Volga Turu (Moskova- St. Petersburg) (3)
GEMİ YOLCULUĞUMUZ BAŞLIYOR Moskova limanından ayrılıyoruz. Geride bulunan liman binası Stalin döneminin mimarisinin örneklerindenmiş. Moskova’ya...
GEMİ YOLCULUĞUMUZ BAŞLIYOR
Moskova limanından ayrılıyoruz. Geride bulunan liman binası Stalin döneminin mimarisinin örneklerindenmiş.
Moskova’ya doyamadan ve birçok yeri göremeden gemimiz, motorlarını çalıştırıyor ve kaptan da, gemi yolculuğumuz için yol veriyor. Karayoluyla Moskova-St.Peterburg arası 660 Km. olan yolumuz, gemiyle 1802 Km. de sürecekti. Moskova – Ugliç 263 Km. Ugliç – Yaroslvl 209 Km. Yaroslavl – Goritsi 391 Km. Goritsi – Kiji 371 Km. Kiji – Mandrogi 277 Km. Mandrogi - St-Petersburg 287 Km. Moskova limanından 263 Km. sonraki durağımız Uğliç şehri. Yemek öncesi Türk grubuna Konferans salonunda yolculuğumuz ve su yolları üzerine brifing verildi. Şimdi Moskova nehri ile Volga’yı birleştiren kanalda seyrediyoruz. Bu da bize kanaldan yani bir başka açıdan Moskova’yı görmek fırsatı veriyor. Uzun bir gemi seyrimizden sonra sonunda Petersburg’a ulaşmayı hedefliyoruz. Bizim tek düşüncemiz, göreceğimiz güzel yerler ve gemide geçireceğimiz hoşça vakit. Şimdi yavaş yavaş Moskova kanalında ilerliyor ve güneşin alçalışı sırasında etrafa yaydığı değişen renkleri altında Moskova ve daha sonra da kanal boyunca sıralanmış banliyölerini seyrederek yol alıyoruz. Her yer ormanlık. Yemyeşil. Kanalın genişliği oldukça fazla. Hatta bunun insan eli ile yapıldığına insanın inanası gelmiyor. Biz Moskova’dan ayrılırken Moskova’ya doğru gelen tur teknelerini ve gemilerini görüyoruz.Nehir değil sanki! Deniz…
Bazen kanal boyunca hareket halinde olan yelkenli teknelere de rastlıyoruz. Uzunluğu 128 km, derinliği en az 5.5 metre olan kanal, zaman zaman daralıyor gibi olsa da yine de büyük tonajlı teknelerin yan yana rahatlıkla geçebileceği kadar geniş. Bu kanal Moskova’nın dünyaya açılan yüzü. Gerçekten son derece önemli. Tur sırasında nehirlerin birbirlerine kanallar ile bağlantılarını görünce bunun önemini daha da iyi anlayabiliyoruz. Kaptanın yemek öncesi hoş geldin kokteylinde buluşuyoruz. Gemideki Ülkeleri temsil eden rehberler, her ülkenin dilinden tercüme ediyorlar. Rus Halk Müziği Konseri’nde birbirinden yetenekli bayan ve erkek şarkıcıların söylediği şarkıları dinliyoruz.Kaptanın hoş geldin kokteyline grubumuz tam tekmil hazırdı!
Hanımlar her yerde ve zamanda poz vermeyi seviyorlar!
Hanımlar poz vermeyi seviyor da, biz onlardan geri mi kalacağız!
