SERMAYE ÜRETİM VE PAZARLAMA İLİŞKİSİ

SERMAYE ÜRETİM VE PAZARLAMA İLİŞKİSİ

Ülkelerin kalkınmasının,  gelişmesinin, çağdaş medeniyetler yolunda ilerlemesinin üç temel ayağı vardır. Birincisi ve en önemlisi, her şart altında...

Ülkelerin kalkınmasının,  gelişmesinin, çağdaş medeniyetler yolunda ilerlemesinin üç temel ayağı vardır. Birincisi ve en önemlisi, her şart altında üretim yapmaktır. Üretim çalışmalarını tamamlayan ikinci basmak sermayedir. Üçüncü ayak ise pazarlamadır. Köylüler hem sermayeyi hem de pazarlamayı bir arada bulamayan kesimlerdir. Köylü bağında, tarlasında, bahçesinde, davarlarının, sığırlarının ve kümes hayvanlarının peşinde koşar. Sürer, eker, biçer. Anadolu’nun toprağında tahılın, meyvenin, sebzenin her çeşidini üretir. Hayvanlarının sütünü, yoğurdunu, yumurtasını elde eder. Yününü, tiftiğini, tüyünü alır. Etini, yağını, sakatatını alır. Yok diye, olmaz diye, yapamadım diye bir kavram tanımaz. Ancak ihtiyaç duyduğunda gerekli olan sermayeye ulaşması kolay değildir. Sermaye bulsa bile aracı, tefeci ve faiz kıskacından kurtulamaz. Hele köylünün ürettiği mallarını pazarlaması, emeğinin karşılığı alabilmiş olması olanaksızdır. Pazarlama işi ayrı bir beceri işidir. Ayrı bir yetenek işidir. Herkesin malını iyi denecek biçimde pazarlayabilmesi mümkün değildir. Köylü ürettiği mallarını pazarlarda satar. Hal denen merkezlerde satar. Ya da gezginci olarak mahalle aralarında satar. Kaç köylü mahalle satıcılığı yapabilir? Kaç kişi malını hallerde komisyoncular eliyle satabilir? Kaç kişi ağız tadıyla halk pazarlarında mallarını satabilir? Bu durumlarda üreticilerin çektiği sıkıntıları hiç gözlemlediniz mi? Bakın bir köylü üretici malını pazara nasıl getirir? Nasıl satar? Kâr edebilir mi? Diyelim ki köylünün bahçesi var. Domatesleri var. Pazar günü gelmeden bir gün önce bahçesine gidecek, domateslerini toplayacak. Sırtında evine taşıyacak. Pazar sabahı domateslerini dolmuş durağına taşıyacak. Dolmuşa binecek. Pazar yerine yakın bir yerde inecek. Sırtına yükünü yine alacak. Pazara varacak. Etrafındakilere bakarak malının fiyatını belirleyecek. Akşama kadar satabilmek için bekleyecek. Yemek- su- tuvalet ihtiyaçlarını nasıl giderecek? Malı satılmazsa, kalanını ne yapacak? Atıp gitmeye gönlü razı olmaz. Geri eve götürmeyi canı istemez. Bu işin soğuğu,  sıcağı, hırsızlığı da var.  Var da var. Daha başka sıkıntılarla sizi oyalamayım. Şu konuyu da aklınızdan asla çıkarmayınız. Ekonominin şirketler ayağı, kooperatifler ayağı ve vakıflar ayağı vardır. Etrafınıza bakınız. Ülkemizde şirket ortağı, kooperatif ortağı ve vakıf ortağı olup ta sonucundan memnun olan kaç kişi gösterebilirsiniz? İnsanlar işin başında iyi niyetlerle ortaklıklara başlarlar. İş başarılı olursa, yönetici takımı birer ikişer etrafına topladığı kişileri ortaklıktan çıkarır. Verdikleri sermayeleri gider. On sene sonra vergi borçları, sigorta borçları ve banka borçları kişinin adına gelir. Üretici köylülerin, şirket, kooperatif, vakıf ortağı kişilerin içine düştükleri rezalet bir ülkenin kalkınmasının, gelişmesinin, ilerlemesinin mümkün olmayacağının ifadesidir. Ülkemizde işsizlik var mı? Üniversite mezunu milyonlar var mı? Köyden şehre akın akın göçler var mı? Bunun anlamı şu. Elde un, şeker, yağ var. Ama bundan helva yapacak, adam yok. Bundan helva yaptıracak yönetici yok. Ne mi? Olacak. Nasıl mı olacak? Köylüler için söylüyorum. Her köyde üretim, sermaye ve pazarlama işini yapacak kooperatifler kuralım. Köylülere kurduralım. Yönetimlerine üniversite mezunlarından başkan, muhasebeci getirelim. Üç köylüyü bu kooperatiflerin üyeleri yapalım. İyi bir kurstan bunları geçirelim. Hata yapan, yanlış yapan, hile yapan, kayırmacılık yapan, görevini aksatan, görevini yapmayan gibi yasal düzenlemeleri yapalım. Köy kooperatiflerini ilçe kooperatifleri ve il kooperatifleriyle zincirleme olarak birbirlerine bağlayalım. Kooperatifler üretici köylünün sermaye ihtiyacını sağlasın. Üretim yapacağı alanlarda yol gösterici görevini yerine getirsin. Köylünün üretimden başka derdi olmasın. Hatta köylünün tarlasından, bahçesinden, ağacından ürünlerinin toplanmasına kadar yardımcı olacak şekilde hizmeti yapılsın. Köylünün kooperatifinin yöneticileri ürünlerin pazarlama işini de yürütsün. Ürünlerin saklanmasından, taşınmasına, müşteriye sunulmasına kadar olan tüm işleri yapılsın. Yaptırsın. Önce bunun yapılmasını istemeliyiz. Çok titiz bir yasal düzenleme yapmalıyız. Beş kişilik yönetimi kusursuz olarak görevini yapabilecek kişilerden oluşturmalıyız. Devlet olarak sistemi kurmalıyız. Sonrasında yerel yönetimlerin işletmesine vermeliyiz. Denetimlerini de yapacak bir yapıyı iyi oluşturmalıyız. Halkımızı sokak satıcılarının, seyyar satıcıların, gezginci alıcıların elinden kurtarmalıyız. Yol boyu satıcılarının, pazaryeri sefaletini yaşayan köylülerimizin, kabzımalların, çelikçilerin ve de en çok dolandırıcıların elinden kurtarmalıyız. En önemlisi de ne olacak biliyor musunuz? İşsizlik ciddi sayıda azalacak. Köyden şehre göçler de ciddi sayıda azalacaktır. Benimkisi bir hayaldir.  Asıl olacak olay ise, bu konunun profesörlerinden doçentlerine, teknikerlerinden ustalarına, tezgâhtarına uzanan bir çalışma gerektirir. Köylülerin sorunlarıyla ilgili bakanların ve bakanlıkların konuyu ele almaları gerekir. Bir de bu işleyişin kusursuz işletilmesi için yasal düzenlemeler yapılırsa, işte o zaman işler aynadır. Bir de bu işin eğitim basamağı, gübre, ilaç, tohum basamağı zincirin halkalarına eklenirse işte o zaman “KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR” sözü gerçek anlamını kazanır. ASIM ATABEY EMEKLİ ÖĞRETMEN 25.11.2016

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.