ZEKERİYA LÜY-TAHTA SAKAL
Keskin İlçesinin “Medrese” Köyü Polatyurdu’ndan Zekeriya Lüy. Sînâ çölünde savaşırken İngilizlere esir düşmüş. İngilizler, İngilizliğini...
Keskin İlçesinin “Medrese” Köyü Polatyurdu’ndan Zekeriya Lüy. Sînâ çölünde savaşırken İngilizlere esir düşmüş. İngilizler, İngilizliğini gösterip, Türk esirlerin gözlerine ilaç damlatmışlar. Zekeriya Lüy’ün alt göz kapaklarının içi, dışa dönük durumdaydı.
Bu kimse, yaşaran gözlerini sık sık siler, göz kapaklarının neden öyle olduğunu soran bizlere, “âh yavrum âh onu hiç sormayın der” sonra da olanları anlatırdı. “Âh yavrum âh!” Birinci cihan savaşında İngilizlere esir düştük. İngilizler bizi tel örgü içine koyup başımıza nöbetçi diktiler. İngiliz’in askeri çok ahlaksızdı. Ahlaksız derken, neyi kastettiğini söylemek istemez, “anlayın gayri” derdi. Niye esir düştük biliyor musunuz? Esir düşmekten başka çâremiz yoktu da ondan… çün ki askeri bit almış götürüyordu. Hemen her askerin ceketinin iç yüzü bit’le örülüydü; biti öldürecek olsak, ceket kızıl kan olurdu. Kan, bit’in değil, askerin kanıydı. Askeri ateşli hastalıklar sarmış, yiyecek, içecek yoktu. Eğer bulursa asker ot yerdi. Ot yerdi de çöl de ot ne arardı, çölde ot yoktu ki? “Kumanya, peksimet gibi şeylerin adını duyar, onları göremezdik. Katırlar, mekkâreler pisleyecek, o pisliğin içinde arpa bulacağız” diye beklerdik. Günlerce açlık, susuzluk çekerdik. Katırlar işerken asker avcını hemen katırın altına tutar, katırın sidiğini içerdi. Suyu rüyâmızda bile göremezdik. Tüfek var, mermi yoktu, düşmanın her şeyi vardı. Âh yavrum âh susuzluğu, açlığı bir bilseniz! Asker harp edecek hâlde değildi. Dizimizin dermanı, gözlerimizin feri yoktu. Esir olmaktan başka çâremiz de yoktu. Hey gidi günler hey… Gözlerimize ilaç damlatılırken, gözlerimizin tedâvi edileceğini sanıyorduk. Ne zaman ki, göz kapaklarımız bozuldu, o zaman anladık ki, İngilizler gözlerimizi bozmak için, gözlerimize ilaç dökmüşler. Gâvur; Müslüman’a acır mı? Zekeriya Lüy, bu sözlerinin arkasından, “Vatanın kıymetini bilin! Şimdiki askerlikte askerlik mi? Her şey var, bir kimse askere gidince 8 sene, 10 sene, 12 sene giderdi” der, gözleri buğulanırdı.***
Kaybettiğimiz Osmanlı topraklarını, nasıl kaybettiğimizi Zekeriya Lüy’den dinlediniz. O hâlde Zekeriya Lüy’ün anlattıklarına cânı gönülden kulak verip, Vatanın, Türkiye’nin kıymetini bilelim. Sokaklara dökülüp Vatanın değerlerini yakıp, yıkmayalım. 21 Mart 2005 Nevruz gününü bahâne edip Mersin’de Bayrağımızı yakmaya yeltenenlere ne demeli? O çocukları kimler öğretiyor?***
Zekeriya Lüy, 1309+584=1893 doğumlu olup, 10.5.1967 târihin de köyü’nde öldü. Zekeriya Lüy’ün sakalı çok sık olduğu için ona “TAHTA SAKAL” da derlerdi. Biz de o güzel hâtırayı, Tahta Sakalı yaşatmak istedik. Bir Tahta Sakal’ın sakalını düşünüyor, bir de günümüzde sakal bırakanların sakalına bakıyor, Tahta Sakal’ın, sakalına imreniyorum.***
1945 ve 1949 yılları arasında Dinimi, öğrenmek, Kur’ân-ı okumak için gittiğim Polatyurdu’nda tanıdığım, Lüy’ün ağzından duyup dinlediklerimi yazdım. Osmanlı İmparatorluğu’nun ne hâle geldiğini gördünüz mü? Bu konuda üzüntülerimi belirten iki satırlık şiirim aşağıda. “Üç kıt’ada nal sesleri ve Allâhü Ekber, Şimdi o yerleri, çan sesleri bekler…”{Keskinli Yetîmi}
Zekeriya Lüy ve tüm ölmüşlerimize Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Araştırdım ve gördüm ki ”I” adlı kitabımdan.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.