YAVRULARIMIZI NASIL YETİŞTİREBİLİRİZ 3

Ahmet Polat

Bu haftadaki yazımızda; geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza ahlaki erdemleri aşılama, topluma entegre edebilme, sorumluluk duygusunu kazandırabilme vb. konuları küçük başlıklar altında ele almaya çalışacağız.

Tutumlu Olma: Dinimiz, biz Müslümanlara tutumlu olmayı, savurganlık ve cimrilik gibi çok uç noktalarda hayat sürdürmeyerek İslâm’ın özüne uygun dengeli davranmayı emretmektedir. Haliyle “bir ömür boyu dengede kalmayı” yaşamaya-yaşatmaya çalışmalıyız. Buradan hareketle küçük yaşlardan itibaren çocuklara, her bir şeyi ihtiyacımız kadar kullanmayı aşılamalıyız. Mesela odalarımızda yanan fazla lambaların söndürülmesi, kış günlerinde kapı ve pencerelerin kapatılması, musluklardan akan suyun ve izlenmeyen televizyonun kapatılması, tabağına yiyebileceği kadar yemek alması, (varsa) çöplerimizi, (geri dönüşüm için) ayrıştırmayı öğretmeliyiz. Onların beğenip ilgi göstereceği kumbaralar hediye ederek bu kumbarada para biriktirme alışkanlığını kazandırmalıyız. Böylece tutumluluğu ve iktisadı (tasarrufu) küçük yaşlarda elde etmesine katkı sağlarız.

Paylaşımcı Olma: Evlatlarımızın bencil davranması, günümüzde görülen en büyük problemlerden biridir. Bu olumsuz davranışın, nüksetmemesi veya sonlandırılması adına şunları yapabiliriz: Bebekler iki yaşına geldiğinde paylaşma melekesini onlara aşılamalı, onlarla birlikte hayvanlara yiyecek vermeli, oyun arkadaşlarına çikolata, oyuncak vb. hediyeler vermeyi teşvik etmeli, Kurban bayramında onlarla birlikte yoksul komşularımıza ve akrabalarımıza pay dağıtmaya çıkmalı, kumbarasındaki biriktirdiği parayı yerel veya ulusal yardım organizasyonlarına bağışlama, ihtiyaç sahibi kimseye borç para verme veya fazla eşyalarımızı gönderme, Ramazan aylarında fakirlerle birlikte iftar açma vb. Ayrıca paylaşmanın; dindeki önemi ve güzellikleri, (mağduriyet yaşa(t)maması adına) bağışta bulunacağı zaman vereceği miktar, bu güzel haslet yaşatılmadığı zaman meydana gelebilecek hadiselerin anlaşılabileceği bir üslupla dile getirilmesi gereklidir. Bencilliği huy edinen yavrularımızla iletişime geçeceğimizde, onların sinirli olmadığı anları gözetmeliyiz. Yavrularımız herhangi bir şeyini paylaştığında onları güzel davranışından ötürü takdir etmeli ve ödüllendirmeliyiz. Böylece yaptığı davranışın güzelliğini idrak eder.

Çevre Bilinci ve Hayvan Sevgisi: Günümüz dünyasındaki en büyük problemlerden biri, Hz. Allah’ın emrimize âmâde kıldığı dünyanın kaynaklarını hoyratça kullanmamız ve bunun sonucunda ekolojik dengenin zarar görmesidir. Böyle devam ettiğimiz takdirde çok kısa bir gelecek zamanda çevre kirliliği ve küresel ısınma gibi doğal yaşamı tehdit edecek büyük felaketlere maruz kalmamız muhtemeldir. O halde çocuklarımıza, yeryüzünün bizlere emanet edildiğini ve dinen bunun sorumluluğu olduğunu onların anlayabileceği şekilde anlatılması gerekir. Bu bağlamda enerji kaynaklarının sınırlılığını, geri dönüşüm adı altında her bir atığın “çöp” diye nitelendirilmeyeceğini dolayısıyla bu meselede hassasiyet gösterilmesini önce kendimiz sonra da küçük dimağlarda yaşa(t)malıyız. Öte yandan çarşı, pazar ve sokakların temizliğini “temizlik imandandır” (Müslim, taharet 1) hadisi gereği Müslümanın her yerde temizliği ön planda tutmasını aktarmalıyız. Temizlik noktasında ecdadımız Osmanlı’nın sokaklarını emsal teşkil etmesi açısından dillendirmeliyiz. Müslüman ülkeler coğrafyasında sokak ve evlerin; temizlik noktasında, din ve imanın zıddı bir durumda bulunması da esef vericidir. O halde bu meselede her bir ferdimiz duyarlı davranmalıdır.

