Biz kimiz ve neyin peşindeyiz?

Biz kimiz ve neyin peşindeyiz?

Biz kimiz? Biz neyi sahipleniyor, neye sırtımızı dönüyoruz? Biz kimiz, bizim bir kimliğimiz var mı? Biz neyin inkârcısıyız? Bizim ne olduğumuz ve...

Biz kimiz? Biz neyi sahipleniyor, neye sırtımızı dönüyoruz? Biz kimiz, bizim bir kimliğimiz var mı? Biz neyin inkârcısıyız? Bizim ne olduğumuz ve neyi inkâr ederek var olduğumuz uzun zamandır zihinlerimizi işgal etmiyor. Karşımıza aldığımız ve mücadele ettiğimiz şeylerle, arkamıza alarak koruduğumuz, dolayısıyla uğruna canımızı öne sürdüğümüz, olmazsa olmazlarımızı söyleyebilir misiniz? Bu topraklarda yaşayan insanların 12.13.14 ve 15. yüzyıllara belirginleştirdiği itikada baktığımızda karşımızda bir blok olarak neyin karşısında olduğumuzu görebiliyoruz. Yani hakla batılı ayrıştırmış, hakkın yanında batıla karşı pürdikkat konuşlanmışız. Bu dönemde “işittik ve itaat ettik” dediğimiz ne varsa hepsini tebarüz ettirmiş bir Türk milleti duruyor karşımızda. Yani inkârcıların hüküm süremeyeceği, arındırılmış, sadece Allah’ın ve peygamberin sözünün geçtiği vatanlaşmış topraklardan söz etmiş oluyoruz. Bu toprakların bizim vatanımız olarak kalması düşmanlarımıza “Türkiye’de bizim hükmümüz geçmez. Çünkü Türkler vatanlarında Allah’ın ve peygamberin sözlerinin dışında bir söze kulak tıkamışlar.” cümlesini ikrar ettirmemizle mümkün olmuştur. Bugün düşmanlarımızın “ Türkiye’de şunları şunları yapamazsınız, Türkler bunları yapmamıza müsaade etmez.” dedikleri ne var? Düşmanlarımızın zihninde “Türkler ne der?” kaygısı kalmamışsa zaten bizim için her şey bitmiş demektir. Her türlü fikir ve fiilin bu topraklarda hüküm sürmesine, söz geçirmesine müsaade edilmesi üzerinde çokça düşünülmelidir. Kuran ve sünneti karakterinin dışına çıkarmış bir Türklük, düşmanının “Türkler ne der?” kaygısını çekmesine mani olmuştur. “Küreselleşen dünyada yeter ki ülkemize yatırım yapılsın.” sözü “bu topraklarda Kuranın ve sünnetin hükmü bitmiştir, Kuran ve sünnete bakarak ne insanımızı, ne de yurdumuzu biçimlendiriyoruz. İnsanımıza ve yurdumuza uluslararası anlayışlar hükmedecek.” demiş oluyoruz. Bunun sonucunda hak ile batılı ayrı tuttuğu için kendi farklarına sımsıkı tutunan bir milletin yeni bir itikada zorlanarak millet olmaktan çıkarıldığını görüyoruz. Varoluşunu Allah ve peygamberle olan irtibatı oranında anlamlandırdığı için bu toprakları kendine vatan kılıp, şahsiyet kazanmış Türklerin bugün neyi savunup, neye savaş açtığına veya böyle bir dertlerinin olup olmadığına bakmalıyız. “Sizin gerçek meseleleriniz şunlardır.” deyip de elimize tutuşturulan şeylerin hakikati unutmamız, dikkatimizi hakikatten uzaklaştırma amaçlı tuzaklar olduğunu görmeliyiz. Asra yemin olsun ki insanoğlu hüsrandadır. İman edenler, salih amel işleyenler, birbirlerine Hakk’ı ve sabrı tavsiye edenler hariç.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.