SİMİTÇİ
Yıl 1968 orta okulda okuyorum. Masraflar biraz daha çoğaldı. Babamın okul masraflarını annemle konuşurken duydum. Bu bana bir kamçı oldu. Bazı arkadaşlarımın yaptığı gibi bende simit satmaya karar verdim. Sabah erken kalkacak simit almaya gideceğim, hazırlık olarak te şeklinde simitleri taşımak için kılıca benzer ağaçtan malzeme yapmak veya bulmak. Bulduğum iki tahta parçasını mahallemizin bakkalı aynı zamanda muhtarı olan Mehmed amcaya yaptırdım, sağ olsun. Tam istediğim gibi oldu. Heyecanlı idim, sabah olsa diyordum. Simitçi fırınlarından Adanalı lakabıyla tanınan simitçi fırınına koştum. Tanesi on beş kuruştan alıyor ve yirmi beş kuruşa satılıyor olduğunu biliyordum. Simit satacaklar sırada idiler. Bana sıra geldi. Kaç tane dediler. Yüz tane dedim. Bana güler gibi baktılar. Yüz tane aldım, bir tanede caba diye fazladan verdiler. Sevinçliydim, elimdeki tahta kılıca dizdim, çok sıcaktı. Adımı deftere yazdılar. Peşin paramın olmadığını söyleyince patrona baktılar. Adanalı amca şişman biriydi. Verin lan dedi,bu çocuk parayı getirir. Fırından çıktım bağırmaya, simitçi demeye nasıl başlayacaktım. Heyecanla birden simitci diye seslendim. Bir bir daha derken simitçi simitçii,taze simit el yakıyor. Alışmıştım. Yönüm Bağlarbaşı’na oradan nereye gelirse yönlenip satacaktım. Bağlar başında bir anne ile bir çocuk beni görünce anne simit dedi. Çocuğun elinde on kuruş vardı onu gördüm. Kadın oğlum paramız yok simit alamayız diyordu. Bense etraflarında simitci diye bağırıyordum. Amacım ona yarım simit verip on kuruşu almaktı. Kadın beni tersler gibi git oğlum burdan . Ama ben on kuruşu nasıl alırım hesabındaydım. Kadın en son dediki, oğlum yarım simit verirmisin?. Aradığımı bulmuştum. Tabi dedim. Caba aldığım simit varya onu bölerek on kuruşu aldım. (Keşke simidi tam verseydim) yeni mahalley doğru yöneldim. Yeni mahallede yeni yeni üç katlı evler yükselmeye başlamıştı. Bazen dört katlı evlerede rastlanıyordu. Bağırıyordum. Sıcak sıcak,gevrek gevrek. O üç katlı bir evden bir abla simitçi diye seslendi. Baktım üçüncü katın balkonundan bana gel işareti yaptı. Kaç simit satacağımı hesap ederek,iki tane satarsam ana parayı düşünerek yukarı çıktım. Kadın bir elini kapının üst kısmına dayamış, diyer elide belinde bekliyordu. Buyur abla dedim,kaç tane? Bana söylediği söz: Eşşek oğlu eşşek, ne bağırıp duruyorsun,çocuklar uyuyor,defol. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Nasıl indiğimi bilemiyorum. Çok çok üzüldüm. Ben simit satıp okul masrafımı aza indirmeye çalışırken, sıcak yatağında mışıl mışıl uyuyanları düşündüm. O evi hiç unutmadım. O mahallede simit satacağım zaman oraya hiç yaklaşmıyordum. O gün iki lira on kuruş kazancım oldu. Hala simitçileri görünce. Kaç simit satıyorsun diye sorarım. Kazançlarını hesaplarım.
HALİS HAKTANIR anılarından.
Not: geçen haftaki beyaz yaka siyah önlük yazımda değişim üç günlüktü. Ondan sonra bir önlüğüm olmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.