Yemek sonrası 21.30 sularında Moskova kanalı üzerindeki ilk seviye alçalışı seyretmek için, geminin önünde, fotoğraf makinesiyle hazır oldum. Saniye saniye çekim yaptım. www.facebook.com/alaattin.karaer adresinde görebilirsiniz. Fotoğraf yüklemeyi fazla bilmesem de, sonradan baktım olmuş. Baltık denizinden yola çıkarak nehir ve göllerden Karadeniz’e ve Hazar denizine kadar gemi ile ilerlemek mümkün. Nehirleri ve gölleri farklı rakımlardaki havuzlar şeklinde birbirlerinden ayırmışlar. Belli bir seviyedeki havuzdan diğer havuza geçileceği zaman bir geminin veya sığabileceği boyutta küçük bir havuzun su seviyesi değiştiriliyor. Biz, gezimizde deniz seviyesinden aşağıya indik devamlı. Gemi veya tekneler havuzun açık olan kapısından içeri giriyor ve kapı arkamızdan kapanıyor. Sonra bu havuza su doldurulmaya başlanıyor, ta ki bir üst seviyedeki havuzun rakımına ulaşılıncaya kadar. Su seviyesi şamandıralarla kontrol ediliyor, yeterli miktarda su dolduktan sonra önümüzdeki kapı açılıyor, böylece bir basamak tırmanmış oluyoruz. Sistem Sovyet zamanında tamamlanmış çok akıllı bir sistem. Bu sayede nehirde seyredecek teknelerin her iki yönde de fazladan enerji harcamadan seyahat edebilmeleri sağlanmış. Yukarı çıkış için harcanan enerji kapıların açılıp kapanması için gerekli olan enerjinin dışında tamamen suyun taşıma gücünden geliyor.Moskova kanalı üzerinde seviye alçalışı…
Ben kanal seviye açılışını izlemeyi seçmiştim. Grubumuzun çoğu Gemimizde bulunan müzisyenlerin ilk konserini izlemek için konferans salonundalardı. Daha sonraları izlediğim üniversitede öğretim görevlisi olan Victor ve eşi Andrey profesyonellere taş çıkarırcasına güzel parçalar seslendirdiler. Bu karı-kocanın yaz aylarında gemide çalıştıklarını öğreniyoruz. Bir tek iş yapan yok gemide! Victor Solistlikle birlikte piyano çalıyor. Diğer zamanlarda, fotoğraf çekiyor, kamera görüntüleri alıyor. Bunları hazırlayarak sipariş verenlere ücret karşılığı satışını yapıyor. Karısı solistlikle birlikte gemiye gelenleri karşılıyor. Diğer elemanlarda öyle… Kolay değil ekmek parası kazanmak…Güler yüzlü, güzel sesli Andrey’i gezi sonuna kadar izleme ve dinleme olanağı bulduk.
BATIK KİLİSE Tüm gecemiz gemide geçiyor. Geçiyor geçmesine de, muhteşem bir manzara eşliğinde! Güneş zaten geç battığı için, gece de geç olmuş oluyor. 210 km. yol alan gemimizden Kalyazin şehrinin uzaktan görüntülerini seyrediyoruz. Burada da birçok bina, kilise sular altında kalmış. Bunlardan en önemlisi “Batık Kilise” olarak ün yapan St. Nicholas Katedrali’ni meraklı bakışlarla izliyoruz. Sular araziyi kaplayınca, bu katedralin bir bölümü, suların içerisinde kalmış. Tamamen harabe halinde olan bu bina terk edilmiş ve yıkıntı görüntüsü ile tarihten geleceğe seslenen tek varlık gibi görünüyor.Grupdakiler nerede bilemiyorum. Av. Mustafa Duman’ı yakaladım Batık Kilise ile fotoğraflamak için!
Geç saatlere kadar oturup, geceyi izledik. Bol orman manzaralı nehir kenarlarını izleme olanağı bulduk. İnanılır gibi değil! Ben Karadeniz’i gördüğümde şaşırmıştım. Burayı görünce iyice şaşkına döndüm. Nehir kenarında kilometrelerce ormanlık alanlar. Talan edilmemiş. Yapılan evler dahi manzarayı bozmamış. Ormanlık içinde var yok sanki. Yarın öğleden sonraya kadar yol alacağımız için rahattık. Gemide katılımcıların sıkılmaması için çeşitli etkinliklerde programlamışlar. Üçüncü günü sabah kahvaltıdan sonra güvertede güneşleneyim dedim, dalmışım. Programda da saat 11.00 ‘de zorunlu alarm tatbikatı vardı. Umursamadım. Eşim ısrar etti. Alarm sesini duyunca kamaralarımıza giderek can yeleklerini giyip, koridora çıkıp gemi personelinin kontrolü beklenecekti. Zil sesiyle artık oyun bozanlık yapmayayım diye, paldır küldür odamıza giderek can yeleklerini giydik. Odaların kapısında herkes can yelekli bekliyor. Beni gören gülüyor. En doğrusunu ben yapmışım. Niye mi. Güneşlenmekten döndüğüm için üzerimde şorttan başka bir şey yoktu. Herkes neredeyse kravat takacak şekildeydi. Onun için gülüşmüşler.Alarm tatbikatına ekibimiz tam tekmil hazırdı.
