Hepimiz Aynı Gemideyiz: Küller Arasında Kaybolan Canlar

Makbule Pekdoğan

İzmir'de günlerdir süregelen orman yangınları, yalnızca toprağı değil, içimizi de kavuruyor. Gökyüzünü saran dumanla birlikte ciğerlerimize dolan acı, her yanan ağaçta, her küle dönen toprak parçasında yüreğimizden bir parça koparıyor. Bu görsel ve duygusal yıkımın ortasında, yangınların en masum, en savunmasız kurbanları olan ormanların gerçek sahipleri, yani hayvanları göz ardı etmemek bir insanlık görevi. Çünkü unutmayalım ki, bu gezegende hepimiz aynı gemideyiz ve geleceğimiz, bu yangınlarla birlikte kelimenin tam anlamıyla yanıp kül oluyor.

Küller Arasında Kaybolan Yaşamlar

Binlerce dönüm ormanlık alan alevlere teslim olurken, yok olan sadece ağaçlar değil, o ağaçların şefkatle kucakladığı sayısız yaşam. Kaplumbağalar, tilkiler, yaban domuzları, sincaplar, kuşlar ve adı sanı duyulmamış nice böcek türü... Onlar, yangın çıktığında kaçacak, sığınacak bir köşesi olmayan, kendi kaderlerine terk edilmiş, çaresiz canlılar. Yangının dehşetiyle savrulan, dumanın boğduğu, alevlerin içinde çaresizce can veren ya da can havliyle kaçmaya çalışırken yananlar...

Bir düşünün: bir sincabın ağacın kovuğundaki yuvası, bir kuşun özenle ördüğü yuvası, yavrularıyla birlikte bir tilki ailesinin sığınağı bir anda cehenneme dönüşüyor. Gözlerinde korku, bedenlerinde çaresizlik... Bu, sadece bir yangın değil, tüm yaşam düzenlerinin alt üst olduğu, geleceklerinin belirsizleştiği bir kıyamet onlar için.

Yangın felaketinin boyutları konuşulurken genellikle insan kayıpları ve maddi hasarlar ön planda yer alır; bu elbette ki çok doğal ve insanlık adına duyulan bir üzüntüdür. Ancak doğanın hassas dengesi ve ekosistemin işleyişi açısından, hayvanların yaşadığı bu trajedinin boyutu da en az insan kayıpları kadar yıkıcıdır. Hayatta kalmayı başaranlar bile, doğal yaşam alanlarını, besin kaynaklarını ve su bulabilecekleri yerleri tamamen kaybetmiş oluyorlar. Yeni bir yaşam alanı arayışına giren bu hayvanlar, çoğu zaman açlık, susuzluk ve insan yerleşim yerlerine yaklaştıklarında karşılaşacakları yeni tehlikelerle yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Yollar, yerleşim yerleri, daha önce hiç karşılaşmadıkları riskler... Her yanan orman parçası, masum bir canlının yaşamını da beraberinde götürüyor. Bu gerçeği idrak etmek, yanan her ağacın ruhunda bir hayvanın da can verdiğini anlamak, bizi doğaya karşı daha duyarlı olmaya itecektir.

Bu Felaketin Sorumluları Kimler?

Her yangının ardında ne yazık ki bir sebep yatıyor. Doğal nedenlerle, örneğin yıldırım düşmesiyle başlayan durumlar azınlıkta kalırken, yangınların büyük çoğunluğu insan kaynaklı. Peki bu insan kaynaklı yangınlar nasıl çıkıyor?

* İhmal ve Dikkatsizlik: Piknik sonrası tam söndürülmemiş mangallar, yere atılan sigara izmaritleri, anız yakma gibi tarımsal faaliyetler ve kontrolsüz ateş yakma, yangınların en büyük tetikleyicileri. Küçük bir ihmal, dev bir felakete, binlerce canlının ölümüne yol açabiliyor.

* Kasıtlı Yangınlar: Maalesef ki, bazı durumlarda ormanlar kasıtlı olarak ateşe veriliyor. Kundaklama, arazi açma, rant elde etme veya başka kötü niyetli amaçlarla çıkarılan bu yangınlar, en ağır vicdani sorumluluğu taşıyor. Bu tür eylemler sadece doğayı değil, hepimizin geleceğini de yakıp kül ediyor.

* Altyapı Yetersizlikleri: Elektrik hatlarından çıkan kıvılcımlar veya yeterince bakımı yapılmayan diğer altyapı unsurları da yangınlara davetiye çıkarabiliyor.

Bu yangınlara sebep olanlar, sadece ağaçları değil, içinde yaşayan binlerce canlının yuvasını, yaşamını geleceğini yok ediyor. Yitip giden her canlı, her ağaç, aslında hepimizden çalınan bir parça. Bu felaketlerin bir daha yaşanmaması için hepimize düşen büyük sorumluluklar var: Daha dikkatli olmak, doğayı korumak, sorumsuzları uyarmak ve kasıtlı yangın çıkaranların en ağır şekilde cezalandırılması için adalet beklemek.

Yangınlar söndüğünde, duman dağıldığında, geriye sadece kül ve acı bir sessizlik kalacak. Bu sessizliğin içinde, yitip giden nice canlının çığlığı da yankılanacak. Bizler bu acıyı hissederken, gözlerimizle görmesek de kulaklarımızla duymasak da, doğanın bu sessiz kurbanlarını bir an olsun unutmamalıyız. Onların yaşadığı dramı anlamak, gelecekte benzer felaketlerin önüne geçmek için bize düşen sorumluluğu bir kez daha hatırlatmalı. Çünkü unutmayın, geleceğimiz yanıyor ve bu ateşi durdurmak, sadece hepimizin çabasıyla mümkün olabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.