Savaşlar Ve İşkenceler
*Seydnaya ( Sednaya) Hapishanesi
"Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür." Paul Sartre
"İnsanlık tarihinin en yok edici eylemi nedir?" sorusunun muhatabı olsaydınız, vereceğiniz cevap ne olurdu?
Benim cevabım, 'Savaş' olurdu.
Bir masa etrafında toplamış ve güç kavgasından, hırsından gözü dönmüş bir avuç insanın hesap, kitap yaparak masum insanları yok etme planlarında, yine olan onca masum insana oldu.
Şam'daki Sednaya Hapishanesi, Beşar Esad yönetiminin düşmesiyle, kurbanlarına yaptığı işkenceler ile ifşa oldu ve adını tarihe yazdı.
Bir insan olarak bu insanlık suçundan rahatsız olduğumu dile getirmeliyim. Çünkü;
"Dünyayı güzellik kurtaracak, bir inanı sevmekle başlayacak her şey." Sait Faik Abasıyanık
İnsanlık tarihinin kara kaplı defterine, en berbat şöhrete sahip cezaevlerinden biri olarak giren Sednaya Hapishanesi akıllara ziyan bir nam saldı.
Esad'ın düşmesinden sonra ekranlara yansıyan görüntüler insan aklının ve vicdanın kabul edemeyeceği şekildeydi.
*Rejimin 72 farklı tür şiddet uyguladığını okudum. (AA)
Psikolojik/ Emasyonel Şiddet, Fiziksel Şiddet, Sözel Şiddet, Ekonomik Şiddet, Cinsel Şiddet, Dijital Şiddet, Sosyal Şiddet, Geleneksel ve Kültürel Şiddet, Yapısal Şiddet, Pasif Şiddet.
Bu on kategoride her bir türün farklı varyasyonları 72 şiddeti kapsayabilir.
Sednaya Cezaevi'nde tutuklulara uygulanan işkenceler tespit edilmiş. Burda hepsini yazmak mümkün değil. Zorla çalıştırma, tek kişilik hücrelerde tutma, el ve ayak tırnaklarını kerpeten benzeri aletlerle sökme, saçlarını yolarak koparma, naylon poşet yakarak vücuda damlatma; el, dil ve burun gibi bedenin hassas noktalarına çivi çakılması gibi birçok işkence tespit edilmiş.
Açıkçası bu vahşeti ve bunun beraberinde yapilan işkenceleri ilk kez duymadık. Bir savaş varsa ve savaşta esir alınan insanlara yapılan eziyetler hemen hemen aynıdır. Tarihin acı geçmişine bakınca birer birer karşımıza dikilirler. Hiç yabancı gelmez o türlü türlü işkenceler, o kadar bilindik olmalarına rağmen o tarifsiz acıyı duyarız.
"İnsan savaşın ne olduğunu, ancak bittiği zaman anlar." H. N. Brailsford
(Bence sadece yaşayan/lar anlar.)
Savaşların bir de edebiyata, sanata, müziğe yansıması vardır. Belki de en çok okunan eserler arasındadır; savaş temalı eserler. Bunlardan bazılarını örnek vermek istiyorum.
*Amin Maalouf'un Doğu'dan Uzakta romanı ciddi bir okur kitlesine ulaşmıştır. Çünkü kitabın teması, kaderin ve tarihin acımasız kıskacında terk ettikleri yurtlarına dönen bir grup arkadaşın hikayesini anlatıyor.
*Sinan Akyüz'ün 'Ben Amir, Savaşın Unutulmaz Çocuğu' romanı, yüz binlerce insanın, masumun katledildiği Bosna Savaşı'nın en büyük mağdurlarını anlatıyor. Yaşadıkları işkence ve tecavüzler...
'Tecavüz Kampları' denilen yerlerde zorla hamile bırakılmış kadınlar, çocuklar. Ömür boyu bu utanç ile yaşayacaklardı. Savaşın ve soykırımın ağır yükünü küçücük omuzlarında taşıyan çocuklar...
*Agota Kristof'un 'Büyük Defter, Kanıt, Üçüncü Yalan' romanı; savaş, yıkım, göçmenlik, kimlik, insanlık ve yazmak üzerine tüyler ürpertici bir üçlemedir. Zamanın ve adın olmadığı bir coğrafyada, savaşın, felaketin, yoksulluğun ortasında anneannelerine emanet edilmiş ikizlerin hikayesi...
* Antonio G. Iturbe- Auschwitz Kütüphanecisi
14 yaşındaki Dita, Auschwitz'de ( Auschwitz toplama kampı) Naziler tarafından esir alınan pek çok tutsaktan biridir. Korkunç savas ortamında tek silahı kitaplar olan insanların cesaretine, gücüne ve hiç kaybetmedikleri umuda dair bir direnişin öyküsü.
İnsanlık için en iyi dileklerde bulunurken, kendime soruyorum ve bu noktada oldum olası bir ikilem yaşıyorum. Coğrafya kader midir?
Çoğunlukla kaderdir diyorum.
"Coğrafya kaderdir." diyor Ahmet Hamdi Tanpınar.
Kaderi, Ortadoğu'da yaşamak olan insanların her zamankinden daha çok çalışmaya, üretmeye, ilerlemeye ve bunu yaşamsal döngüde işlevsel hale getirmeye ihtiyacı var diye düşünüyorum.
"Vicdanımın sesini daima dinleyeceğim." diyen Reşat Nuri Güntekin'in sözünü vicdanımıza kazımalıyız.
Kaderi, masa başında alınacak nihai karar bağlı olan milletler için, savaş kaçınılmaz oluyor. Bana göre illa bir yarış olacaksa bunun bile eşitler arasında olması gerekiyor. Kimsenin ölmediği, bilimin, sanatın, teknolojinin, edebiyatın, fiziğin savaştığı, yarıştığı bir yarış! hakim olsun. Ve kazanananın yok etmeye değil, yaşatmaya niyet ettiği bir iyilik hareketi.
"Savaş söz konusu oldu mu, hiçbir masraftan ve zahmetten kaçınmazlar. Hiçbir sakınca önemli değildir onlar için; ister hukuk, ister din, isterse barış çiğnensin, hatta insanlık batsın, umurlarında olmaz."
Desiderius Erasmus
Keyifli okumalar diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.