Son zamanlarda ülkemizin muhtelif yerlerinde bir Müslümana yakışmayacak türde hayvanlara karşı merhametsizce tutum sergilendiği hepimizin malumudur. Hz. Peygamber (s.a.v.), Mekke’yi fethederken askerlerin bulunduğu güzergâhta bir köpeğin yeni doğum yaptığını görünce, ordunun yolunu değiştirmesini istemiştir. Yine bu meyanda “Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemeye de salmamıştı.” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk 17, Şirb 9, Enbiya 50) rivayeti, bizlere hayvanlara karşı nasıl bir tutum sergilenmesi konusunda rehberlik etmektedir. Bu bilgiler ışığında, çocuklarımıza; yeryüzünde yaşayan her bir canlıya merhametli davranılması gerektiğini öğretmeliyiz. Mesela kış günlerinde yiyecek bulmakta sıkıntı çeken sokak hayvanlarına ekmek, yemek artıkları vs. yiyecekler verme-verdirme ve onları da bu işin içine çekmek suretiyle merhamet duygusunu kazandırmalıyız. Aynı şekilde Kurban bayramlarında kurban edilecek hayvanları çocuklarımızla kaynaştırmalıyız. Yavrularımızın hayvanlara ekmek, su ve yem vermelerini sağlayarak aralarında ünsiyet kurdurmalıyız. Hayvan kurban edildiğinde ise onun yokluğuyla zihin dünyasında şefkat ve merhamet duyguları gelişecektir. Hattı zatında kurbanın hikmetlerinden birisi de budur. Böylece yavrumuz merhametli bir birey olacaktır.

Hoşgörü: Genelde tüm dünyayı, özelde ise güzel memleketimizi etkisi altına alan ırkçılık-milliyetçilik hastalığı, sosyal hayatta gerilim ve şiddeti giderek artırmaktadır. Hal böyle olunca hoşgörü içinde birlikte beraber yaşama kültürü büyük zarar görmektedir. Oysa İslâm; “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” (Hucurât, 49/13) düsturundan hareketle, üstünlükte, mensup olunan ırkın hiçbir faydasının olmadığını vurgulamaktadır. Şunu da ilave etmemiz gerekir ki, Selçuklu ve Osmanlı; farklı etnik kökenlerle, birlikte bir arada yaşamayı en güzel şekilde sergilemişlerdir. Bu da İslâm kültür ve medeniyetinin; menfur ırkçılığa karşı yaşanmış ve tecrübe edilmiş bir çözüm önerisidir. Sonuç olarak, ırkçılığa karşı tutum sergilenmesini, evlatlarımızın hoşgörü kültürünü özümsemelerini, her insanın Allah’ın kulu olduğunu ve bu millet-ırk farklılıklarının zenginlik olduğunu, çocuklarımıza, küçük yaşlarda uygun bir lisan ile anlatmalıyız.  

İyiliği Yayma: Müslümanların ana kaynağı ve rehberi Kur’an; “…İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın…” (Mâide, 5/2), “Rablerine olan derin saygılarından dolayı sorumlu davrananlar rablerinin âyetlerine inananlar; rablerine ortak tanımayanlar; verdiklerini, rablerine dönecekleri inancından dolayı kalpleri ürpererek verenler; işte bunlar iyiliklere koşup, bu uğurda yarışırlar.” (Mü’minûn, 23/57-61) vb. ayetlerde iyiliğin tüm dünyayı sarmasını arzulamaktadır. İyilik çoğalınca kötülükler azalır, böylece dinimizin emrettiği huzur ortamı temin ve tesis edilir. Bizler, Yüce Allah’ın emir ve nehiylerini yerine getirebildiğimiz nispette iyi bir insan, iyi bir kul olabiliriz. Aynı zamanda sorumluluklarını taşıdığımız yavrularımıza da bu güzellikleri yaşatmalı ve tattırmalıyız. Dolayısıyla iyiliği yayma konusunda muhtelif organizasyonlarda gönüllü faaliyet göstererek hem dine hizmet ederiz, hem sadaka-i cariye ediniriz, hem de evlatlarımıza iyi örnek olabiliriz. Mesela Kızılay, Yeşilay, AFAD, TDV, vb. milletimizin sinesinde yer edinen vakıfları fiilen ve madden destekleyerek topluma nasıl faydalı olunabileceği konusunda küçücük zihinlere rol model oluruz. Mevzu bahis organizasyonların videoları veyahut da bizzat sahada aktif görev yapan gönüllüleri dinleyerek-dinleterek çocukların gelecek mefkûresine ve iyiliği yayma erdemi kazanmasına katkı sağlamış oluruz.

Önümüzdeki hafta bu yazı dizimizi sonlandıracağız inşallah. Hz. Allah yavrularımızı bizlere, vatana, millete ve dine hayırlı kılsın. Âmin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.