur.

Uzun süre Mısır’da yaşayan İsrail oğulları, Firavunların baskısı altında zayıf düşürülünce, onları oradan çıkarmakla görevlendirilen Hz. Musa, Allah’ın kendilerine yazdığı “arz-ı mukaddes” denilen Kudüs ve çevresine yerleştirmek istemişti. (Mâide/21). Ancak Sina çölüne geldiklerinde, Filistin’de Amâlika ve Ken’anlılar gibi iki güçlü topluluk bulunduğunu gördüler. Hz. Musa, bu toplulukların durumunu ve gücünü araştırıp, kendisine rapor sunmaları için, on iki kabileden birer temsilci (nakîb) görevlendirdi. Bölgenin sosyal, ekonomik ve askerî durumunu gizlice araştıran bu heyetten, Kalib ve Yuşa b. Nûn dışında on tanesi, bu güçlü topluluklarla savaşılamayacağı ve Mısır’a geri dönme görüşünü açıkladı. Hz. Musa, Allah’ın, kendilerine yardım sözü bulunduğunu ve bu savaşı kazanacaklarını söylediyse de, isyan ettiler ve çölde kırk yıl süreyle vatansız ve topraksız dolaşmaya mahkûm oldular. (Mâide/21-26)

İsrail oğullarının: , “Ey Musa! Onlar orada bulundukları sürece, biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Rabbin gidin ve ikiniz birlikte savaşın; biz burada oturup sizi (bekleyeceğiz) demelerine karşın, sahabe-i kirama baktığımızda şu farkı görüyoruz:

Sa’d bin Ebi Vekkas (ra) der ki: “Uhut savaşının kızıştığı bir anda Abdullah bin Cahş yanıma sokuldu ve bana: “Sen dua et, ben amin diyeyim; ben dua edeyim, sen amin de” dedi. Olur dedim. Ben şöyle dua ettim: “Allahım! Bana çok kuvvetli ve çetin kafirleri gönder. Onlarla kıyasıya çarpışayım, savaşayım. Sonunda hepsini öldüreyim ve gazi olarak geri döneyim” benim bu duama o bütün varlığıyla Amîn dedi. Sonra kendisi dua etmeye başladı: “Allahım! Bana zorlu ve çetin kafirleri gönder. Onlarla kıyasıya vuruşayım, cihadın hakkını verip gaziliği kazanayım. Onların hepsini öldüreyim. Sonra onlardan birisi de beni şehit etsin. Sonra benim dudaklarımı, burnumu ve kulaklarımı kessin. Ben kanlar içinde senin huzuruna geleyim. Sen bana “Abdullah, dudaklarını, burnunu ve kulaklarını ne yaptın?” diye sorduğunda, Allahım! Ben onlarla çok kusur işledim, yerinde kullanamadım. Senin huzuruna getirmeye utandım. Sevgili Peygamberinin de bulunduğu bir savaşta onları kurban vererek toza toprağa bulandım da öyle geldim” diyeyim” dedi. Gönlüm böyle bir duaya içten amin demeyi arzu etmiyordu. Fakat o istediği ve önceden de söz verdiğim için “Amin” dedim. Sonunda aynen istediği gibi şehit olarak bulundu ve Hz. Hamza ile beraber bir kabire defnedildi.

Bu yazı toplam 4579 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mehmet Bayrak Arşivi