Türk toplumu bunalımda mı?
“İnsan, düşünmek, inanmak ve sevmek için dünyaya gelmiştir.” ( J.J.Rousseau Türk toplumu bunalımda mı? Bu soruyu çok sık duyar olduk. Türkiye’mizde...
“İnsan, düşünmek, inanmak ve sevmek için dünyaya gelmiştir.” ( J.J.Rousseau
Türk toplumu bunalımda mı? Bu soruyu çok sık duyar olduk. Türkiye’mizde cinayetler, iftiralar, cinnetler, komplolar, tezgâhlar, bunalımlar patlama yapmış durumda. Kimi ekonomik nedenlere bağlıyor bunu, kimi iktidar hırsına kimi de sahip olduğu gücü kaybetmemek için yapıldığını inanıyor.
Bahaneler çok ve çeşitli! Ama hangi nedenle yapılırsa yapılsın sonuçta Türk toplumu bir sarsıntı geçiriyor. Türk insanı yaşlısıyla, genciyle, kadınıyla, erkeğiyle mutsuz, huzursuz, gergin ve sinirli insanlardan oluşan bir yapıya bürünmüş durumda. Türkiye’mizde boşanma oranları da dudak uçuklatacak düzeylere ulaştı ne yazık ki…
Allah aşkına soruyorum size, yıllarca kendisine kadınlık yapmış, boy boy çocuklar doğurmuş karısını döven, söven her türlü eziyeti yaptıktan sonra artık dayanamıyorum deyip ayrılmak isteyen karısını sokak ortasında kalbura çevirmek veya delik deşik etmek delilik, sapıklık değil de nedir?
Tatminsizlik, şükürsüzlük, huzursuzluk toplumun her kesimine yayılmış bir durumda. Birkaç ay önce çok sevdiğimiz bir kardeşimiz intihar etti. Ailesine, arkadaşlarına sorduk ne ekonomik bir sebep nede ailevi bir problemi vardı dediler… Çekmiş silahını dayamış kafasına ve basmış tetiğe… Geride gencecik bir kadın dul ve nur topu gibi iki küçücük çocuk da yetim kaldı.
Kamuoyu yoklamaları ve anketler de Türk insanının geleceğe korkarak baktığını ve gelecekten fazla bir beklentisinin olmadığını gösteriyor. Fakat bir gerçek var ki, Türkiye’de mutsuzların oranı giderek yükseliyor.
İnternette tanıştığı erkek arkadaşını ziyaret eden ve tacize uğrayan genç kız son anda polis tarafından kurtarılıyor. Genç kızın ailesinin sorularına ne dediğini biliyor musunuz? “Hayatım hep monoton geçiyordu bir değişiklik yapmak istedim “ demiş.
Adam işten atılmış evde çoluk çocuğum aç kalacak diye cinnet geçiriyor, çıkıyor en yüksek gördüğü apartmanın çatısına… “Kendimi aşağıya atacağım” diye bas bas bağırıyor zavallı. Aşağıda toplanan meraklı topluluk At, at diye tempo tutuyor. Ne hale geldiğimizi düşünün…
Tanıdığım bir aile vardı, memur olan oğullarının mürüvvetini görmek için kız arıyorlardı yana yıkıla. Tanıdıkları bir ailenin güzel kızına talip oldular, söz kesildi ve imam nikâhı bile kıyıldı. Bazen bizim delikanlıya soruyordum, mutluyum diyordu ki kızdan gelen bir cep telefonu mesajıyla her şey bir anda bitmiş. Sebep, kızın psikolojik sorunları varmış ve delikanlıdan da elektrik alamamış…
İstanbul’da PKK’lı teröristler ve yandaşlarının bir belediye otobüsüne Molotof kokteyli atarak Serap adında bir kızımızın yanarak can verdiği saldırıyı düşünün… Millet olarak lanetledik bunu, suçu neydi Serap kızımızın?
Tanıdığım karı koca emekli olmuş bir aile vardı ve mutlu görünüyorlardı. Duyduk ki bir gün kadın aniden evini terk edip kocasına boşanma davası açmış. Eşine, dostuna da mutsuzdum artık dayanamıyorum demiş. Benzer birçok örnek var günümüzde…
Kız kardeşimin yazlık sitesinde, bahçıvanlık yapan bir aile vardı. Adam pek çalışmaz, içki içer aylaklık ederdi. Karısı zavallı yazlıkların bahçelerini temizler, bakımını yapar arta kalan zamanında da evlere gündeliğe giderek çocuklarının geçimini sağlardı. Kocası olacak adam sarhoş olduğu bir gün karısından zorla para almak istemiş kadın vermeyince de bıçakla deliş deşik etmiş. Kadın mezarlığa, adam hapishaneye… Geriye öksüz kalmış dört çocuk kaldı.
Günümüzde size soruyorum, iş ve özel hayatında sorunlarıyla baş eden, gerçekten mutlu olmayı başarmış kaç insan var? Sorunlarımızı çözemediğimizde uzman yardımı almak gerekir mi?
Batıda aşağı yukarı her aile terapi alıyormuş bizde o noktaya geliyoruz yavaş yavaş… Kriter, kişinin stresin üstesinden gelip gelemediği. Yaşanan zorlukları kişinin kendi başına çözmesi gerekiyor. Kişi psikolojik destek isterse “deli olarak damgalanırım” diye korkuyor. Hayat kalitesinde bozulma, aile ilişkilerinde zedelenme, iş performansında kötüleşme başlıyor. Sonrası malum, kişi problemlerini halledilemeyince de cinnet geçiriyor ve aile felaketleri başlıyor.
Sevgili okurlarım, her şey ailede başlar ve devam eder. Çocuklarımıza dini, milli ve ahlaki değerleri ailede vermemiz gerekiyor.
Allah’tan korkmayı, kuldan utanmayı, doğru insan olmayı, sabretmeyi, şükretmeyi çocuklarımıza öğretmemiz gerekiyor. İnsanımızı boş hayaller peşinde koşmaktan, bir anda ünlü, zengin olmak saplantılardan kurtarmamız gerekiyor. Sevgi, saygı ve hoşgörü kavramlarını tekrar Türk toplumuna hâkim kılmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.