Programlar dolu katılırsanız. Hep beraber Rusça öğreniyoruz Rus lisan dersi… Kısacası gideceğimiz yere kadar gemide aktiviteler… Saat 16.00 ‘ya yaklaşırken Uğliç’e yaklaşıyoruz. Limanın hemen önünde bizi müzikle karşılıyorlar… UĞLİÇ; Ugliç’in, bir hanedanlığın sona ermesine yol açacak olan ve Rusya’nın tarihindeki en önemli olaylardan biri olarak kabul edilen Korkunç İvan’ın küçük oğlu Dimitri’nin esrarengiz ölümünün gerçekleştiği yer olması nedeni ile Rus tarihinde son derece önemli bir yeri var. Kuruluşu 937 yılına dayanan, geçmişte yaşayan şehir olarak nitelendirilmiş. Onaltıncı yüzyıla kadar hızla gelişmiş ve önemli prensliklerden biri haline gelmiş. 1591 yılında bir hanedanlığın sona ermesine yol açacak olan Korkunç İvan’ın küçük oğlu Dmitri’nin esrarengiz ölümü burada gerçekleşmiş. 38 bin kadar nüfusa sahip olduğu söylenen sevimli ve sakin bir küçük şehir. Burada üretilen “Çayka” saatleri oldukça ünlüymüş. İki üç saatlik gezimiz sonrası yine gemideyiz. 209 km. sürecek yolculuğumuzun sonunda Yaroslavl’a ulaşacağız.Uğliç’te müzikle karşılanıyoruz.
Ugliç’te kilisede enstrümansız müzik ziyafeti..
Biz de gezimize şehirde saat satan dükkanlara ya da yolumuz üzerinde hediyelik eşya satan tezgahlara bakarak devam ediyoruz. Burada satılan geleneksel bebekler son derece güzel ve çeşitli. Ugliç’deki saat fabrikasının ürettiği “Çayka” saatleri oldukça popülermiş. Satan mağazaya gidiyoruz. Benim çok ilgimi çekmediği için, fazla kalmadım. . Çok uygun fiyatlarla satılan, değerli taşlarla bezeli saatler özellikle hanımların ilgisini çekiyor. Şehirdeki gezi turumuz bitiyor, ama Volga Turumuz devam ediyor. Daha gidilecek çok mesafe ve görülecek kanallar, göller ile yerleşim yerleri var. Doğru gemimize. 24.Temmuz.2014 Perşembe; Programa göre sabah yanaşıyoruz Yaroslavl rıhtımına. Nehir gezilerinin en önemli duraklarından olan, 600 bin nüfuslu, Rusya’nın eski şehirlerinden birisi. 1010 yılında Prens Akıllı Yaroslavl tarafından kurulmuş. Kısa zamanda büyüyüp zenginleşen Yarovlavl, Moskova Polonya işgali altındayken Rusya’ya başkentlik yapmış. Volga kıyısında yer alan şehir SSCB döneminde burada yapılan fabrikalarla önemli bir sanayi kenti haline gelmiş. Eski caddeleri, katedralleri ve manastırları ile önemli bir turizm merkezi olan Yarosvl UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulunuyormuş. Şehrin sembolü, elinde balta taşıyan bir siyah ayı.Şehrin sembolü, elinde balta taşıyan bir siyah ayı.
Yaroslavl rıhtımına yanaşıyoruz sabah saatlerinde…
Altın kubbeler ve meçhul asker anıtı…
devam edecek...
NOT: Fotoğrafların üzerine tıklarsanız fotoğrafları büyük boyutta görebilirsiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.