“ŞİİRLERİYLE RASİM KILIÇEL”i OKUYORUM
Ankara ve Kırıkkale İl Gazetelerinin kuruluşunun 30. Yıldönümü nedeniyle geçtiğimiz yılın Eylül ayında kurucuların yazar kadrosuna Kırıkkale’de...
Ankara ve Kırıkkale İl Gazetelerinin kuruluşunun 30. Yıldönümü nedeniyle geçtiğimiz yılın Eylül ayında kurucuların yazar kadrosuna Kırıkkale’de verdiği yemekte “Tanışabilir miyiz?” dediğimde; kendisini bana “Şair Rasim Kılıçel” olarak takdim etmişti. Bu cevap üzerine, üstat Cemil Meriç’in: “Kitaptan değil, kitapsızlıktan korkmalıyız” sözünü kafamın içinde tersyüz ederek kendisine yeniden: “Kitaplı mısın? Kitapsız mısın?” diyerek, ‘şakayla karışık’ müşkül bir soru daha yönelttim. Dilimin altındaki baklayı anlamış, espriyi çözmüş ve nev-î şahsına münhasır olgunluk içinde beklediğim cevabı vermişti. Tam bir yıl sonra sevgili kardeşimin amatör bir ruhla hazırlanan deneme kitabı elime değdi ve satır-satır not alarak okumak kısmet oldu…
Bu mini girizgâhtan sonra, sizlere gönül dostlarından şair sevgili Rasim Kılıçel’den söz etmek ve onun “Şiirleriyle Rasim Kılıçel’ isimli kitabını da yorumlamak istiyorum:
Okumak, birilerinin yazdıklarını beyine depolamaktır. Bu beleşe ve hazıra konmaktır. Yazmak, hele-hele şiir yazmak -ve dahi- yazdığını çalıp söylemek çok zor ve meşakkatlidir. Şair ve yazarlar duygu ve düşüncelerini yazıya dökerken -tabir caizse-“kılı kırk yarmak” suretiyle okura mesaj sunarlar. Ancak -Kırşehirli diliyle- demem gerekirse: “Varını veren utanmazmış”. Zira, ilham gelince gönül dostları gönülden dökülen kelâmı kalemle yazıya döktüklerinde, ilim artar; medeniyet seviyesi ve insanlığın seciyesi yükselir.
Özellikle ozanlar örnek aldıkları ustalarının kendilerine “Ya okunmaya değer şeyler yazın; ya da yazılmaya değer şeyler yapın” veciz sözün ne anlam ifade ettiğini iyi bildiklerinden, hedef kitlenin beklentilerini bu itibarla önemserler. Eser bırakmanın özelliğini ve güzelliğini bilmeyen bazı ‘okurlar’ binbir emekle bu yazılanları, dudak bükerek, burun kıvırarak değerlendirir. Aklınca gerekçe göstermeden tek seçenekle hüküm verir: ‘Beğenir’ ya da ‘beğenmez’. Böylesine basit bir değerlendirme kolaya, ucuza kaçmaktır. Fikirlerini vücut dilindeki mimik ve jestlerle ortaya koyanların tavırları asla insancıl, adil ve akademik değildir. “Beğenmedim!” diyenler, bunun yerine kendisi daha iyisini yapmalılar. Aksi halde ortaya konulan dayanaksız, olumsuz görüş, tavır, basit ve bayağılığın, pervasız patavatsızlığın dışa vurumudur. Kalem ve kelâm erbabı şair ve yazar bu çirkinlikten ‘sivrisinek vızıltısı kadar’ etkilense bile; bilerek kararlı gittiği doğru yoldan asla geri adım atmaz.
Kitabın içinde neler yok ki neler! ilham geldiğinde hemen her şeye yazmış. Üstüne üstlük bazılarını da bestelemiş. Yaslı gelinlere, ailesine, köyüne, askerliğine, dostlarına söylemiş de söylemiş. Köy odalarına özlemi dile getirip, edep, erkân ve tasavvufi konulara değinmiş. Taşlamaları hedef kitleye gümbür-gümbür verilen önemli mesaj içeriyor. Gezdiği yerlerdeki anılarını anıtlandırmış. Devlet büyüklerine övgü yazarak onları taçlandırmış. Gönül dünyasında gezerken her şeyin olumlu ve olgun güzel yönlerini görmüş. Kötü eskiyi beğenmemiş; iyi yeniyi benimsemiş. Bu davranışıyla vicdanı hür gönül dostu olma iradesini yüceltip, kendisine duyulan sevgi yüklü katmerli samimiyeti şahlandırmış. Ne güzel!
Sözün özü: Bir düşünürümüz kitap konusunda: “Kitap olsun, kadın olsun cildine aldanma; içine bak!” derken fantezi yapmıyor. Eğer bir şair de -tıpkı Rasim Kılıçel gibi- gönlünden dökülenleri hem yazmış, hem de bunu âşıklık geleneğine uygun olarak sazıyla çalıp söylemişse; dikkatinizi çekerim, o şair artık ölümsüzleşmiştir.
Keşke mümkün olsa da gönül dostlarının ölümleri halinde cenazenin ardından cemaate kıymalı pide, lokum, şeker, helva yerine; faydalı ilim olarak tescillenmiş sadaka-yı cariye hükmündeki kitaplarını hediye olarak dağıtmak dinî kültür olsaydı; ne güzel olurdu... Böylece “Okumaz-yazmaz millet” imajımız da ortadan kalkardı. Dolayısıyla, faydalı ilimleri tüm medenî âleme dalga-dalga yayılan eser sahipleri akîl adam olmanın mürüvvetini de bu yalancı dünyada yaşarken görmüş olurlardı…
Kitapsever gönül dostlarına düşen görev de şu olmalı: Artık bu edebî âlemde kendisini bir edip gözüyle gördüğümüz “Şiirleriyle Rasim Kılıçel” de var. Rabbim ilk emriyle “oku!” dediğine göre; kültürümüzün yaşanması, yaşatılması ve gelecek kuşağa taşınması için şairimizin kütüphane raflarında yerini alan kitabını edinip, okuyalım ve okutalım…
Hoşça kalınız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.